orjinal ismi "how to lose friends & aliniate people" 2008 yapımı romantik komedi tarzı filmdir. simon pegg, kirsten dust, megan fox gibi ünlü isimler oynamaktadır.
Ortamda aranızın bozuk olduğu eski arkadaşlarınız varsa katılmamanız gereken pis oyun. Hayatınızın lafını yersiniz önce. sonra da 120 puan eden 3 serisini önünüzde buluverirsiniz. Oyunun adını double - double yaparak öğrendikten sonra dene bakalım kalkabiliyor musun oturduğun yerden.
"bir kez yedin mi tadını bir daha unutamazsın" derler dost kazığı için. düşman kazığından daha çok canını yakar insanın. ne de olsa beklenmedik yerden gelmiş, hesapları alt üst etmiştir.
çok güzel bir iskambil oyundur. eğer arkadaş ortamında 5 den fazla kişiyseniz ve batak oynadığınız zaman 1-2 kişi hep dışarıdan izliyorsa niye izlesinler arkadaşım. bir deste daha kağıt alın. dost kazığı oynayın. bence bataktanda zevkli bir oyun. öğrenin* ve oynayın.
ankaradaki dost kitapevinden aldığım bir kaç parça kitap için ben askerdeyken evime haciz kağıdı göndererek daha şafak saymasını bile bilmeyen ailemi panikletmeleri bana "dost kazığını" anımsatır.
hiç beklemediğin anda geliverir, dostluk burnundan gelir. sen ki yediğin içtiğin ayrı gitmemiş bir insanla onca seneyi paylaşan, yatağını bölüşen, yüreğindeki tüm burukluklarını ,acılarını ,üzüntülerini ona anlatan, sevinçlerini ise birlikte yaşayan bir dost ol. o sana hayatta unutamayacağın bir çelme taksın, sen hem hayal kırıklığıyla yaşa, hem de hiç bir insana bile güvenin kalmadan.
tanımı şudurki özellikle erkeklerde ve özellikle yirmili yaşlara kadar arkadaş candır canandır. arkadaş için herşey göze alınır. 15 kişiye yeri gelir 2 kişi gözünü kırpmadan bodoslama dalarsın. zamanın verdiği heyecandır bir nevi. ve sonra anlarsın ne kadar aptal olduğunu. hah! işte o anladığın an varya o dur işte göte getirilmek. herkesin istisnasız vardır böyle anıları. ee ne demişler: ''arkadaş uğruna ölmek kolaydır. lakin uğruna ölünecek arkadaş bulmak zordur.. bunu söyleyen adam haklı beyler.
bundan yıllar önce. sıcak bir yaz günü. evde don kilot oturuyorum. anne baba çalışıyo. rahatım yani. e kan deli akıyo mevzudan mevzuya koşuyorum aklımca. böyle nası desem hayattan hiç bir şey beklemediğin anlar olurya hiç birşeye karışmadığın herşeyi kendi haline bıraktığın hah işte kafadıyım. derken telefon çalar.
+nerdesin kanka? biz şurdayız gel amk takılıyoz.
-olum para yok. peder de evde değil takılın siz.
+ayıpsın kanka duymadım bu değidiğini. hadi bekliyoruz.
üste başa belki karı kız düşer umuduyla birkaç bişey giymiş son kalan sigaramı yaktıktan sonra evden çıkmıştım. neyse gittim bunları dolaşıyoruz falan. derken böyle oyuncakcı gibi biyer ama daha prof şeyler satılıyo. büyük bi yer amk. bu oyuncak helikopterler falan yokmu ama kumandalısından pahalı bişey belli. bizim piç bunların önünden geçerken helikopteri çantaya fırlattı. vay dedim orospu çocuğuna bak ben bu orospu çocuğuyla nası aynı havayı tenefus ediyorum. kendi kendime lan dedim kaç aq göte geliceksin. ama aklıma sokayım işte kafa yok bağırdım bizim piçe.
+senin amına koyim ben orospu çocuğu hadi çabuk çıkalım.
-tamam kanka çıkalım hadi.
+(iç ses: hala kanka diyo çıkalım burdan ananı sikicem senin)
ama herşey öyle olmuyo işte. kamera diye bişey var amk. tam kapıdan çıkarken hayatımın ağzına sıçan cümleyi duydum.
*gençler gelin bakalım şöyle.!
şarteller atar bildiğin bütün dualar okunur. ama fayda yok. siki avuçlayacaksın.
dört duvar bir kapı odaya aldı bizi tabi. azarlıyoda piç. edebiyat yapıyo ama bişey diyemiyosun. neyse ordan bağırdı bana piç telefonunu ver bakiyim diye. çıkardım verdim tabi.bizim ibne tecrubeli tabi telefonu attı kiloda. ona bi bok olmadı. siki yine biz tuttuk .
kalp hastası olan babam on dakika sonra damladı mekana. uçağın parasınıda verdi tabi. aldık poşeti çıktık dışarı allahtan zabıtmıdır nedir tutmadılar ondan. dışarı adımımı atmamla birlikte bizim orospu çocuğuna patlattım bi tane altımda yalvarıyo orospu çocuğu ' yaptım bi hata affet beni' yumuşak yüreğim bir kere daha affetti. bıraktım orda ibneyi. peder cebine bi yirmilik sıkıştırdı taksi tut git evine diye.
onu siktir etde ben eve gidince ne olacak? sandığım olmadı bana bir tokat bile atmayan baba siftahı o günde açmamıştı. fakat bir ay konuşmadı benimle. anneme durumu anlattım tabi sonra 'bir gün paran varmı?' diye sordu bana var baba dedim. affetti yine adamcağız ne yapsın atsan atamazsın satsan satamassın.
şimdi televizyonda ne zaman hırsızlık haberi görsem aklıma bu anım gelir hüzünlerim. sevgili babacığımda tabii.
kazık atan dost mu olur diye sorarsınız kendinize. beklemediğin yerden çıkan sivri şeye kazık denir dersek kazığı da dost atar demekki. hazmedemiyorum yapılanı.hazmedemiyorum benim dostumun böyle bir şey yapabilceğini. yakıştıramıyorum.
senelerdir her şeyinizi birlikte paylaştığınız, kardeşten öte gördüğünüz insanın aslında hasta ruhlu olduğunu anlama yoludur. nasıl bir egoya sahip olduğu merak edilesidir.. kimse kimsenin kafasına silah dayamıyor ''dost'' olmak için.. kendine güvenmiyorsan eğer yalnızlığı tercih edebilirsin pekala.. yalanların üzerine inşa ettiğin ve yıllarını verdiğin bir hiçlik yaratmak nasıl bir psikolojinin ürünüdür? bencillikten gözleri kararmış ve hırs salyalarıyla ağzı kaplanmış bir köpek gibi gelir artık bu insanlar gözünüze... travma yaşayacağınızı, zeki olduklarını, planlarının iyi gittiklerini düşünürler falan filan. istedikleri gibi yorumlayabilirler.. her zaman uzağımızdaki düşmanımız değildir zaten. aslında bu kazığa olanak verecek kadar iyi niyetli olan bizlerde de büyük kabahat var. her neyse.. bu tarz kompleksli yani hasta ruhlar kendi yarattıkları ütopyalarında yaşayabilirler. böylelikle tecrübe kazanmış oluyoruz. emin adımlarla ilerleyebiliyoruz.. yıkım yaşamak, böyle bir karakter için hemde, tamamen zaman kaybıdır, bunu unutmayın!
