zararına satış yapan mağazanın ilk müşterisi olsun hep, en gıcır ayakkabıları hiç deforme olmasın. yazın terlemesin kışın üşümesin. en sıkıldığı anlarda kapısının altından ansiklopedi gibi kalın mağaza kataloğu atsınlarda akşama kadar vakit geçirsin. minübüste ter kokan adamlardan hep üç metre ötede olsun. en ihtiyacı olduğu anlarda karşılaşsın sevdiği dostlarıyla. ağlasa bile beş dakka sonra gülebilecek nedenlerle dolu geçsin ömrü.
hayır erkeklerin beni red etmesini anlarım
ama
sen !
entrylerini takipteyken,
sana bayılıyorum mesajlarını cevapsız bırakan yazardır,
inşallah fatura ödeme sırasında,
12.30'da banka kapanır da elinde sıra numaran kalır,
beklersin bir saat,
inşallah çerezden beleş kola kazandın kağıdı çıkmazda
aldığın kaloriler ile kalırsın,
inşallah starbucks'ta kafeinsiz kahve istersin de
sana çay verirler
hıh
küsüm sana yazarı !
hiç çekinmeden nasıl da genelleme yapabiliyor hayret yazarı. yani insan senin gibi düşünmüyor diye bir başka insan hakkında nasıl böyle cümleler kurar? oysaki bu yazar bir başka entrysinde "bazen yüzükoyun uyuduğm da oluyor, fakat asla yorganı tekmeleyip yere atmam" demişti. tüm sözlük şahittir bu sözüne. peki şimdi neden bu tutarsızlık?
duruun bitmedi!
aynı yazar arkadaş bir başka entrysinde "asla kostaş'a gitmedim, biz tansaşçıyız agaa" demedi mi? evet dedi. halbuki tekzen'de oda spreyi satılıyor.
yani kısaca neresinden bakarsanız bakın bi tutarsızlık söz konusu. ben uayarıyımda gerisine karışmam.
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski istanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.