Dünden beri ondan gayrisinin yetersiz olduğunu iyice anlamış olan bünyemin her daim içinde olduğu iletişim. Merhametine sığınılacak ondan başka bir şey yok.
DUA söz konusu olduğu zaman, hemen pek çoğumuz yanlış bilgiyle şartlanmak yüzünden, “Aman canım kaderde ne varsa o olacak, DUA’ya ne gerek var!” deyiveririz.
Oysa, bu tamamıyla yanlış bir görüştür!
KADER kesindir ve hiç kimse bunun dışına asla çıkamaz. Nitekim, Hazreti Rasûlullâh (s.a.v.) açıklamalarında, bunu en dar anlayışlıların dahi fark edebileceği bir biçimde vurguluyor. Ne yazık ki, bu gerçeği yansıtan hadîs-î şerîfi, hadis kitapları hariç, hiçbir kitapta bulamıyorsunuz. Yazamıyorlar!.. Ama gerçek, yazılmasa da, söylenmese de gerçektir. Hele Rasûlullâh (s.a.v.) tarafından da en yalın bir biçimde açıklanmışsa!..
Burada çok önemli olan husus şudur: KADER’in tekniği!..
“KADER'i ancak DUA değiştirir. Ömrü ise ancak iyilik uzatır. Şüphesiz ki, kişi işlemiş olduğu günah sebebiyle rızıktan mahrum edilir.”
“KAZA’yı ancak DUA geri çevirir... Ömrü ise iyilik uzatır.”
“Tedbirin kadere faydası olmaz; DUA’nın ise gelmiş ve gelmemiş musîbetlere faydası vardır; şüphesiz ki belâ iner, DUA onu karşılar ve kıyamete kadar çarpışırlar.”
Evet, bir yandan, kaderin değişmeyeceği belirtiliyor; diğer yandan DUA’nın kaderi, kazayı geri çevireceği açıklanıyor. Bu iki hususu nasıl birleştirip, nasıl bir sonuç elde edeceğiz?
Bilelim ki...
insanların kaderi takdir edilmiştir; her şey gibi... Ne var ki, DUA faktörü de bu KADER sistemi içinde yer alan bir faktördür; DUA ederseniz, kaderdeki olayı geri çevirebilirsiniz, kazayı reddedebilirsiniz; ancak bu DUA’yı yapmak, gene kaderinizin elvermesiyle mümkün... Yani, kaderiniz müsaitse DUA edebilirsiniz ve böylece de o gelecek olan olayı geri çevirebilirsiniz.
Kaderinizde kolaylaştırılmışsa DUA etmek, size o belâ veya musîbet gelmeden önce DUA edersiniz ve o olayın zararından korunmuş olursunuz.
Dolayısıyladır ki, tedbirle takdiri değiştiremezsiniz; fakat, takdirde varsa tedbir alır ve böylece de kazayı geri çevirmiş olursunuz.
Bu hususta Halife Ömer (r.a.), bize bir uygulamasıyla son derece önemli bir uyarıda bulunmuştu… Orduyla Şam’a giden Halife Ömer (r.a.) şehre yaklaştığı zaman, veba salgını olduğunu haber alınca orduya geri dönülmesi talimatını verir. Bu durum üzerine, kader kavramını anlayamayan ve işin şeklinde kalanlar şaşırırlar ve sorarlar:
— Allâh’ın kaderinden mi kaçıyorsun yâ Ömer?..
Kaderin tekniğini anlamış olan Hazreti Ömer (r.a.)’ın cevabı hepimize bir derstir:
işte yukarıda anlatılan cevap, bu kader konusunun “püf noktası”dır.
Kader mutlak ve kesindir!..
insan ise, kendisinden meydana gelenlerin neticesini görecektir!..
“...iNSAN iÇiN YANLIZCA ÇALIŞMALARININ (kendisinden açığa çıkanların) SONUCU OLUŞACAKTIR!” (53.Necm: 39) âyetini hatırlayalım...
işte bu sebepledir ki, siz ne yapabiliyorsanız, elinizden ne geliyorsa onu yapmak zorundasınız... DUA edebiliyorsanız, hemen ediniz! Bir çalışma yapma imkânına sahipseniz, hemen yapınız! Korunmak için elinizden gelen bir şey varsa, hemen tatbik ediniz.
Biliniz ki; yapabildiğiniz, kaderinizin müsaade ettiğidir ve yaptığınızın sonucunu da mutlaka görürsünüz.
Bu yüzden denilmiştir; “DUA kazayı reddeder”, diye... Yani, o kazanın reddi sizin duanıza bağlıdır!.. O musîbetin size isâbet etmemesi, sizin o hususta dua etmenize bağlıdır. Dolayısıyla, dua edersiniz ve o kaza veya hoşlanmadığınız olay size isâbet etmez; ya da umduğunuz, olmasını istediğiniz olay o duanız vesilesiyle gerçekleşir.
