iyilik ettin kapına çağırdın beni
Yüzüm yok kimseye yaranamıyorum
iyilik ettin dergahına aldın beni
Günahım çok senden utanıyorum
iyilik ettin gufranına boğdun beni
Senden iyilik istemeye ne hacet
istememi isteyişin zaten iyiliğin değil mi
Senden istemeye ne hacet
Vermek istemeseydin istemeyi vermezdin ki
Ben sustum Yâ Rab sen söyle iyiliğimi
Yâ Tevvâb!
işte kapına geldim
Edemediğim bütün tövbeler için sana tövbe ediyorum
iste dergahına vardım
Dileyemediğim bütün özürler için senden özür diliyorum
Sana dönüyorum çünkü gidecek başka kapı bilmiyorum
Sen ki, bağışlamayı seversin
Çünkü şöyle dediğini biliyorum
“Allah(c.c.)’in kabulünü vaat ettiği tövbe
O kimselerin tövbesidir ki cahillikle bir suç islerler
ve çabuk tövbe ederler”
Bunları söylemekle cahillik ettimse tövbe Yâ Rab!
işte çarçabuk tövbe ettim
Sen tövbe edenleri seversin bilirim
Ya Müntekim!
Sen ki isyana ve inkara pek şiddetli karşılık verirsin
intikamın haktır senin
Sen ki, mazlumların âhını işitir ezilenlerin halini görürsün
Cehennemin haktır senin
Sen ki, dilediğine rahmet eyler dilediğine azâb edersin
Adaletin haktır senin
Nefsimi isyandan uzak tut
Nefsimin eline bırakma beni
Kalbimi nisyandan uzak tut
En güzel hale kalp eyle kalbimi
Zalimden ve zulümden uzak tut
Adaletine razı eyle beni
Rahmetini ver gazabından uzak tut
Lütfuna muhatap eyle beni
Yâ Afüvv!
Sen affedicisin sen affetmeyi seversin
Sen severek affedersin
Senin merhametli nazarin nice günahları silip süpürür
Senin affının gölgesinde bütün günah defterleri yanıp kül olur
Sen affetmeyi öyle çok seversin ki
Günahımı, dilersen affedeceğini biliyorum diye de, affedersin beni
Sen öyle nezaketle affedersin ki
Kendi hafızamdan da silersin günahlarımı mahcup etmezsin beni
Hatalıyım itiraf ediyorum kusurluyum kabul ediyorum
isyanım çoktur biliyorum çok unuttum utanıyorum
Unuttuğumu da unuttum şimdi hatırlıyorum
Aldandım affını umuyorum
Ya Rauf!
Yokluğumda bile hatırımı sorup var eyleyensin
Sen ki, bütün şefkatlilerden şefkatlisin
Cemalinle iltifat et bana refetinle muamele et bana
Yâ Rabbi! Seni tarif etmektedir bütün güzel isimler
Sen güzel isimlerini asikar etmezsen ruhum karanlikta kalir
Esmaül Hünsa’na sahit yaz beniALLAH(cc)!
Sensin Allah(cc) sanadir kullugum
Sendedir çarem seninledir varligim
Seni arar ruhum seni anar kalbim
Baskasina degil sana muhtacim
Baskasini degil seni çagiririm
Baskasi yaratilmistir sen yaradansin
Baskasi devamsizdir sen daimsin ve daim eyleyensin
Baskalari muhtaçtir sen ihtiyaçsizsin ihtiyaçlari görensin
Baska ilah yok sen Allah(cc)’sin
Sen ki esi benzeri olmayansin
Sen ki bütün eksiksiz sifatlarin sahibisin
Cemaline çevir yüzümü baskasina ragbet ettirme kalbimi
Ya Rahman!
Sen öyle rahmet edersin ki rahmetinin bir cilvesi cennetim olur
Rahmetinden bir parilti sonsuz mutlulugumdur
Rahmetinin bir damlasi herkesin rizkina kefil olur
Su çorak gönlüme merhametini indir
Su fani ömrümü sonsuzluga eristir
Ya Rahim!
