bir de; bu isteğini soru cümlesi halinde yöneltenler vardır ki, tam dayaklıktır bu tipler. kaptan olumsuz yanıt verse geri dönüp oturacak yerine sanki.
Yolcu: Şoför bey, bir sonraki durakta inebilmem mümkün mü acaba ?
Şoför: Otur lan oturduğun yerde, son durağa kadar inmek yok.
-bazen düşünüyorum da hayat bir dolmuş seyahatinden ibaret. herşey rutin, herşey aynı. bir açılıp bir kapanan kapılar, tıpkı hayatta bize verilen fırsatlara benzemiyor mu? kimine göre en arkası iyi kimine göre muavin koltuğu.. üzülüyor insan ayakta kalınca. ne yapsan boş, ne söylesen boş. arkadan uzatır mısın deme ihtimalini sevdim en çok. bir öğrenci uzatırmısındı belki hayatımızı değiştiren. kim bilebilirdi ki yandaki dolmuşun bize fark attığını. oysa ne hayallerimiz vardı hayata dair, ne sevdalarımız ne beklentilerimiz..
-ulan şerefsiz niye durduk yere ağlatıyon milleti?dur desen durmuyo muyduk sanki.in lan aşağı pezevenk.
-eyvallah abi.
durdurun arabayı... durdurun diyorum! zira şöför bey in gözlerine aynadan dik dik bakmama rağmen kendisi mahçubiyetten uzun süreli bakamadığından ne dediğimi de anlayamamıştır. çok mu dolaylı oldu ne!...
bu ne oğlum? bu ne samimiyetsizlik? geçse ne olur? ölür müsün biraz yürüsen? ''köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek zorundayım'' o yüzden köprüye gelmeden indir beni diyorsun yani.