şu hayvandan farksız yaşadığımız dünyada lüks içinde olanlara karşı isyan etmemeize ve insanca yaşama mücadelesine girişmemizde önümüze konulmuş ve insanlığın yüzyıllarca sabretmesine ve katlanmasına neden olmuş zararlı faktördür.
bi an önce dünya üzerinden yok olmasını dilediğim uydurma kurallar bütünü, ilkel anayasa. sayesinde 21. yüzyılda bile ölümler yaşanıyor ve hala iktidar sahipleri tarafından halk üzerindeki kontrolü elden bırakmamak için kullanılıyor.
kölelik sisteminin yoğun olduğu zamanlarda insanlar zulme uğrarken bu rezil hayattan kurtulamayacaklarını biliyorlardı ve bunun sonucunda din, efendileri ile özgürler onları avutup halen verimli çalışmaları için bir umut ışığı yakmak amaçlı ortaya çıkarılmış ümit kapısıdır. yan etkileri vardır, üstün erdemler seviyesine çıkmak amaçlı şekile batıp kalmış olanlar aynı zamanda erdemsizdir, bunu arap yarımadası'ndan anlıyoruz; fakat bu seviyeye din vesilesiyle değilde düşünerek, çalışarak paylaşarak çıkanlar, bataklığı kurutanlar daha başarılıdırlar. ufak şeylere aldırmamak gerek, namaz kılarken ille de şu ya da bu duayı okumanıza gerek yok yani anladınız mı efenim?
din aslında ahlak olgusunun türevi. din var mı yok mu tartışmasından ziyade, dinin tamamen bir yalandan ibaret olduğu ve bildiğimiz semavi dinlerin hepsinin hikayeler bütünü olduğunu varsayarak düşündüğümde; yine de dini inancın insanlık için bazı noktalarda ve sapkınlıklarda bir fren olması açısından gerekli bir kavram olduğunu düşünüyorum.
bu dünyadaki çoğu insanın hayatını şekillendiren bir olgu din. düşünmeden inandığınız zaman sizi sorgulamaya götürür, sorguladığınız zaman da sizi düşünmeden inanmaya geri döndürür. ben arada bir sorguluyorum, ama sorgularken bir yandan da dine karşı geldiğimi falan düşünüyorum. mesela şöyle bir soru geçiyor aklımdan, "bu dünyada neden kötülük var? allah kullarının kötülük görmesini ya da çaresiz kalmasını neden ister?" bunu şimdiye kadar çevremde yakın gördüğüm birkaç kişiye sordum, sağ olsunlar beni anlamaya çalışarak cevap vermeye çalıştılar ama beni hiçbiri tatmin etmedi. belki de tatmin etmediğinin farkında olarak bunları söylediler zaten ama neticede ben ne biliyorsam onlar da aynı şeyi biliyorlar. yani benim bu sorumum cevabı kimsede yok. mesela bazıları da "fazla ileri düşünmek iyi değil, böyle kabul edeceksin" diye cevap veriyorlar. işte bunu duyduğum anda çıldırıyorum. ya siz bilmediğiniz birşeyi nasıl cevabını bulmadan böyle rahat duruyorsunuz diye. bir de bazı kafadaki insanlar var, hani ağzınızı açtığınız anda "hayır, tabii ki din var, din doğru" diyip konuşmadan sizi susturan.
neyse ben bugüne kadar kafamda tartıp durdum bu sorgulamalarımı, en sonunda bir yere varamadım. bir gün din dersindeyiz. bu arada bu noktayı atlamak istemiyorum, din kültürü hocamız tam bir uyuzdur. bu sene dersime girdi, seneye girer mi bilmiyorum ama okuldaki kızların kollarını kıvırmasını ya da yarım kollu tişört giymesini bile uygun bulmayan bir tip. hatta bir keresinde sınıfta ayakta konuşan x kızın demek istediğini yanlış kelimelerle anlatması sonucunda sınıfta "x, x hocayı seviyor ahahah" gibi bir uğultu oldu. burda kızın demek istediği kesinlikle o anlamda değildi ve sınıftakiler de buna bir espri olarak güldü. işte bu sırada çok bilmiş x hocamız "sizin aklınız şehvetle dolu" falan dedi ki gidip onu dövecek kadar sinir etti bu söylediği. eşek kadar adamsın, lisedeki bir kızla aranda kim şehvet tarzı bir iğrençlik düşünebilir? işte böyle beyinsiz bir herif, neyse konuyu uzatmadan asıl anlatmak istediğime geleyim. evet bir din kültürü dersindeyiz yine ağır ağır dersi anlatıyor x hocamız. konumuz münafıklar. "münafık" kavramını anlatırken söyledikleri o an beni feci derecede düşündürmüştür çünkü aynen şöyle diyor, "münafıklar hristiyanlardan bile daha günahkarlardır çünkü inanıyormuş gibi yapıp inanmazlar. içlerinde inanmazlar ama dışardan inanıyormuş gibi görünürler. aranızda böyleleri var mı bilmiyorum (hönk?) ama böylelerinden uzak durun vs.." işte bu böyleleri var mı, uzak durun böylelerinden tarzı söylemden sonra çok kötü oldum sözlük ahalisi. "amk sen bu herifin zaten dediklerini takmıyorsun, niye bu kadar taktın bunu?" diyorsanız maalesef onun söylediklerinin doğru olmasıydı ve böyleleri derken de o böyleleri yerine kendimi koymuş olmamdı. kendimi sığıntı gibi hissettim o an, sonra önde oturan ve benim gibi dinini sorgulayan, kesin cevaplara varamayan, bu nedenle de tamamen kendini inanmış gibi hissedemeyen bir arkadaşım da o sırada bana baktı.