Öylesine rahimsin ki kulagini sözüme muhatap eylersin
Aklima vahyinle tenezzül edersin
Öylesine Rahimsin ki istendiginde zaten verirsin
Istenmediginde de lütfedersin
Öylesine Rahimsin ki hak edene hepten verirsin
Hak etmeyene bile çok bahsedersin
Öyle Rahimsin ki dünyayi bu kadar güzel eylersin
Ahireti ondan daha güzel eylersin
Ya Rabbi! Korkudan emin eyle beni
Yüzünden azad eyle kalbimi
Atesten uzak eyle beni
Hicrana düsürme kalbimi
Rahmetinin rahmine al beni
Merhametinin kucagina al kalbimi
Ya Melik!
Kimsenin kimseye fayda vermedigi gün hüküm senin
Gökler yarilirken sahibim sensin
Yildizlar dagilirken sahibim sensin
Varligim bana ait degil varim yogum senin
Elimde olanlar benim degil sahiplendiklerim de senin
Yokluga düsürme beni an senin
Darlik verme kalbime mekan senin
Ya Kuddüs!
Sensin kuddüs kutsiyet sendendir bundan öte laf olmaz
Sen dilemezsen hiçbir sey pak sayilmaz
Gönlüm sana yönelmedikçe saf olmaz
Kanimi her nefeste temizledigin gibi nefsimi arindir pak eyle
Temizlenenlere muhabbet edersin gönlümü muhabbetinle temizle
Ya Selam!
Sensin selam sendendir selam
Emrini dinler ates ki Ibrahim(as) için serin ve selametli olur
Ibrahim(as) gibi dostluguna kabul eyle beni
Ibrahim(as) gibi atesi gül eyle tenime
Gül gibi atesten çiçekler açtir ruhumda
Selamini sebnem gibi dokundur kalbime
Ya Mümin!
Sen hidayetini göndermezsen kalpler nasil mutmain olur
Sen kalplere itminan vermezsen kim inandigindan emin olur
Sen inandirmazsan kim mümin kalir
Revamin tuzagina düsürme beni nefsimin diline birakma beni
Öyle mümin eyle ki beni pismanliklarim beni sana döndürsün
Ya Müheymin!
Sensin gariplerin siginagi
Sensin kimsesizlerin dayanagi
Sensin hakki himaye eden
Sensin aklimi aldanislardan kollayan
Sensin ayagimi tuzaklardan kurtaran
Sen ki zayiflari kuvvetlilerin serrinden himaye edersin
Mazlumlarin hakkini zalimlerden almayi vaat edersin
Sen ki benim en küçük en önemsiz
En gizli arzularimi da bilir bana merhamet edersin
Nefsimin aldatmalarina kanmaktan koru beni
Asagilarin asagisina yuvarlanmaktan koru beni
Ya Aziz!
Izzet senindir sendendir izzet
Sen dilersen kimse zillete düsmez
Sen vermezsen kimsede izzet kalmaz
Kalbim yalniz sana kanar
Yakindiginla aziz eyle kalbimi
Ruhum yalniz seni arar
Huzurunla aziz eyle ruhumu
Halim yalniz sana asikar
Baskalarinin yaninda rezil etme beni
Ya Cebbar!
Sen ki magrurlari gururlarina esir eylersin
Sen ki kibirlenenlerin boynuna kibirlerini tasma eylersin
Sen ki zor kullanip zulmedenleri vicdanlarinin pençesine
hapsedersin
Bir sinegi vasita eyle de Nemrutlardan kurtar beni
Bir asayi vesile eyle de firavunlara galip getir beni
Ebabilleri gönderde Ebrehlerin fillerinden koru kalbimi
Nefsimin beni isyana zorlamasina izin verme
Aklimin beni saptirmasina geçit verme
Hep itaat üzre sabit kil beni
Ya Mütekebbir!
