bağlar da öğrenciler okuldan çıkıp 20 dk sonra önlüklerini çıkarır. hemen bir ateş yakar.
ve polis söndürün ateşi deyince taş atmaya başlarlar. fenadır. belasını arayan çok rahat bulabilir.
"Diyarbakır'da adli mahkumların kaldığı yarı açık cezaevinden hastaneye sevk edilen 2 mahkumun, aynı hastanede Kadın Sığınma Evi'nden tedaviye gelen 19 yaşındaki B.A'ya tecavüz ettikleri ileri sürüldü.
Alınan bilgilere göre yarı açık cezaevinden hastaneye sevk edilen 2 hasta mahkumun Dağkapı semtinde eski devlet hastanesi 3. katta bulunan serviste, önce esrar içtikleri daha sonra aynı serviste Kadın Sığınma Evi'nden tedavi amaçlı hastaneye yatırılan 19 yaşındaki genç kadına tecavüz ettikleri ileri sürüldü.
Genç kadının çığlık atması üzerine çevredeki hasta yakınlarının duruma müdahale ettiği ve 2 mahkumun yaşanan kargaşadan faydalanarak, hastaneden kaçtıkları bildirildi."
1937 sonbaharında diyarbakır ziyaretinde, akşam saatlerinde halkevi binasına teşrif ettiler, halk binaya doldu.
atatürk, umumi müfettişlik için tahsis edilen orta yerdeki büyük locaya geldiler, ben de onun yanındaki locada arkadaşlarla birlikte idim. alkış yaşa seslerinden atatürk şu şekilde halka hitabetti: muhterem diyarbakırlı hemşerilerim. ben birden afalladım! diyarbekiri diyarbakır diye telaffuz ettiler. 25 sene sonra diyarbakırlı hemşerilerime bu modern binanın çatısı altında hitabetmekten bahtiyarım dediler. üç defa diyarbekiri diyarbakır olarak söylemesi tesadüf değildi herhalde. başımı çevirdim, yanımda belediye reisini gördüm reis dedim, paşa şehrin ismini değiştirdi. şehrin ismi diyarbakır oldu, arkadaşların hepsi burada, bir karar al imzalayalım, ne olur ne olmaz. paşa bizlerle konuşurken bu mevzuu açacaktır, hazırlıklı olalım dedim.
reis yanımdan ayrıldı.
paşa halka hitabdan sonra salona geçtiler, bizler de gittik karşılarına oturduk. merhaba diyarbakırlı arkadaşlarım dedi. belediye reisi kim? dedi. reis kalktı bendeniz paşam dedi. atatürk diyarbakırı çok iyi buldum dedi.
reis, diyarbekirimiz sayenizde çok iyi olacak paşam dedi.
atatürk, sen diyarbekir diyorsun, ben diyarbakır diyorum, hangisi doğru? dedi. reis ve ben bir ağızdan diyarbakır dedik. bugünden itibaren tensip buyurduğunuz isimle şehrin adı diyarbakır olmuştur paşam dedik. atatürk, tamam, şimdi ben sizlere bu ismi neden koyduğumu anlatayım... burası hiçbir zaman bekirin diyarı olamaz, burası bakırın diyarı olur; çünkü cenabı allah diyara bakır madeni vermiş, yakınına da keşker taşını vermiş, bakır için lazım olan suyu da vermiş. onun için burası diyarbakırdır dediler ve 1937 ekim ayından sonra diyarbekir şehrinin adı diyarbakır olarak değiştirilmiş oldu.
--spoiler--
Diyarbakır da 4 sene yaşadım, ortaokulun tamamını lisenin birinci sınıfını orada okudum. ilk 2 sene hiç sevmedim, son 2 sene sevdim çok yıl oldu ayrılalı zaman zaman özledim. Kim yazmıştı hangi yayıneviydi hatırlamaıyorum ama kitabın adı tam demek istediğimi yansıtır.(Diyarbekir diyarım yitirmişem yanarım) bulursanız alın okuyun hala güncelliğini koruyor.
Karpuzu değil ama suyuna ayranına ve mumbar dolması ile ciğer kebabına bayılmıştım. çekirdeksiz patlıcanı bence daha meşhur olmalıydı.
doğup büyüdüğüm ve toz konduramadığım, konduramayacağım memleketimdir.sözlük ortamlarında yer alan yazılarda çok doğru yargıların yanında bir çok yargısız infaza tabi tutulmuş,insanının bu durum karşısında korktuğundan değil efendiliğinden boynu bükük kaldığı memleketimdir.