Hayal dünyanız o kadar geniş ki öldükten sonra bir daha dirileceğinize inanıyorsunuz .Ve işin ilginç yanı buna ölümüne inanıyorsunuz.
Herhangi bir hayaletin ya da hayaletin temsilcisinin hedefi,kölesi veya hizmetkarı olmaktan şevk alıyorsunuz.Varlığını bile bilmediğiniz bir diğer hayat uğruna bu hayatı resmen boşa harcıyorsunuz.Bence bırakın da tanrılar kendi başlarının çaresine baksınlar.Burada tam burada esas dünyada bir yuva kurun sevgili dostlarım.Bilinmeyene doğaüstü şeylere değil ;
enerjiye , zekaya , gözlem ve deneylere güvenin .Her şeyden önce hedefiniz mezara girmeden önce mutlu olmak olsun .
Teolojik temelli nefretlerinizi ve bağnaz düşmanlıklarınızı ve diğer bütün mikropları artık beyninizden atın. onların yerini dostluğu ve entellektüel hoşgörüyü koyun .Kendiniz için ve birbiriniz için yaşayın daha önce de dediğim gibi bilinmeyen doğaüstü şeyler için değil.
Geçmiş yerine şimdiki zaman için , başka bir dünya yerine bu dünya için yaşayın .Korku tüccarlığı yapmaktan yeterince sıkılmadınız mı ?
son olarak şunu söylemek istiyorum '' Çalışmayı ibadet , emeği dua etmek , ve bilgeliği de insanlığın kurtarıcısı olarak görün , hayatınızı iyilik denen mücevherle süsleyin .''
dünyadan başka hayat yoktur. o yüzden dünya hayatı saçma bir terimdir. hayat ya vardır ya yoktur. ahiret inancı sonsuzluğa dayandığı için hayattan söz etmek saçmadır. çünkü taban tabana zıttır.
allahın ve peygamberlerinin ve o peygamberlerin ışığından nasip almış velilerin biz insanlığa anlatmak istediği yadsınamaz gerçek. kanuni sultan süleyman da 'ben ölünce elimi tabutun dışına atın, insanlar görsünler ki padişah olan kanuni bile bu dünyadan boş gitmiştir.' sözüyle ahiret hayatını unutan dünya hırsıyla yanan insanlara çok güzel örnek olmuştur.
kimsenin itiraz edemediği bir gerçektir. tabiki geçicidir.
ama bundan sonra bir hayatın olmadığını düşünmek de gerçeklerden kaçmaktır. aziz nesin son nefesine doğru "sanki birileri kalbimi sıkıyor" şeklindeki sözleriyle, biraz uyarmaya çalışmıştır gerçeklerden kaçanları. özellikle aziz nesin.
adını unuttuğum bir filozof şuna yakın bir şeyler söylüyordu; 'hayat, iki yokluk arasındaki kıvılcımdır.' tabi ikinci kısmı için yeni bir yaşama inananlar vardır, tersine inanan filozofların da içerisinde bulunduğu bir grup da.
mezarlıkların dibinden geçerken ya da dibinden bir cenaze geçerken aklına gelen, arkadaşlarının yanına vardığında ya da internet ortamına daldığında unuttuğun, acı veren gerçeklerin en acısı ve en gerçeği.
çoğunlukla bir sağlık problemiyle karşılaştığımızda ve sevdiklerimizi bu nedenle kaybetme korkusu yaşadığımızda başımıza üşüşen acı gerçek. her zaman aklımızın bir köşesinde tutup hakkıyla ve kararında yaşamamız gereklidir esasında. yazık ki bunu bilmek kolay, uygulamak zordur.