dinlerin ahlakı sağladığı tarihte defalarca çürütülmüş ve hala öne sürülen bir iddiadır. dinler ahlak sağlamaz. sağlasaydı devlet, hukuk olmazdı. zaten devlet ve din olmasına rağmen hala suç işleniyor. dindarlar da işliyor.
ahlakın oluşması insanların sosyal ve düşünen varlıklar olmasından dolayıdır. hayvanlarda düşünce ve inanç yoktur ama çoğu sosyal varlıklar oldukları için birbirlerini öldürmezler. en azından kendi türlerini. insanların da bu yönden hayvanlardan çok farkı yoktur. başkalarına iyilik yapmak, topluma katkı sağlamak senin de çıkarınadır. insana kendini iyi hissettirir. bunun cennet hayali, cehennem korkusu ile çok alakası yoktur.
din kitlelerin afyonu mudur bilemeyeceğim. bana göre insanların boşu boşuna sırtlarına aldıkları bir yüktür.
sahidende öyledir. neden mi ? birazcık subjektif olacak ama anlatayım. şahsen benim dini inancım olmasaydı, hayatta ne kadar kıl kaptığım adam varsa hepsini öldürür, intihar ederdim. çünkü bu hayatta çoğu kişiye uyuz oluyorum. (sözüm sözlükten dışarı) ha şimdi de öldürebilirim ama, intihar edersem öbür tarafımı yakacağım kesin. zaten öldüreceğim kişi suçsuz, günahsız bir kişi ise, ahiretimi komple yakacağım kesindir.
peki bu kitle meselesi nedir ? kitlelerin içerisinde çoğu kişi benim gibi düşünmekte. benim düşünce tarzım farklı bir düşünce tarzı değil. din olmasaydı, şuan yaşanan savaşların ve öldürülen, taciz tecavüz edilen kişilerin sayısı 10 katına çıkacaktı. şahsen yalnız yaşayan ve sokakta yaşayan bir adam olsam, dini inancımda olmasa, bende tecavüz ederdim. bende öldürürdüm, bende gasp ederdim. ama dini inancım olduğu sürece, sokakta açlıktan ve abazalıktan ölsem dahi bunu yapmayacağım. çoğu kişi din sayesinde kendini frenliyor marx efendi.
marksist sanıldım. yanıldın. marks'ı din koruyucusudur diye tanıtmadım. [ sakala takıldın sanırım sen ] en son tahlilde dinle - marksizmin bir defa yanyana olamayacağını bildiğim gibi , materyalizm olmadan marksizmi düşünmenin de manasız olduğunu bilirim. üstüne üstlük marksın dediklerini daha ceberrutlaştırıp resmen din/dini hürriyete/inanca zulum şeklinde bir pratiğe döken lenin hakkında da az biraz bilgimiz vardır. başkası [ mesela bir komunist ] sovyetlerin yıkılmasını bir takım sosyalist argümanlarla tariflemeye çalışabilir ama ben en son tahlilde "din ve inanç" konusunu aşil tendonu sayarım. [ eski sakarlığın nüksetmesin burda da ] kaldı ki sovyetlerin nihayeti konusunda benim gibidüşünenler de yok değildir. hemen örnek vereyim: "alparslan ışıklı: sosyalizm, kemalizm , din" [ alıntı yapmışın ya ben de verinti vereyim dedim ]
lafım lafı götünden anlayanlara. sen götünden anlamamışsan o zaman sana değildir. yani demem o ki hele bir dön kalçaya bak. *
bu sözün anlamı da budur; "Elindeki tek alet çekiçse bütün sorunları çivi sanmaya başlarsın".
Marx ne anlar Aborjin'in zaman algısından, Eskimo'nun saygı biçiminden, Pigme'nin allah korkusundan? Mümkün mü anlaması? Satrancı icat eden millete uygarlık götürmekten bahsetmezdi anlasaydı...
genelde yanlış yorumlanan sözdür. marxın dini afyon olarak konumlandırmasının altında yatan sebep dinin insandan aldığı akıl ile sorgulama yeteneğini kaybettiği, aklının uyuştuğu, kafanın kullanılamadığı değildir. marx burada birilerinin işine gelsin veya gelmesin dinin halk için gerekli olduğunu vurgulamıştır. din halk için bu kokuşmuş dünyadan kaçışı temsil etmektedir, bir rahatlamadır. metne de bakılacak olursa din ruhsuz dünyanın ruhudur yani ona can verendir der marx ve sonrasında ekler dinin halkın afyonu olduğunu.