Hazreti Rasûlullâh (s.a.v.) “keşke” demeyi şeytan ameli olarak nitelemiştir. Bunun mânâsını çok düşünmek ve bu hususu iyi anlamak mecburiyetindeyiz... Niçin, “keşke” demek yasaklanmıştır?..
Bilelim ki DUA, kader sistemi içinde yer alan çok önemli bir unsurdur…
DUA edebiliyorsanız, edebildiğiniz kadar DUA ediniz; hepsinin de faydasını, dünya hayatında anlayamayacağınız kadar fazlasıyla göreceksiniz. Zira, Allâh, kulunda ortaya çıkartacağı pek çok özelliği DUA şartına bağlamış; takdir ettiği pek çok şeye DUA’yı vesile kılmıştır. Bu yüzdendir ki, “DUA müminin silahı” olmuştur.
DUA, takdirin tüm güzelliklerinin size ulaşmasına vesile olan en değerli nimettir. Onu elden geldiğince çok ve güçlü olarak kullanan, en büyük nimetlere kavuşacak olandır.
Kaderi anlamayan cahil ise, DUA’yı terk eder; tüm mahrumiyet ve çileler de onu bekler!
bir müslüman kardeşine dua eden kendine dua etmiştir.
sen başkasına dua ettiğinde bir melek senin başında der ki; "kabul et ya rabbi, aynısını senin için olsun der."
yani kendine kabul edilmiş dua istiyormusun o zaman bir kardeşine dua et.
tanrıdan bir istekte bulunmak. yazık ya gerçekten. bu çaresizlik olsa gerek. afrika da ve Ortadoğu da ölmemek için dua edenleri duası geri çeviren tanrıdan, kendi saçma dertlerine çare bulmasını bekleyen çaresiz ve saf insanların yapacağı iştir.
allah'ım sen bizi (hayatta)güzel insanlarla karşılaştır. ve bizi olaylar karşısında karar/tepki verirken hayırdan ayırma. elimizi bırakma allah'ım. amin.
sadece kendisinde olmayan bir şeyleri(para, mal, eşya vb.) istemek değildir dua.
kendisinde var olanında farkında olup, olmayanın da kendisi için hayır olduğunu bilip bunları rabbe açmaktır. anlatmaktır. nimetin, sana verilenin(doğuştan tam bir şekilde veyahut sonradan) farkındalığını allah'a bildirmektir.
allah'ım benim ellerim var, parmaklarımın hepsi var, iki ayağımda dengi dengine, iki gözümde tam görüyor, iki kulağımda tam işitiyor, dilim tat alıyor, herhangi bir hastalığım(doğuştan kasıt) yok, dolapta giyecek on çeşit giysim var, eşikte beni bekleyen üç farklı ayakkabım var. bunlar için sana şükrediyorum rabbim.
allah'ın bize koşulsuz verdiklerinden dolayı o'na şükretmeliyiz. çünkü bunlara sahip olmayan(kimileri için istese de olmayacak olan) onca insan var. sadece bunları düşünüp bile halimize şükretmek, dua etmek allah'ın çok hoşuna giden bir hareket olacaktır. allah'ın nezdinde değeriniz artacaktır. buna inanın.
Kulun asla ihmal etmemesi gereken, Rabbine yaklaştıran yakarışı. Sevdiğiniz, duasının makbul olacağı insanlardan duasını alın. Mesela anne, baba ve onların büyüklerinin. Örneğin ben ne zaman annemden Allah işini rast getirsin duasını alsam işlerim rast gider, Allah kolaylık verir.
Bir de tam tersi yani beddua alma durumu var. Yine bu büyüklerin ve haksızlık ettiğiniz, üzdüğünüz insanların bedduasını almaktan sakının. Çünkü o beddua hak edildiyse o şey başınıza gelmeden ölmez yahut öte alemde karşılaşırsınız.
Başınızı yastığa koydunuzda ve kabusunuz başladığında sığınacak tek kapınızdır. Dua dilemek istemektir aslında. Her insanın otomatik olarak yaptığı bir eylemdir. Umut etmenin en güzel ve sade halidir.
dua, insanın özündeki allah tarafından bahşedilmiş yaratma kuvvesi ile istediği şey için beyninden yayılan enerji dalgalarını istediği şeye yoğunlaştırarak onu gerçekleştirme eylemidir. bilim daha keşfedememiştir.
önemli edit: idrak edemediğini inkar etme !! diye bir söz okumuştum. vesselam.