aşkın ve aşıkların günü olarak dünya üzerindeki varlığını sürdürüyor görüyoruz ki. buketsepeti ve yarakdemeti işlevselliğindeki onlarca kurum paranın mınakoydu gene.
peki ama neredeyse hiç kimse için, hiçbir "özel" yanı olmayan bugünün amacı ne? hayır, klasik yorumla "para tuzaa ımıkoyim" gibi kelamlar edip de ezberleri güçlendirmek değil amacım.
14 şubat, gerçek anlamıyla aşk dediğimiz şeye düzenlenen bir suikasttir.
neden mi? aşk, hiç bir zaman için önceden planlanabilir bir hâl almamıştır insanlar için. kimse "aşık olmak istediği" kişiye aşık olmaz. birisi çıkar ve o kişiye dair bazı özel şeyler baş gösterir, bir de bakmışsınız lastiği patlayan bir otobüsten hışımla inerek otoyol kenarına dizilmiş insanlar arasında amcık gibi sırıtıyorsunuzdur.
ve bunların, hiç birisini önceden planlamadığınızı bilirsiniz. sevgiliniz "beni öp" dediği her an onu "öylesine" öperken, en olmadık yerde onu öpme isteğiniz belirir ve bunu yapabilen şey aşktır.
yerine göre tutarsız bir hâl alırsınız, yaptığınız her planı altüst eder. başka yerlere gitmek istersiniz misal. herşeyi de isteğiniz doğrultusunda ayarlarsınız ama bir türlü çekip de gidemezsiniz o uzak diyarlara, o yabancı olduğunuz sınırların ötesine. bir yolunu bulup gidersiniz ama duramazsınız. bunlar da bir yerden sonra enkazı altında kaldığınız planlarınız olur.
günün birinde hiç aklınızda yokken takılıp da peşine bir canın, yolunuzdan çıkarsınız ve deli cesaretinizi kuşanarak belki de hiç yürümeyi düşünmediğiniz yollarda koşarken bulursunuz kendinizi.
peki aşk, böylesine doğaçlama ve böylesine başına buyruk bir duyguysa ne sikime onu bir günün içine hapsetmeye çalışıyor, bütün "özel" zamanlarımızı neredeyse bir kalemde silip de o "herkese ait" bir orospu günün koynuna mahkum ediyoruz ki aşkı?
neden suikastçisinin önüne atıp da açık hedef olarak yağmalatıyoruz?
şimdi tırnaklarınız sırtıma saplanana kadar kutlayın sevgililer gününüzü. bence canı cehenneme...