şimdi afyon dediğin ne yapar, kafayı güzelleştirir, insana bir rahatlama verir falan filan.
ama bakıyoruz mesela sözlüğe. sabahtan beri ateisti ayrı dindarı ayrı din muhabbeti yapmakta, bırakın kafamızın güzelleşmesini, daha beter siktiler. **
fürbah yabancılaşma kavramını tariflerken dine atıfta bulunmuş, fikri postula olarak dini kullanmış ve bu yabancılaşmanın ortadan kaldırılması için dinin ortadan kalkması gerektiğini söylemiştir. marks fürbahtan istifade etmiş fakat o'nun yabancılaşma kavramını tarif ederken kullandığı argüman olan "din" yerine "kapitalizmi" yerleştirmiştir. gayet iyi de etmiştir ve güzel söylemiştir.
marks'ı anlamadan marks'a küfretmek de nerden bakarsan bak komiktir. [ her yerden komik görünmek ] marks ; kapitalizmin elinde derbeder olmuş, ezilmiş bir halkın elinden bir de dinini alırsan o halka iyilik değil kötülük etmiş olursun demektedir. yani fürbah'ı bu konuda eleştirmiştir. işte tam da bunlardan dolayı: "din kitlelerin afyonu, ruhsuz bir dünyanın ruhudur" demiştir.
ne marks'a ağız dolusu küfretmek, ne de marks'ın dediklerinden bir sikim anlamadan sokaklarda değnekçilik yapıp dine - diyanete küfreden tkp liler gibi sefilleşmek fikir değildir.
ibrahimik dinlerden başka bir din bilmeyen Marx'in ettiği laftır o kitle-afyon eşleştirmesi*. Dünya üzerindeki her şeyi kendi suretinde algılamaya çalışan bir bakışın ürünü. "Dünya benim olacak, ben seçilmişim" diyen dinlerin "günahını" katlettikleri anlayışların, bakış açılarının, dünya görüşlerinin üzerine salmalarıdır. Ne kitlesi ya? Yeter artık, yok öyle bir şey, başımıza ne bok geliyorsa bu "kitleler" bakışı yüzünden...
* Marx din kitlelerin afyonudur diyor (Religion is the opium of masses), din afyondur demiyor. Ama bir yandan da o çıkarımı sağlıyor dolaylılayarak. Davası kitleler olan dinler tek tanrılı dinlerdir, bütün dünyanın tanrısının tek olduğunu, tüm dunyanın aynı tanrıya tapması gerektiğini dikte eden anlayıştır. Dünya üzerinde kaç dini anlayışa temas etmiş ki Marx bütün dinlerin öznesinin kitleler olduğunu söylemeye cüret ediyor?
parayı bastırıp günahlarından arındığın bir dünyada, eğer senin yaşam ile kurduğun tüm bağ bir rahibin iki dudağı arasında ise, kiliseler halkın cebini boşaltan ticarethanelere dönüşmüşse, ve elin almanı ülkeni işgal ederken ona karşı savaşan fransız halkını, fransız rahipler arkalarından bıcaklamış sa, afyon değildir de nedir!
ilk kez sümerlerin rahip devletlerinde ortaya çıkan; dini ve öteki dünyayı araç olarak kullanıp insanları korkutarak cıkar elde eden rahipler vardı. o günden bugüne süregelen; emperyalizmin en büyük aracı haline gelmiş belki de iyi niyetle ortaya çıkmış durumun; karl marx tarafından dillendirilmiş halidir.
karl marx'a ait, tam hali (kelimesi kelimesine olmamakla birlikte) "din, kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz bir dünyanın ruhudur. din, toplumların afyonudur" şeklinde olan söz.