Ben acizim sen Kadir’sin
Ben fakirim sen Rahim’sin
Ben ölüyüm sen Hayy’sin
Ben çaresizim sen Ehad’sin
Ben muhtacim sen Samed’sin
Ben sagirim isiten sensin
Ben körüm gören sensin
Ben dilsizim konusan sensin
Ben yaratiliyorum yaradan sensin
Ben yokum var eden sensin
Ben hiçim ama emellerim büyüktür
Ben yoksulum ama isteklerim çoktur
Ben isterim çünkü sen büyüksün
Sahit yaz büyüklügüne bu küçük kalbimi
Ya Halik!
Sen ol deyince her sey oluverir
Ol de olayim yarattiklarinin arasinda kalayim
Halk ettigin gibi ahlaklanayim
Sen yarattin diye güzel olayim
Hep en güzel kivamda kalayim
Ya Bari!
Ruhum senin elinde bedenim sana emanettir
Yoklukta birakma beni karanlikta birakma beni
Çirkinlige daldirma beni güzel eyle her halimi
Ya Musavvir!
Yokluga varlik suretini giydiren sensin
Hiçlige varlik boyasini çalan sen
Güzeli güzel kilan ancak senin tasvirindir
Sen ki yüzümü benim için biricik sevdiklerim için tanidik
eylersin
Katinda makbul olan güzellikle tasvir eyle suretimi
Ya Gaffar!
Gizli düsmanliklarimi bilen sensin
Gözyaslarima deger veren sensin
Bilirim rahmet denizini bulandiramaz cümle günahlar
Rahmetinle arindir bagisla beni
Ya Kahhar!
Sen öyle Kahhar’sin ki kahrinda lütfun çok kahrinda acelen yok
Sen öyle Kahhar’sin ki kahrinda adalet var kahrina sinir yok
Düsmanimiz çok aczimiz nihayetsizdir
Kahrinla helak eyle zalimleri
Ya Vehhab!
Yokluga sirf yok oldugu için varlik bahsedersin
Nankörlerin bile rizkini kesmez inkar edenlere bile nefes verirsin
Varligin senin lütfundur senin ihsanindir
Aciz varligima lütfunu ihsanini daim eyle
Ya Rezzak!
Hazinende yok yoktur ol dersin her sey olur
Yarattigin her canlinin rizki senin katinda saklidir
Vahyin mümin kalplerin selin akillarin rizkidir
Ya Rabbi! Sana muhtaç olmak en büyük zenginligimdir
Senin fakirin eyle beni
Senin verdiginle doymak en büyük lezzetimdir
Sofranda agirla beni
Ya Fettah!
Damla kadar da olsa sevabim lütfeylede cennetini aç bana
Saskinda olsa aklim kerem eyle de sana gelen yollari aç bana
Ya Alim!
Senin için bilmenin basi yoktur
Ben ancak sonradan bilirim
Senin bilmedigin bir an yoktur
Ben ancak bazen bilirim
Sen açik edip söyledigimi de bilirsin
Sen susup kendime sakladigimi da bilirsin
Unutup kendimden sakladigimi da bilirsin
Kendi kuyularima aklimin iplerini salarim
Kendime aklim ermez sen beni benden çok bilensin
Kalbimin kuytularinda el yordamiyla dolasirim
Kendime kendim yetmez sen bana benden çok sirdassin
Bildigimi bilenlerden eyle beni bilmedigimi bilenlerden eyle beni
Sana malum olan ayip ve kusurlarimla utandirma beni
Ya Kabid! Ya Basit!
Dara düsürüsün genislik verdiginde sükretmeyeni
Genisletirsin dara düstügünde de sükredeni taktir senindir
Ya Rabbi! Sen ki imkansizi mümkün kilarsin
Darda koyma beni dara düstügümde de sükredenlerden eyle beni
Sen ki asillari yaninda tutarsin gölgede birakma beni
Ya Hafid!
Öyle Hafid’sin ki yokluga yuvarlarsin varligiyla gurura
düseni
Öyle Hafid’sin ki zillete düsürüsün kendisini yücelteni
Gururdan azad eyle nefsimi zillete düsürme kalbimi
Ya Rafi!
Secdelerimle sultan eyle beni
Kullugumla sereflendir beni
Katinda rütbelendir beni
Iyiler arasinda an beni
Yükseklere al beni
Ya Muizz!
