ekşi'deki yazarlığı hayırlı olsun. paso kötüler istatistiğine girmeyi hak etmiyordu zira, en azından orada daha fazla değeri bilinir umarım. zirvelerde ağır takılsın, başlıklar altına ikinci entry girmeyi sektirmesin, kısa zamanda adını duyurur.. lan.. gurbetten memlekete adam yolluyor da tavsiye veriyor gibi oldum. böhü...
"dur mına koyim. nereye gidiyorsun" demek isterdim kendisine. ama demeyeceğim. güle güle hocam. hayat senin hayatın. bol şans. sakın adı ekşi diye orasından da bi mucize bekleme. bu sanal cennetlerin hepsi birbirinin laciverdi. lütfen bunu aklından çıkarma.
eğer burasının adı turan sözlük olsaydı, gitmesi gerçekten kazanç olurdu sözlükten. en son canının tak ettiğini söylemişti bazı mevzularda, haksız da sayılmazdı. ne deyelim, yolun açık olsun yoldaş.
ekşi sözlük'te yazar olduğunu başlık altından öğrendikten sonra ekşi'ye gidip mahlasına bakan, ama öyle bir yazar olmadığını görünce de kendini içkiye vuran ayyaş yazar.
yahu ne insanlar var ki aldığım kararı başka bir sözlükteki muhtemel yazarlığıma bağlayıp bunu bana sormadan bu kadar rahat sallayabiliyor, gerçekten tebrik ederim.
moderasyon denen ekip içinde, küfreden, hatta formatı henüz çaylakken bile delen ama buna rağmen o formatı delen girdisine bir şey olmadan yazar yapılan kişileri kollayan, yüreklendiren bir(iler/is)i var. bu tip(ler) aynı zamanda gammazlamama rağmen lahasümütler tarafından nefret edildiği görülen kişilere başlık altına küfürler düzen tiplere sözlük formatı dahilinde herhangi bir yaptırım uygulamıyor. bunu yaparken de bi' sürü yazar silik yapıldı. yani ortada sözlüğe yönelik bir tepkiden çok moderasyonu yürüten biri(leri)nin bariz bir tarafgirliğine karşı duyulan bir güvensizlik sonucu aldığım bir karar var. yazmak istesem, ki istiyorum, burada yazardım. ama bu kafada tipler bende en ufak bir saygı hissi uyandırmıyor.
beni zorunlu olan bu açıklamayı yapmak durumunda bırakan ilgili arkadaşa selâm ederim.
--spoiler--
bu tanımlamaya bakıldığında kürt sorununu silâhla, şiddet ve acımasızlıkla çözme arzusundaki herkes faşisttir. politik alanı daraltma eğilimindeki herkes faşisttir. pkk'yı eleştirmek adına kürtleri topyekûn acımasızca harcayan her birey faşisttir. baskıyla kürtlerin demokratik herhangi bir devlette rahatlıkla sahip olacağı hakları elinden alan herkes faşisttir.
--spoiler--
tüm siyasi kabiliyeti ve görüşü yukardaki 5 satır ve 4 cümleden oluşan yazardır.
şimdi diyelim ki bahsettikleri doğru. faşist etiketleri doğru.
yani. hayat mı şimdi bu.
her şey çözülüyor mu işaret parmağınla gösterince bir şeyleri.
hayır tabi.
artık: ayrıca ne zaman bu yazarı okusam sanki ahmet türk'ü, sanki herhangi bir dtp'liyi okuyorum hissine kapılırım. evet böyle algılıyorum tam olarak.
(#4146288) entrisiyle güle güle git bu sözlükten dediğim kürt faşisti yazıktır senin gibi yazara harcama kendini buralar da git dağa falan çık sen yazarı.
ilgi ve dikkat çekebilmek maksatlı yaptığı "ben gidiyorum ritüeli"ni başarıyla tamamlamış, ama tabii ki gitmemiş olan yazar.
biz zaten kendisinin gitmeyeceğini veya evveliyatından "ben gidiyorum ritüeli" düzenleyeceğini biliyorduk. samimiyetine olan güvensizliğimizi haklı çıkarttığı için teşekkürler.
sözlüğümüzün sağlam yazarlarından birisi.pkk'li demedik kimse bırakmadılar sözlükte aldırmasın yazarıdır. kimin, ne olduğunu bilen biliyor.o kişilere göre devrimci olmak ,demokrat olmak ,hatta solcu olmak zaten pkk'li olmaktır.
