kişinin dünyaya ilk adımı attığı günün yıldönümü.
içinde bulunulan zamana bağlı olarak gerekli - gereksiz denilebilir. arkadaşlar filan varsa fena olmaz, birisi arasa da olur aramasa da.
genelde içilir bu günde; duruma göre eğlenilir, duruma göre hiçbir şey yapılmaz.
an itibarıyla şahsımın içinde yeraldığı gündür.
hadi, iyi ki doğduk diyelim, ya da demeyelim, neyse ney.
büyüyünce başkan olduğumda herkesin yaşını sıfırlayarak sorunu çözmeyi planladığım hede.
isteyen istediği zaman konuşabilecek, yürüyebilecek, büyüdüm diyecek, okula gidebilecek, çalışabilecek, evlenebilecek vs.
aman büyükmüş, küçükmüş, tecrübesizmiş, evde kalmışmış falan filanmış bunların hepsi tarih olacak.
son iki senedir kimsenin kutlamıdığı bir gün. giderek yalnızlaşıyor muyuz ne.
not: sadece hatırlanılmak isteğim, doğum günü, hediye bu tip kavramları değil sadece hatırlanılmak ama yok neyse kutlanılmasa da güzel bir gündür.
kutlanması tıpkı yılbaşı gibi, sevgililer günü gibi yapay ve zorlama gelir şahsıma. tuhaf karşılayanlar olabilir ama sırf 365 taneden birine denk geldiği için kutlamanın anlamlı olduğunu düşünmüyorum. dahası hissetmiyorum. hayatta beyaz sayfaların açılabileceğine inanmadım hiç, ya da dünyanın her gün yeniden kurulduğuna. böyle aşırı iyimser, allı pullu klişeler var ya.
gel gelelim, istesen de istemesen de çevren sana dayatıyor hoşlanmadığın işleri bile. mesai arkadaşının doğum günü oluyor, hadi tebrik faslı. senin ki geliyor, gizli tutmana imkan yok, insan kaynakları uyduruk bir hediye getiriyor. diğer mesai arkadaşlarında bir yapmacıklık, aa niye söylemedin, bir şeyler hazırlardık yapaylığı. tebrikleri kabul ritüeli vs, vs. seneye aynı terane yeniden.
ne boktan,uyduruk hayatlar yaşıyoruz yahu.
böyle olacağını bilseydim doğar mıydım hiç...
bile diyemezsin. gelmişsin çekeceksin.
sikko bişey arkadaş. gereksizlik daniskası. ya kafan iyidir salakça şeyler yaparsın, ya değildir, hiçbişey yapmazsın.
hiç olmazsa benim açımdan.
yani bikaç saat öncesine kadar. tamam baştan başlıyorum;
20 gün öncesinden beri bu günü hayal ediyordum, depresif bi haldeydim son sevgilimden dolayı.
alacaktım şarabımı oturacaktım manzaraya bakan koltuğuma, mumumu da yakacaktım.
terslikter taa ebesinin mında başladı afedersiniz.
her zaman alkol aldığım büfe kapalıydı, tee nerde olan diğerine gittim, ordan da bi anlık kararla şarap değil votka aldım, ki huzur istediğim anlarda tek isteğim şaraptır.
içmeye başladım, hayatımda ilk kez doğum günümde yalnızdım, ama huzurluydum, aradığım şey buydu zaten. asosyal değildim, fazlaca doluydum sadece.
tam vodka kafama vurdu, tam boşaltacam içimde ne varsa karşımdaki duvara -ki herkesten iyi dinledi beni her zaman- zil çaldı.
açtım kapıyı üstümde sıfır kollu bi tişört, altımda kapri, karşımda eski sevgilim yanında 4 arkadaş daha.
iyi ki doğduuun diye bağırıyorlar 30 daireli apartmanda.
doğum gününe dair anım bu kadar. devamını bi ara eski sevgili başlığında paylaşacam, kafam iyi mg idare edin.
Aslında ilk başta önemsemediğim bir hedeydi benim için.Sonra onunla tanıştım.Doğum günlerini gerçekten önemsemeye ve ciddi hazırlıklar yapmayı öğrendim, ve bu çok hoşuma gitmişti.
Şimdi mi? O önemsemiyor artık, abartılacak bir şey olmadığını düşünüyor.Bense hala doğum günümü içi boş bir lafla da olsa kutlamasını umutsuzca bekliyorum.
Kutlamayacak biliyorum.Ama ben yine de bekliyorum.Belki birini dünyanın en mutlu insanı yapmayı özlemiştir.
yılın bir günü değil, her günü kutlanmaya değer olan; bunu, hayatiyeti bir kez ellerinden kaymak üzereyken kendisine geri verilenlerin daha iyi anlayabileceği olay...