ülkenin bilinç düzeyinin eğitiminin ileriye mi, yoksa geriye mi gittiğinin göstergesidir. cahilliğin karasıdır. köpek bile kendini iyileştirmeye çalışan eli ısırmaz. bu ülkede ise yedi yerinden bıçaklanarak bir doktor öldürüldü.
Sütçü imam'da okuyan bir arkadaşım asistan bir abiden bahsetti, dünya tatlısı. Hem hastalara hem bize karşı dedi. Ve o adamın kafasında kaldırım taşı kırdılar, ölümden döndü. Bir de böyle olanları var bilmelisiniz.
Yani tabii ki çok aptal olanları da var, sizden iyi biliyoruz çünkü her gün en az bir kere "bu gerizekalı da doktor olacak, hasta bakacak işte" diyoruz. Ama bu "doktorların burnu havada ve bazıları da cidden hak ediyor" demek için yeterli değil. Çünkü bunu demek olayı meşrulaştırma yolunda bir adımdır.
Neyse hep dediğim gibi öldürecekseniz okulu bırakayım, yaşayasım var gençler. Anlaşalım orada bir.
Bu mesleği seçerken beni teşvik eden şeylerden en önemlisiydi, birine yardım etme hissini yaşayabilmek.
Daha okulum bitmedi ancak, şu an bile gerçekten pişmanım...
Dün gece nöbetim vardı. çalışmam gereken bir sürü kitap, bir sürü not. Yapılması gereken bir sürü dosya işi. Ve ilgilenilmesi gereken 26 hasta. Sandalyede geçirilen, zırt pırt kalkılan bir gece. Zaten sabahtan beri ayaktasın. Derslerin, hocaların peşinde koşmuşsun. yorgunsun. uyuyamayacaksın ama iyisin...
14 numaradaki hastanın ateşi çıkıyor, 60 yaşında bir amca. Kültür için kan almaya gidiyorsun. Bir sürü ümitli gözle karşılaşıyorsun. Durumunu merak ediyorlar, ne olacak , ne olacak? bir sürü soru...
Bi yandan onları sakinleştiriyorsun, ama hastanın durumu kötü. Sonra diğer odalar. saatler geçiyor. Sabah olmaya yakın. kan şekeri bakılacak. Alıyorsun tepsini, sırayla geziyorsun tüm odaları. o yorgunluğa rağmen, gülümseyerek uyandırmaya çalışıyorsun hastaları. bazıları huysuzlanıyor. 7 numaraya giriyorsun. parmağa iğneyi batırdıktan sonra, şeker aleti kendini kapatıyor. tekrar açılmasını bekliyorsun. bu sırada hastanın eşi kaç çıktı diye sürekli soruyor. durumu izah ediyorsun. tekrar parmağını delmen gerektiğini söylüyorsun. karşılaştığın tepki kara mizah tadında. Sanki kana ihtiyacı olan aslında benmişim gibi bir durum. 'ama bu hastanın da canı var, kaç kere deleceksin, git başka makina getir, doğru düzgün yap işini.'
Hepsini duymazdan gelip, kusura bakmayın diyorsun. sabahın altısı. ama susmuyor adam. sürekli konuşuyor, bağırıyor, çağırıyor. sanki sonsuza kadar konuşacakmış gibi geliyor sana. o kadar çok konuşuyor ki. ayağa kalkıyor. üzerime yürüyor.
dışarı çıkıyorum ne olduğunu anlamadan. görevliler sakinleştiriyor adamı. sakinleştiriyorlar.
sabaha kadar defalarca kan aldığım hastaların yarısı hepatitli. elime iğne batırmamaya gayret ederek aldım hepsini. ikinci defa delemedim adamın karısının parmağını.
Sonra ağlamamaya gayret ederek devam ediyorum işime. sakinleştirilmeden, teselli edilmeden. bir iki kişi takma sen diyor. takmıyorum diyorum.
yarım saat kadar sonra 17 numaradaki hasta kötüleşiyor. solunum cihazı getiriyorlar. herkes ümitsiz. akciğerleri tükenmiş amcanın. çok uzun sürmüyor. ve doktor işini bırakıyor. Ölüm saati, 06:46
nöbetim bitiyor. derse girmeden önce 15 dk kadar vaktim var. kahvemi alıp, bahçeye çıkıyorum. saçım başım dağınık. hava buz gibi. otobüsler duruyor, insanlar iniyor. gece uyumuşlar. sabah kalkıp giyinmişler. belki erken kalkanlar kahvaltı bile etmiştir. insanları izliyorum. ağlıyorum. ölümlere ne zaman alışacağımı düşünüyorum. 14 numaradaki amcaya ağlıyorum.
sonra kendime ağlamak geliyor içimden... annem arıyor. onu da ağlatıyorum. hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.
Yapılan araştırmalara göre, Türkiye'de sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanların yüzde 68.7’si kadınlar, yüzde 31.3’ü ise erkeklerdir. Bu da ilginç olmuş. Çünkü türkiye de ki kadınların yüzde otuz yedisi de eşleri tarafından şiddet görüyor. Acaba şiddet gördüm, bende uygulayım mı oluyor?
Hayvan dediklerinin bile kendisine yardım edeni ısırmadığı bir dünyada, uzaklarda bir ülkede var olan şerefsiz sayısını gösteren, günden güne artan, "hayvandan ırak hayvanlıkla" orantılı olarak hızla yükselen cehalet ve siyaset ürünüdür.