enteresan bir adam. yazdıklarını takip ediyorum nerde bi pkklılara verilmiş ayar, bu vatandaş hemen orda bitiyor. nerde kürt terörizmini eleştiren bir yazı, hoop bu eleman orda. meslek olarak avukat mıdır yoksa şartlı refleks sahibi de ondan mı yapıyor anlamadım...bir tane de pkk nın terörist eylemlerini kınayan bir entrysini göriim ya da feodal kürt düzenini eleştiren ya da 12-13 yaşındaki kızların berdelle bilmem ne bok ile satılmalarını kınayan bir entrysini göriim aha bu sol taraftaki azı dişimi kırıcam.
kimsenin kendisi için bi' yerlerini kırmasını istemeyen yazar. mütemadiyen tekrarlanan "hukuk devleti" lâfzını türkiye'deki uygulamalara göre değil, türkiye'nin de altına imza attığı uluslararası hukukî temayüllere göre değerlendiriyor. zaten türkiye'nin yapması gereken de bu, zîra bu metinlerin altına imza atıp "yaşasın türkiye çağdaş bir ülke oldu" diyen kendisi değil.
suça ve suçluya övgü düzenlerin kendisini pkk ile ilişkilendirme gayreti de mânidardır.
üstelik tartışılan konuya cevap verebilme yetisini heba ederek tartışmanın tarafının adı altına hönkürmesi de gülünç bir durum. inceleyelim ve görelim:
solculuğun tatlı sularına yelken açmışken, patron karşıtlığının sarı rengine alerjisi olduğu pek açık, ancak bunun anlamını bilmemesi ya da idrak edemeden yoruma kalkışması işin acı kısmı. kendisi "sarı sendika"nın tanımı pek güzel yazmış, vikipedi gibi oluşumlarla alakadar bir şahsiyet herhalde pek hoş tabi, ancak asıl mevzubahis olanın sendikanın sarısı değil sendikacılığın "kahrolsuuun aaaakbank - şutlaaanan bankaaacı istemiiyoruz " acziyeti ve emekli memur zihniyeti içinde pıtırcıklanarak şekillenmesi olduğunun farkına varamaması. o halde "aga biz sendikacıyız" sevimliliğinin altında, tüm türkiye sendikalarının bir şekilde patronlar ve asıl patron olan devletin acziyetini almadan hareket etmesinin imkansızlığını, hatta acziyet almadan bile nalıncı keseri misali devletin-patronun önünü kendi önüne çektiği ve oradan yontmaya başladığını kendisine anlatmak zorunluluk oluyor.
sorun sistem sorunu bunu bilmeyen yok zaten de, çözüm sistemin içinde şekillenmiş değil. zaten sistemin içinde elimine olmasını isteyen de sarı olmadığı iddia edilen "sendika anonim şirketleri"miz.
"kahrolsun", "lanetliyoruz", "atıldılar, kovuldular, sktiri yediler", evet işte budur mücadele dediğiniz, hayat boyu sürmesini dilediğiniz ve bir halta yaradığını düşündüğünüz. kendi çıkarı ve gösterişi için sözde savunduklarını iddia ettikleri "çalışan"ların haklarını ancak bu şekilde savunabilir güzide sendikalarımız, ancak budur mücadelesi. zararı yoktur, maliyeti iki sopa, bir düz beyaz kumaş (pankart için), birkaç kutu boyadır. boyaların devlet malzeme ofisi'nden hiç edilmesi zaruridir. sendikacı ağaları aynalı camların ardından seyrederken kendini oradan oraya atan işsizlerin, kağıttan tabut taşıyan, zurna çalıp halay çeken mağdurların halini eminim en büyük hayalleridir çalışanın hakkını müdaafa etmek.
atı alan üsküdarı geçti derkenki mantık buydu ama anlaşılamadı. kurulmuş düzene ayak uyduranlar taş atmadan kolunu yordu, bir de sistem eleştirisi yaptı aklınca.
mc donalds'ta cep harçlığı biriktirmek için çalışan gençlerin fotoğrafını çekip "işte o" şeklinde kampüsünte afişe eden burjuva çocuğu tatlı su solcularından bir farkınız kalmıyor. mücadeleniz yırtık bir pankart ve hakkını savunduğunuzdan dem vurduğunuz çalışanların gururunu "rencide" eden söylemler. eylem yok, karşıtlık ve mücadele slogandan ibaret. nasıl olsa "atıldı" onca çalışan, kıçına tekmeyi yedi değil mi? ve nasıl olsa devlet pişpişler memurunu, iş garantisi hazır, krizden etkilenme yok. atılma da yok!
