dost diye birsey yoktur. insanlar cikarlari dogrultusunda bir birlerine yardim ederler karsilikli alisveriste bulunurlar. ama bunu yuksek sesle soylemek kimsenin hosuna gitmeyecegi icin ustunu cok cesitli renkli sevimli oyunlarla kapatiriz. adina da dostluk deriz...
gecenin bir vakti dosttan uzakta, onunla konuşma, konuşulmasa da gözlerine bakarak kendini ifade etmeye hasret kişinin rastlayıp gözlerinin dolmasına sebep olan etkileyici şiirdir.
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.
insanlardan buz gibi soğudum,
işte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın. *
hayatına her an, belki de her dakika farklı insanlar girer. fakat geçmişine baktığında sadece iz bırakanlar unutulmaz..
eğer sen beraber bir şeyler paylaşmaktan zevk aldığın ve yanında susarken bile sıkılmadığın bir dosta sahipsen, dünya'nın en zengini insanı sayılırsın maddi yönden olmasan bile.
çünkü mutluluk, paylaşılacak özel anları paylaşabildiğin insanlarla beraber olunduğunda haz verir insana.
yapılacak büyük bir satıştan sonra hala dost denilebilen kişidir şöyle ki...
pazar günü antalyadan iki arkadaş araba kiralayıp kadriye'ye * gelirler beni ararlar, manavgat'a gezmeye gideceğiz,evdeysen seni evden alalım derler.Tamam derim. 1.5-2 saat geçer kimse yok... ararım bunları başka arkadaşlarla gitmişler Manavgat'a. hala dostumdur bu kişi... Dost'tur işte...
bıraksa da sizi taa uzaklara gidip, dönsün istediğinizdir. tekrar en iyim olsun ... onun yerini yeni gelenler asla tutamaz. o tektir. içten içe üzüldüğünüzdür. yaşadıklarını duydukça, ağlamak istediğinizdir. sarlıp doyasıya öpmek istediğinizdir. peşinden Almanyalara gitmek istediğinizdir. yeni bulduğu dostları boğmak istediğinizdir.. dost.. dosttur işte..
sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile seni sevmeli
sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı
dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı
dost dediğin ; fanatik olmalı;
Bütün dünya seni üzdüğünde Sana moral vermeli.
Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli,
Ve ağladığında, seninle ağlamalı
Ama hepsinden daha çok;
Dost matematiksel olmali; Sevinci çarpmalı
Üzüntüyü bölmeli... Geçmişi çıkarmalı
Yarını toplamalıi... Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı
Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı
işi bitince seni bir tarafa atmamalı.
mevlanın bu şiiri bence dostluğu tam anlamıyla açıklar.
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin.
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.
Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
Böyle bir dostum var benim.
zor bulunan,asla kaybedilmeyen.
"birgün oğul babasının yanına gitmiş;
-ben senden kaç yaş küçüğüm ama 40 tane dostum var.sen bu yaşta topu topu 3 kişiye dostum diyorsun
demiş.baba gülmüş ve "gerçek dost olduklarından emin misin" diye sormuş.eminim demiş çocuk.babasi da
-o zaman bir deniyelim.kumese git bir çuvala sigabilecek kadar tavuk kes.onları çuvala doldur ve dost bildiğin insanların kapısını çal.bir cinayet işlediğini ve çuvalı en kısa zamanda gömmen gerektiğini soyle
demiş.çocuk babasının dediklerini aynen yapmış.teker teker dostum dediği insanların kapısını çalmış ancak tüm kapılar yüzüne teker teker kapanmış.hiçbirisi çuvalın ucundan tutmaya yeltenmemiş.bunun üzerine çocuk şaşkın ve üzgün babasının yanına gitmiş.baba bu sefer de kendi dostlarından birisini söyleyerek oğluna demişki
-git,kapısını çal.benim selamimi soyle ve çuvalın içinde ceset olduğunu ve gömmek zorunda olduğunu anlat
demiş.çocuk babasının dostuna gitmiş.aynen babasının dediklerini tekrarlamiş.adam hemen çocuğun elinden tutmuş uygun bir yerde bir çukur kazmişlar ve çuvalı gömmüşler.
bir hafta sonra baba çocuğu yanına çağırmis ve demiş ki
-tekrar gideceksin aynı adama.kapısını çalacaksin ve acar açmaz bir tokat atacaksın.