Izzetim varsa ancak senin verdigin kadardir
Yalniz sana itaat etmenin izzetini ver bana
Izzetine ayine et fakiri
Ya Müzill!
Sana boyun egisim en tatli sevincimdir
Senin kapina gelmeyen sonsuz çaresizlikler içindedir
Sana muhtaç olusum en büyük serefimdir
Cevapsiz birakma beni
Ya Semi!
Yare açik yare yare açmaya yare ne hacet
Feryadim duyulur asikare dile dökmeye ne hacet
Güllerim döndü hare hare küsmeye ne hacet
Dil avare dudak bi çare parelenmeye ne hacet
Ya Basir!
Körüm körlügüme bile
Körüm gördügüme bile
Körüm gösterdiklerine bile
Vaat ettigin cennetine bile körüm
Senin görmenle görür cümle gözler
Aç gözlerimi
Ya Hakem!
Sen ki varlik agacini yoklugun karanlik köklerinden çikarip
vücuda getirensin
Sen ki kalbimi bir lütfe gibi rahmetini rahminde besleyip büyütensin
Kalbime degen sizilari ince ince söz eyle
Yüzüme degen gözyasimi damla damla rahmet eyle
Dudagima degen heceleri deste deste dua eyle
Ya Latif!
Senin hükümlerin her seyin her haline inceden inceye nüfuz eder
Hükmüne razi olmayi lütfet bana
Lütfunu hakkimda hükmün eyle
Hükmünü hakkimda latif eyle
Ya Habir!
Gizlim saklim yok senden gayrisi halden anlar degil
Sakladiklarimdan sen haberdarsin baskalari sirdasim degil
Senin söyledigindir haber baskalari derdim degil
Gaybin haberleri sana aittir hiçbir sey göründügü gibi degil
Incecik sizilarimdan ilk göz agrilarimdan sen haberdarsin
Baskalari kalbimin sirlarina cahil
Dertlerim sana ayandir baskalari dertlerime gafil
Ya Halim!
Sen ki cezalandirmakta acele etmez af yolunu tutarsin
Sen ki karsima gazabindan çok rahmetini çikarirsin pisman
olayim diye firsat tanirsin
Sen ki nefsimdeki zillet karanliklarini incitmeden temizlersin
Mahcup olmayayim diye eksikliklerimi örtersin
Sen ki her nefesi tatli bir dokunus eyleyip beni nezaketle
yasatirsin
Gaflet ve unutkanligima rahmetinin tebessümüyle bakarsin
Sonsuz hilmine siginirim
Ya Azim!
Gökler ve yer azametine sahittir senin
En sert tas azametin karsisinda yumusar
En yakici ates azametin karsisinda serin olur
Azametinle azmettir hak yolunda bu fakiri
Ya Gafur!
Senin kapin hiç kapanir mi günahkarlara
Pismanliklarimi kime arz ederim yoksa
Ancak senin bagislamanla aklanir yüzüm
Ancak senin affinla temizlenir kalbim
Ancak senin affinla biter utancim
Ya Rabbi! Hesap gününde yüzümü kara çikarma
Gafur olan ancak sensin bagisla beni yakma Yarabbi...
dua, insanın özündeki allah tarafından bahşedilmiş yaratma kuvvesi ile istediği şey için beyninden yayılan enerji dalgalarını istediği şeye yoğunlaştırarak onu gerçekleştirme eylemidir. bilim daha keşfedememiştir.
önemli edit: idrak edemediğini inkar etme !! diye bir söz okumuştum. vesselam.
Başınızı yastığa koydunuzda ve kabusunuz başladığında sığınacak tek kapınızdır. Dua dilemek istemektir aslında. Her insanın otomatik olarak yaptığı bir eylemdir. Umut etmenin en güzel ve sade halidir.
Kulun asla ihmal etmemesi gereken, Rabbine yaklaştıran yakarışı. Sevdiğiniz, duasının makbul olacağı insanlardan duasını alın. Mesela anne, baba ve onların büyüklerinin. Örneğin ben ne zaman annemden Allah işini rast getirsin duasını alsam işlerim rast gider, Allah kolaylık verir.