ülke yansa da üstünde sucuk kızartsak değil mi? ne de sever işini bilen memurum...
formattan behsederken zaten içine edilmiş olan sözlük formatını kafasına göre kullanan yazardır. konuyla ilgili tartışma konu başlığı altında, yazarlar arasındaki tartışma mesaj fasilitesi yoluyla yapılır. neyse ne artık...
kendisi ne yazık ki ya okuduğunu anlamıyor ya da anlamamakta diretiyor. akıllı ve belli fikirlere sahip bir yazar olduğunu görerek anlamıyor olması ihtimalini geçiyorum ama ne yazık ki bu durum anlamak istememeye dayanan kötü niyete doğru uzanıyor, işte bu kısmı can sıkıcı...
kaçıncı oldu tekrar etmeye gerek de var mı bilmiyorum ama; "türkiye'de sendikalar yetersizdir" demiyorum, türkiye'de sendikalar "sorumlu"dur diyorum. belki krizin değil, işsizliğin doğrudan değil ama çalışan haklarının bu güdüklükte kalmasında en başta sorumludurlar sendikalar. suçludurlar ve sorumludurlar çünkü işçi haklarını savunmak yerine, siyasi güç olmayı ve ne yazık ki kişisel çıkarlar elde etmeyi amaç olarak ikame etmişleridir, etmektedirler. sendikaların şu anki acınası truva atını andıran hali ile icazeten sesini çıkardığı mertebelerde ancak ve ancak kendine söyleneni yapabildiği, yaptığı, yapmak zorunda olduğu nasıl anlaşılamıyor şaşırmamak elde değil. taksim'de toplanan 500.000 kişiden öyle göze böyle parmak şeklinde bahsedene kadar o toplantıyı kimler yaptırmıştı, apartman tepelerinden keklik avlar gibi öğrencilerin üzerine mermi yağdıranlar kimlerdi, kim kiminle akraba olmuştu, koluna girip başını okşamıştı bunu iyi bilmek gerekmekte.
sendikalar yetersiz demiyorum, sorumludur sendikalar! çünkü türkiye'de sendikal oluşumların tepesinde oturan kravatlı hazretler bir gün hükümetin bir gün muhalefetin borusuna püf diyerek yerlerini sağlama almaya çalışırken, senden benden ondan bundan kesilen liraları hiç ederken, savundukları yahut çığırdıkları tek slogan bugün de olduğu gibi "kınıyoruz", "protesto ediyoruz" benzeri eşek osurur yel götürür parodileriydi. bugün akbank'tan sizin deyiminizle "şutlanıp, tekmeyi yiyen" onca eğitimli çalışanın hakkını savunacak ulvi bir mertebeye ulaşmaları mümkün değildi asla, gösterilen tepkinin de nedeni buydu zaten. sendika toplantılarına gidip rozet takıp poz vermekle, 2 pankart bastırıp 2 cengaverin eline verip "yürüyün" demekle bir bok yememek arasında nasıl bir fark var, izahatını merak etmekteyim.
sendikacıların yapacağı iş "akbank'tan 1500 kişi şutlandı, kınıyoruz" demekse, bunu deyip sırıtarak arkalarına yaslanacaklarsa, arkalarına yaslanıp arkalarındakinden "aferin" almaksa amaçları eğer, hiç konuşmasınlar daha iyi. konuşmasınlar ki işsiz kalan bunca insan bir de kullanıldıklarını görüp kendilerini daha da aşağılanmış hissetmesin.
halbuki ne güzel olan biteni izleyip oturuduğun yerden tepki koymak değil mi? buna da şükür demek...
edit: arkadaş sendikal mücadelenin olması gerekliliği ile saçma bir şekilde yapıldığı gerçekliliğini ayırt edemeyecek durumda imiş. ayırt edebildiği gün kendisine yıldızlı pekiyi vereceğim...
evet soysuzdur. soyla sopla, ırkla, milliyetle işi olmaz. insanlık gibi herkesin kolay kolay sahip olamayacağı bir kimliği taşıyor gururla. bu kendisine yetiyor.