çocuk gitmiş,çalmış kapıyı ve kapı açılır açılmaz okkalı bir tokat yapıştırmis adamın yüzüne.adam
-babana benden selam soyle.de ki,biz bir tokatta vazgeceçek dostlardan değiliz.
bunu bana anlatan dostuma binlerce kere teşekkürler...
bugün bir dostumu kaybettim diye içim parçalanırken,gözümden yaşı,sesimden titremeyi engelleyemezken hem ruhuma verdiği ferahlık için teşekkür ederim hem de yüreğime.dedi ki
-dostum dediğin insan seni elinde bir çuval tavuk ölüsü ile başbaşa bıraktıysa zaten bir tokatta dost olduğunu unutanlardandır.
minnettarım brca.
şekil değiştiren egoist dünyada şekil değiştiren kişi.
değerler vardı bir zamanlar, sevgi, saygı, misafirperverlik gibi. hala da var aslında, azınlıkça korunsa da ölmemesi için sık sık tekrarlanması gereken.
murphy kanunları haklı çıkıyor artık, üzücü olsa da, gerçek payı varmış hepsinde. insanın aklına yeni yeni kanunlar geliyor, tecrübe ettikçe, öfke oluyor, acı oluyor, sonra da bitiveriyor, eriyor yavaş yavaş.
' sevgilisi olmayan ve her gece sohbet ettiğiniz dostunuz, sevgili bulduktan sonra onu 2 ayda 1 görmeye başlarsınız. '
' bir insanın dostu olmak, onun hatalarını başlangıçta görmezden gelmektir. herhangi bir tartışmadaysa kendi haklarını savunup onu önemsememektir. '
gibi şeyler geliveriyor insanın aklına. doğru, bir zamanlar dostluk vardı ama o zamanlar boğaz temizdi ve tanju galatasaray için atıyordu gollerini.
gerçi hala var ve bir ümit yeni, gerçek dostluklar kurulacak onların temelinden. başkalarının sözleriyle terkedip gitmeyecek dostlar, sürüye dahil olmayacak.
bir umut...
Bir simidi paylaştığımız diye başlar ya dost tasvirleri, ben dostumu bunun bin kat üstü bir tarifle anlatmak isterim ki o da şudur;
bir ruhu paylaştığım, yaşama dair ne varsa beraber tükettiğim, ölüme sahip ne varsa birlikte öldürdüğüm, bulutların üstünde gizli, hasrete çalan gri renkli hatıraları birlikte hayal ettiğim,diz vurup kara toprağa iki lokmalık azığımı paylaştığım, dünden ötelenmiş yarında örselenmiş kaderimizi bir bardak demli çay sayıp yudum yudum içtiğim, davamızı o karanlık şehre Ankara'ya gizlediğim, ıssız limanların sessizliği ve deniz rengi özgürlüklerin sahibi olarak tasvir ettiğim yegane insan dost...
nasıl olur da çıkarız düştüğümüz çukurdan parça parça olmuş gönül köyünden bunu bilemiyorum. bildiğim gerçek "usta" dediğin vakit yanı başında hemen sağında ölüme hazır bir dostun varsa bin kat derine de düşsen çıkabileceğindir. "usta" dediğin vakit topukları korkudan sızlamadan kurşunların önüne atlayabiliyorsa dostun, ya da en yüksek mevkilerde nirvanada bulunduğu vakit "usta" dediğinde seninle lut gölüne dalmaya geliyorsa, o vakit korkmayacaksın birader.. köpekler gibi sevdiği, yarim dediği kızın yanında sana insanca davranıp senin varlığına saygı gösteriyorsa korkmayacaksın kimseden ve de kimsesizlikten!!!.
benim yanımdaki adam ölümden, zulümden, aşktan ve beladan korkmayacak. insanların alınıp satıldığını kullanılıp atıldığını düşünmeyecek. üç kuruşluk menfaat için satmayacak adamı satmayacak...