daha sonra şunu fark ettim, ben dinden uzaklaşmıyorum ama insanlar uzaklaştırıyor. herşeye burnunu sokmaları, kesin hükümlerle konuşmaları, herşeyden haberleri varmış gibi her konuda bilgisi varmış gibi çok bilmişlik yapmaları beni bunaltmış. şu anki durumumu sorarsanız hala tam olarak inanmış hissedemiyorum kendimi ama inanmış olarak görünüyorum çünkü her sorguladığımda tekrar inanmış konumuna geri dönmek zorunda kalıyorum. özellikle çevrenizde bu kadar düşünmek istemeyen, merak etmeyen insan olunca... işte bu insanlar yüzünden düşündükleriniz yüzünden utanıyorsunuz ve eski halinize geri dönüyorsunuz.
'din bir ayfondur' der bir düsünür. ve haklıdır da. insanların dusunmeden ınandıkları dusunduklerı ıcın sorgulandıkları tek konudur din konusu.
edit: eksi veren arkadas hatam nerde soyle duzeltelim.
alıntı.
sabırla "oku".
"aslında şeytanın icadı. neden mi? şimdi dinlerdeki zibilyon kadar hatadan bahsedildiği bir sistemde ve içinde insanın gelişimi namına hiç bir faydalı bilginin bulundağı, içinde hiç de uhrevi bir ayrıntıya rastlanılmayan kitapların, o tasvir edilen, yüce, uhrevi, herşeye gücü yetebilen bir varlıktan geliyor olması, bana hiç de, o kişinin bildiğimiz tanrı olduğu fikrini kabul ettirmiyor. şimdi dönelim mevzunun başına, taa en başına, ademin yaratılmasının ardından, önünde meleklerin secde etmesi emri verildiğinde şeytanın rest çektiği yere. yani allah'la şeytan arasındaki pazarlık mevzuna... şimdi dinlerin dünya üzerindeki bir çok kötülüğe sebep olduğu fikrini kabul edersek ki, bir çok delil bunu ispatlıyor. o zaman bu dinler olsa olsa şeytanın icadı olmalı. niçin mi? şimdi tekrardan allah ile şeytan arasındaki pazarlığa geri dönelim... şeytan allaha diyor ki kıyamete kadar, kullarını yoldan çıkaracağım ve onları kötülüğe sevk etmek için canla başla çalışacağım. allah ta diyor ki, elinden geleni ardına koyma, ben kullarıma güveniyorum. onlar benim çizgimden, benim verdiğim aklı kullanarak çıkmayacaktır. şimdi bir an olsun dinlerin insan üzerindek ietkilerini düşünerek yarattığı sonuçları göz önünde bulundururarak şunu düşününüz. ya şeytan dinleri allah'tan uzaklaştırmak için var ettiyse? senin allahın kelamı dediğin şey, ya tamamen şeytanın kötülük politikalarının bir parçaıysa? ve nunu tam zıt noktasındaki, yani bu dinleri reddetmiş ve dolayısıyla allah'ın varlığını ispatlamaya çalışan bu şeytan dinini de reddetmiş "ateistler", allah'ın şeytanla pazarlık yaptığında sarf ettiği, "ben kullarıma güveniyyorum. onlar aklını kullanarak beni bulacaktır" lafını gerçekleştiriyorsa. bir düşün! sen bir din mensubu olmak için hiç bir çaba sarf etmedin, türkiye'de dünyaya geldiysen büyük ihtimalle müslüman olarak doğdun. ama o adam düşünerek ateizmi tercih etti. mutlak bilim yolunda ilerleyerek saçmalıkları gördü. şeytan icadını fark etti, dinlerden uzak kaldı. şimdi sor bakalım kendine ya allah dediğin kişi şeytanın ta kendisiyse?"
insanlar, kendilerini o kadar çok kısıtlıyorlar ki bu kavramla, artık düşünemez bile olmuşlar.
artık her şey, "allah" denen yaratıcıya bağlanabiliyor ülkemizde.
her şeyi o sağlıyor, her şeyi o yapıyor. bizim insanlarımız ise sadece o'nun bir şeyler yapmasını bekliyor.
sahi ya, din, insanları çabalamayıp yalnızca beklemeye mi teşvik ediyor?
yoksa bizim insanlarımız mı yanlış anlamış bu kavramı?
sanırım ikinci madde, insanlar için daha uygun.
ne yazık ki.
eski zaman kanunlarıdır. günümüzde nasılsa kimse uymuyor, uysa bu kadar kötülük olmaz. bu kadar kötülük varsa yaratılışın manası ne. madem yaratıldık niçin sınanıyoruz? beni yaratan varlık niye kendisini benimle test etsin ki? herkesi aynı şartlarda yaratıp test etmek varken birini dünyanın en ücra köşesinden yaratıp "iman et bana" demek ne demek? uff kafam çok karıştı.