kulun halini allah'a arz etmesidir dua. huzurda iki büklüm olup iç dökmektir, yakararak istiğfar etmektir. namazların sonuna üç-beş sıkıştırsak da dua, kul ile allah arasında en güçlü köprüdür, peygamber beyanıyla ibadetin özüdür.
insanın allaha en yakın olduğu andır dua edilen zamanlar. aracı yok, perde yok, yargılayan yok, kınayan yok. sadece o ve sen. istediğini dile, istediğini söyle, istersen salya sümük ağla günahların için. bu öyle büyük bir lütuf ki, yaratana bu kadar yakın olmayı hakediyormuyum diye bile düşünüyor insan. ve en güzeli de kendisine edilen her duayı duyar yaratan, bazen cevabı hayır olsa bile.
dinin olmazsa olmazı.
yaratıcı ve kul arasındaki bağ.
bu bağ olmazsa tanrı katında bir değeri olmaz aynı şekilde kulun kalbinde rabbın bi değeri kalmaz.
--spoiler--
Çaresizlik ALLAH'tan gelen en güzel işarettir. Dua'nın vaktinin geldiğini gösterir.
Kula kulluğunu hatırlatır ve Rabbiyle buluşma vaktidir aslında.
Süzülüyorsa gözünden yaşlar, ahlar içindeyse yüreğin, hüzünlüyse güzel yüzün, Rabbin seni özlemiş, sesini duymak istemiş demektir...
--spoiler--
Ey Allah'ım! Dillere destan kudretinle, hain ellerin oyuncağı haline gelen insanları ters yüz et. Sen inananları koru ve zulüm altında kalanları halas eyle.
--spoiler--
bütün dualara, Allah(c.c.) cevap verir. Hakiki Mucîb ancak O'dur.
Duânın ana hedefi, insanın Allah'a hâlini arz etmesi ve O'na niyazda bulunması olduğuna göre; duâ, kul ile Allah arasında bir nevi diyalog anlamına gelmektedir. Bunun gerçekleşmesi için önce Allah, insanı kendi yüce varlığından haberdâr etmiş, insan da varlığını benimseyip imân ettiği bu Yüce Varlık karşısında saygı ve ümit hisleri sebebiyle O'nunla irtibat ve ünsiyet kurmak ihtiyâcı duymuştur. işte duâ, böyle bir irtibat sonucunda insanın bir taraftan kendi ihtiyaç ve eksiklerinin giderilmesini, diğer taraftan da daha mükemmele ulaşmayı hedefleyen bir diyalog çevirisidir. Bir başka ifâdeyle duâ; sınırlı, sonlu ve âciz olanın, sınırsız ve sonsuz kudret sahibi ile kurduğu mânevî bir köprüdür
--spoiler--
Bir çoban, ağasının kızına aşıktır. Ağa, bir şartla kızını vereceğini söyler. Çoban, koyunlara bir hafta su içirmeden tuz yedirecek, sonra suya salacak, daha sonra, çoban kaval çalacak ve yanık kaval sesinden ötürü koyunlar, suyu unutacak, geçip gideceklerdir.
Bir hafta koyunlara tuz yedirilir. Koyunların ciğeri köz gibidir. Çoban başlar kaval çalmaya . O çalarken, koyunlar dereye ulaşır. O çaldıkça, koyunlar yatışır. koyunlar, derenin kenarındadır. Ama kavalda ciğerleri eritmektedir. Yanık mı yanık. Koca sürü, eğilipte bakmaya bile tenezzül etmeden geçip gider sudan. birisi hariç.
Karakoyun, derenin tam ortasında durur. Bir çobana bakar bir suya . Kaval, sanki yalvarmaktadır. Heyecan son noktada ve her saniye çobanın içli nağmelerinin hüznü artmaktadır. Nihayet karakoyun da, suyu içmeden geçer ve kız artık çobanın olur.
Kıssadan hisse: dua, çobanın kavalı gibi ısrarlı, samimi, yürekten ve yanık olmalıdır.
dua bir ubudiyettir. allah'a yapılan dua sadece isteklerin karşılanması, kabul edilmesi gereken bir ihtiyaç dilekçesi değildir. bu mahiyette duanın maksadı iyi anlaşılmalıdır.
davet etmek çağırmak anlamlarına gelen arapça bir kelimedir. islam dinine göre dua ,allah tan bir şeyler istemek ya da o na şükür etmektir. duanın kabul olması için bazı şartlar vardır. kabul olmayan duaların boşa gittiği düşünülmemelidir.