Bir de tam tersi yani beddua alma durumu var. Yine bu büyüklerin ve haksızlık ettiğiniz, üzdüğünüz insanların bedduasını almaktan sakının. Çünkü o beddua hak edildiyse o şey başınıza gelmeden ölmez yahut öte alemde karşılaşırsınız.
sadece kendisinde olmayan bir şeyleri(para, mal, eşya vb.) istemek değildir dua.
kendisinde var olanında farkında olup, olmayanın da kendisi için hayır olduğunu bilip bunları rabbe açmaktır. anlatmaktır. nimetin, sana verilenin(doğuştan tam bir şekilde veyahut sonradan) farkındalığını allah'a bildirmektir.
allah'ım benim ellerim var, parmaklarımın hepsi var, iki ayağımda dengi dengine, iki gözümde tam görüyor, iki kulağımda tam işitiyor, dilim tat alıyor, herhangi bir hastalığım(doğuştan kasıt) yok, dolapta giyecek on çeşit giysim var, eşikte beni bekleyen üç farklı ayakkabım var. bunlar için sana şükrediyorum rabbim.
allah'ın bize koşulsuz verdiklerinden dolayı o'na şükretmeliyiz. çünkü bunlara sahip olmayan(kimileri için istese de olmayacak olan) onca insan var. sadece bunları düşünüp bile halimize şükretmek, dua etmek allah'ın çok hoşuna giden bir hareket olacaktır. allah'ın nezdinde değeriniz artacaktır. buna inanın.
allah'ım sen bizi (hayatta)güzel insanlarla karşılaştır. ve bizi olaylar karşısında karar/tepki verirken hayırdan ayırma. elimizi bırakma allah'ım. amin.
tanrıdan bir istekte bulunmak. yazık ya gerçekten. bu çaresizlik olsa gerek. afrika da ve Ortadoğu da ölmemek için dua edenleri duası geri çeviren tanrıdan, kendi saçma dertlerine çare bulmasını bekleyen çaresiz ve saf insanların yapacağı iştir.
bir müslüman kardeşine dua eden kendine dua etmiştir.
sen başkasına dua ettiğinde bir melek senin başında der ki; "kabul et ya rabbi, aynısını senin için olsun der."
yani kendine kabul edilmiş dua istiyormusun o zaman bir kardeşine dua et.
DUA söz konusu olduğu zaman, hemen pek çoğumuz yanlış bilgiyle şartlanmak yüzünden, “Aman canım kaderde ne varsa o olacak, DUA’ya ne gerek var!” deyiveririz.
Oysa, bu tamamıyla yanlış bir görüştür!
KADER kesindir ve hiç kimse bunun dışına asla çıkamaz. Nitekim, Hazreti Rasûlullâh (s.a.v.) açıklamalarında, bunu en dar anlayışlıların dahi fark edebileceği bir biçimde vurguluyor. Ne yazık ki, bu gerçeği yansıtan hadîs-î şerîfi, hadis kitapları hariç, hiçbir kitapta bulamıyorsunuz. Yazamıyorlar!.. Ama gerçek, yazılmasa da, söylenmese de gerçektir. Hele Rasûlullâh (s.a.v.) tarafından da en yalın bir biçimde açıklanmışsa!..
Burada çok önemli olan husus şudur: KADER’in tekniği!..
“KADER'i ancak DUA değiştirir. Ömrü ise ancak iyilik uzatır. Şüphesiz ki, kişi işlemiş olduğu günah sebebiyle rızıktan mahrum edilir.”
“KAZA’yı ancak DUA geri çevirir... Ömrü ise iyilik uzatır.”
“Tedbirin kadere faydası olmaz; DUA’nın ise gelmiş ve gelmemiş musîbetlere faydası vardır; şüphesiz ki belâ iner, DUA onu karşılar ve kıyamete kadar çarpışırlar.”
Evet, bir yandan, kaderin değişmeyeceği belirtiliyor; diğer yandan DUA’nın kaderi, kazayı geri çevireceği açıklanıyor. Bu iki hususu nasıl birleştirip, nasıl bir sonuç elde edeceğiz?
