diyanet işleri başkanlığını kurmak atamızın nadir büyük hatalarından biri olmuştur. geçmişte de böyle düşünüyordum, şimdi de.. aslında yobazların ve dindarların (ayrı kavramlar) bir çoğu da geçmişte böyle düşünürdü ama çoğu fikir değiştirdiler nedense!..
bir dinin nasıl anlaşılması gerektiğini, "doğrusunun", "gerçeğinin" ne olduğunu belirlemek devletin üstüne vazife olamaz, olmamalıdır.
kafayı tapmakla bozmuş eblehlerin anlamasının mümkün olmadığı gerçektir.
atamız eleştiriye kapalı bir insan değildi. ''Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin'' demiştir.
lazım gelirse lazım gelen noktalarda onu da eleştiririz zira yalancı yobazların iddiasının aksine kendisine tapmayız.
bunlar öyle yüzsüzdürler ki ağababalarının daha yakın geçmişte başlıktaki tezi savunduğunu bile inkar ederler.
zeka seviyeleri de malum (bkz: yobaz ve zeka) düzeyde olduğu için, bize giydirmeye çalışırken düştükleri tuzağın farkına bile varamazlar. ey yobazların (dindarların değil) diyanet savunucusu olan kısmı, diyanete başvurup "laik düzeni tasfiye etmek için çalışmak dini bir zorunluluk mudur?" diye sorsanız ne yanıt alacağınızı sanıyorsunuz? geçmişte de akp döneminde de bu soruyu soranlar oldu ve aldıkları cevap pek hoşlarına gitmedi.
diyanetin sözünü ettiğim soruyla ilgili fetvalarını "doğru din anlayışı" olarak kabul ediyorsanız bir husus dışında zaten mesele yok. o zaman laikliği tasfiye etmek için neden uğraştığınızı açıklamanız gerekir, değil mi?
