Kendi imanından şüphe eden kimse cennete giremez. Peygamberlerin açık mücizelerine şüphe ile yaklaşmak da kişiyi iman dairesinden çıkartır. Lakin her iman sahibi aynı seviyede olmayabilir. Kimi hz ibrahim gibi nemrutca ateşe atılır ama gül bahçesine düşer. Kimi hz musa gibi firavundan kaçarken kızıldenizi yarar da yol eder yüce allahın emri ve izniyle. inançla ve imanla alakalı meseleler öyle zayıf inanç sahibi kişilerin gözleriyle görmeden anlayabileceği seviyede olsaydı herkes iman ederdi. Sebepleri putlaştırmak hakikatleri değiştirmez. Herkes taş olsada, bazıları çakıl taşı bazıları yakut zümrüt safir elmas ve topaz taşıdır. Bu akıl meselesiyse eğer, Sen hâlâ merminin hesabını yapa dur.
Fakirin biri, bir ağaç dibinde gölgelenmekte olan Hz. Ali (r.a.)'ye gelir, ihtiyaçlarını arz eder:
- Çoluk-çocuk sıkıntı içindeyim, ne olur bana biraz yardımda bulunun, der.
Hz. Ali (r.a.) hemen yerden bir avuç kum alır, üzerine okumaya başlar. Sonra da avucunu açar ki, kum tanecikleri altın külçeleri hâline gelmiş...
- Al, der fakire. ihtiyacını karşıla!
Fakirin gözleri yerlerinden fırlayacak gibi olur:
- Allah aşkına söyle yâ Emîre'l-mü'minîn! Ne okudun da kum tanecikleri altın oluverdi? der. Hz. Ali (r.a.) anlatır:
- Kur'ân-ı Kerîm, Fâtiha sûresine gizlenmiştir. Bende Kur'an-ı Kerîm'i okudum, yani Fâtiha sûresini okudum bu kumlara...
Bunu öğrenen fakir durur mu? O da bir avuç kum alır ve başlar okumaya. Okur, okur, okur... Ama kumlarda bir değişiklik yoktur. Altın filan olmuyor, aynen duruyor. Tekrar gelir ve imam Ali kerremallâhü vechehû hazretlerine:
- Ben de okudum, ama birşey değişmiyor; kumlar altın olmuyor, der. Emîrü'l- Mü'mînin Hz. Ali (r.a.) boynunu büker, mahcup bir edâ ile cevap verir:
- Ne yapayım, der. Duâ aynı duâ; ama, okuyan ağız aynı değildir! Duâ tamam; lâkin, okuyanın ihlâsı ve teveccühü tamam değildir!..
kuantum olumlama olasılık hesabından öte sağduyu ürünüdür.ve gerçeğin uygulanışların gereğince tiyatral ve mistik bir formasyona büründürülmesi söz konusu