Bilelim ki...
insanların kaderi takdir edilmiştir; her şey gibi... Ne var ki, DUA faktörü de bu KADER sistemi içinde yer alan bir faktördür; DUA ederseniz, kaderdeki olayı geri çevirebilirsiniz, kazayı reddedebilirsiniz; ancak bu DUA’yı yapmak, gene kaderinizin elvermesiyle mümkün... Yani, kaderiniz müsaitse DUA edebilirsiniz ve böylece de o gelecek olan olayı geri çevirebilirsiniz.
Kaderinizde kolaylaştırılmışsa DUA etmek, size o belâ veya musîbet gelmeden önce DUA edersiniz ve o olayın zararından korunmuş olursunuz.
Dolayısıyladır ki, tedbirle takdiri değiştiremezsiniz; fakat, takdirde varsa tedbir alır ve böylece de kazayı geri çevirmiş olursunuz.
Bu hususta Halife Ömer (r.a.), bize bir uygulamasıyla son derece önemli bir uyarıda bulunmuştu… Orduyla Şam’a giden Halife Ömer (r.a.) şehre yaklaştığı zaman, veba salgını olduğunu haber alınca orduya geri dönülmesi talimatını verir. Bu durum üzerine, kader kavramını anlayamayan ve işin şeklinde kalanlar şaşırırlar ve sorarlar:
— Allâh’ın kaderinden mi kaçıyorsun yâ Ömer?..
Kaderin tekniğini anlamış olan Hazreti Ömer (r.a.)’ın cevabı hepimize bir derstir:
işte yukarıda anlatılan cevap, bu kader konusunun “püf noktası”dır.
Kader mutlak ve kesindir!..
insan ise, kendisinden meydana gelenlerin neticesini görecektir!..
“...iNSAN iÇiN YANLIZCA ÇALIŞMALARININ (kendisinden açığa çıkanların) SONUCU OLUŞACAKTIR!” (53.Necm: 39) âyetini hatırlayalım...
işte bu sebepledir ki, siz ne yapabiliyorsanız, elinizden ne geliyorsa onu yapmak zorundasınız... DUA edebiliyorsanız, hemen ediniz! Bir çalışma yapma imkânına sahipseniz, hemen yapınız! Korunmak için elinizden gelen bir şey varsa, hemen tatbik ediniz.
Biliniz ki; yapabildiğiniz, kaderinizin müsaade ettiğidir ve yaptığınızın sonucunu da mutlaka görürsünüz.
Bu yüzden denilmiştir; “DUA kazayı reddeder”, diye... Yani, o kazanın reddi sizin duanıza bağlıdır!.. O musîbetin size isâbet etmemesi, sizin o hususta dua etmenize bağlıdır. Dolayısıyla, dua edersiniz ve o kaza veya hoşlanmadığınız olay size isâbet etmez; ya da umduğunuz, olmasını istediğiniz olay o duanız vesilesiyle gerçekleşir.
Hazreti Rasûlullâh (s.a.v.) “keşke” demeyi şeytan ameli olarak nitelemiştir. Bunun mânâsını çok düşünmek ve bu hususu iyi anlamak mecburiyetindeyiz... Niçin, “keşke” demek yasaklanmıştır?..
Bilelim ki DUA, kader sistemi içinde yer alan çok önemli bir unsurdur…
DUA edebiliyorsanız, edebildiğiniz kadar DUA ediniz; hepsinin de faydasını, dünya hayatında anlayamayacağınız kadar fazlasıyla göreceksiniz. Zira, Allâh, kulunda ortaya çıkartacağı pek çok özelliği DUA şartına bağlamış; takdir ettiği pek çok şeye DUA’yı vesile kılmıştır. Bu yüzdendir ki, “DUA müminin silahı” olmuştur.
DUA, takdirin tüm güzelliklerinin size ulaşmasına vesile olan en değerli nimettir. Onu elden geldiğince çok ve güçlü olarak kullanan, en büyük nimetlere kavuşacak olandır.
Kaderi anlamayan cahil ise, DUA’yı terk eder; tüm mahrumiyet ve çileler de onu bekler!