burda karl amcanın mevzu bahis ettiği şey, algılanageldiği üzere "sktir edin ulen dini mini" kabilinden bir fikir değildir. dinin mobilize olmaya engel teşkil ettiğini savunur. verili olarak gelen dinin özünün ve din kurallarının, umutların gerçekleşmesi ve hakların elde edilmesini farklı zamanlara öteleyen yapısına dikkat çekmeye çalışır. din, ona göre bireylere acziyet verir, boyun eğdirir; haksızlığa uğrayan birey, bu durum karşısında sabretmesi gerektiğine ve sabrının mükafatını öte dünyada alacağına inanır. bu kabulleniş, proleteryayı giderek çöküşe götürürken, patron sınıfının daha da palazlanmasına yol açar.
edit: başlık altında ayar veren arkadaşlara kucak dolusu sevgilerimle. canımsınız ya. özelden bi mesaj atsan ne olur "yanlışın var" diye, kolun mu kopar? aa öyle mi? pardon bilmiyodum.
karl marx'ın bir sözü olup aslında "din insanın kişiliğini göstermesine engeldir, din olmasın herkes neymiş görülsün" temalıdır, gayet de mantıklıdır. günümüzde allah şunu yasaklamış bunu yasaklamış şeklinde bikbik yapıp elalemin karısına kızına bakan birçok şerefsiz mevcuttur. bu tip yaratıkların iyi, doğru dürüst insanlar olarak lanse edilmesine engel olabilmek için dinin olmaması, insanlara sınırlama getirilmemesi gerekir; bu yolla kimin ne olduğu anlaşılabilir, hem sınırlandırılmamış insan bastırılmış hayvani duygularını dışa vurmak zorunda da kalmaz, tabi bu kişilikle de alakalı.
der meister kabuk değiştirdi gibi saçmasalak şeyler de yazmasın bazı yazarlarımız bu entrymden sonra. komünistim ama islam'a da türbanlıya da saygım var diye bas bas bağırıyorum. dinci olduğumu gösterebilecek bir entry varsa eğer getirin, valla dönek dersiniz o zaman.
karl marx'ın eğer yaşasaydı "ben bu sözü gelişmemiş ülkeler için söylemişim" diyeceği sözdü bu.
din artık bir amaç değil, bir araçtır günümüzde. aynı demokraside olduğu gibi. bunun sebebi de bazı toplumlarda dinin hala tabu olması, kesinlikle tartışılamamasıdır. ülkeleri yönetenler de bunun farkındadır ve icraatlerini dine göre şekillendiriyormuş gibi gösterip, yaptıkları yanlışları dinin gölgesi ile kapatırlar.
dini örgütlenmeler artık dünyanın her yerindedir, ve ülke siyasetlerine arkaplanda müdahele etmektedir. bu örgütlenme tıpatıp askeriyedeki hiyerarşi ile örtüşmektedir. ikisinde de kurumlar birbirine ast-üst ilişkisiyle bağlıdır, ve her kurum kendi içinde de bir ast-üst ilişkisi kurmuştur.
dinin buradaki amacı ise bireylerin ast-üst ilişkisine koşulsuz bağlı olması, sorgulama ve yargılama yapmamasıdır. din zaten kendi içinde sorgulamaya karşıdır, mutlak kabullenmeyi gerektirir, olaylara hep olumlu gözüken açılardan yaklaşma taraftarıdır.
dini gereklilikleri yerine getirerek yaşayan insan zaten bambaşka bir hayatın içindedir artık. farklı bir çevre, farklı yaşam standartları, farklı bir hayata bakış. her şekilde etki altındadır. ve bir süre sonra artık ast-üst ilişkisinde yerini alacaktır.
işte dinin araç olarak kullanılması budur. kimse daha dindar olunsun, barış içinde yaşansın, dini ve ahlaki değerlere sahip çıkılsın, öbür dünya da düşünülsün diye dini insanların gözüne sokmaya çalışmıyor. sadece kendi çıkarlarını daha rahat gerçekleştirebilmek için bu yapıya ihtiyaçları var ve onlar da bu yapıyı adım adım oluşturuyorlar. yoksa onlar için şeriat olmuş, komünizm olmuş, sosyalizm olmuş farketmez.
tek ihtiyaçları çıkarlarına uygun olan herhangi bir yapı. ve gelişmemiş ülkeler için de bu yapı din ile kurulabilir ancak.