Zekası kıt.
Muhtemelen tuvaletini falan unutuyordur bu.
Siyaseti de azrail gelene kadar bırakmayacak. Nerdesiniz milliyetçiler. Ne konuştuğunu bilmeyen bu adama muhtaç mısınız?
Alaattin Çakıcı RTE yi sevmez
Alaattin Çakıcı ile devlet bahçeli çok sıkıdır
devlet bahçeli ise şuan RTE ile çok sıkı
büyük resim laga lugası yapmayacağım sadece biraz şimşekleri çakın.
öyle ramazan bayramına degil kurban bayramına yönelik. sen kemiksiz akpye 301i sagla, üstüne rteyi de başkan yap kimi istiyorsan çıkar.
yok yapamazsan içeri girecek olan sen olacaksın.
kabul mü ?
her sene her sene aynı terane tam seçim vakti geliyor şu olsun bu olsun yahu sen görevni yerine getir rte de baksın işlem tamam mı degil mi diye ondan sonra dilekte bulun.
af söylemlerine kesinlikle katılmıyorum. derdi ne anlamadım acaba kurtarmaya çalıştığı birileri mi var. adam suç işleyip ceza alıyor mahkum oluyor. adına da kader mahkumu deniyor af söylemleri yapılıyor. ne geldiyse başımıza bu affedilerek kurtulanların yüzünden geldi zaten. suç işleyen cezasını çeksin diyorum başka da bir şey demiyorum.
Af çıkması için mahkumlara açık çağrı yapmış resmen, battaniye yakarlarsa, ranzayı kırarlarsa, iki gardiyanı esir alırlarsa belki af gelir diyor. Bu ne demek ya. Bu ne iğrençlik. Oy kazanmak için yaptığı vizyonsuzluğa bak ya.
çok enteresan bir siyaset izliyor akp'ye yanladığından beri. siyaset aslında doğru kelime olmayabilir. strateji desek daha doğru olur. kendisiyle ilgili herkesin ortak görüşü partisinin zayıflamasını göze alarak akp'ye yanaştığı olsa da aslında işin aslı öyle olmayabilir.
devlet bahçeli üniversite yıllarından bu yana (hatta öncesinden beri) ülkücü hareketin farklı kademelerinde yer almış, geldiği her seviyede devletle bağlantılı olmuş ve polis, mit, jandarma istihbarat (jitem vardı bir dönem) ile bağlantıları olan biriydi.
ülkücü hareket için başbuğ'un önemi çok ama çok büyüktür. kaldı ki polis, mit, jandarma istihbarat ve devlet güvenliği ile ilgili diğer kurumların içinde de ülkücü harekete gönül veren personel sayısı çok yüksektir ve bu sayı türkiye'de her dönem yüksek olmuştur. bu yadırganacak bir durum değil. siyasetle paralel düşünmemek lazım bu farklı bir konu. başbuğ bu derece önemliyken devlet bahçeli'nin sadece akp'ye bastonluk yaptığını düşünmek biraz safça geliyor açıkçası.
80 ihtilalini hatırlayalım ve o dönemdeki alparslan türkeş'i ve onunla beraber bugüne kadar gelişen süreçleri hatırlayalım. ve o süreçlerin sonunda başbuğ koltuğuna geçen devlet bahçeli'nin üniversite yıllarından bu yolculuğa geçirdiği aşamaları hatırlayalım...
Basitçe devlet bahçeli aman kıçımı kurtarayım akp'ye yanaşayım da meclise gireyim diyecek biri değildir.
Deniz baykal'ın pozisyonuna düşecek biri de değildir. (malum kaset mevzusu)
Bahçeli'nin ve mhp'nin oy potansiyeli ayrı bir konudur. Bahçeli'nin devlet ile olan bağlantıları (hükümet değil devlet) apayrı bir konudur.
Bahçeli'nin bu süreçte izlediği strateji, seçim sürecinde miting yapmaması, rte gölgesinde kalmayı tercih etmesi belki çok iddialı bir söylem olacak ama tamamen rte'yi bitirme amaçlı görünüyor. ince'nin ve Akşener'in arkalarına aldıkları rüzgarla ilerlemeleri her ne kadar ön planda olsa da akp iktidarının bitmesinde en önemli misyonu belki de bahçeli yapmış olacak.
Bakalım neler yaşanacak. o kadar yazdık bahçeli'de bi numara yoksa göt oldum demektir.***
Birden ortaya çıkıp af konusunu ortaya atması ve bu konuda ısrarcı olması irrite edici. Hele hele bu af açıklamasını yaparkenki konuşma tarzı irrite edici.
Adalet bakanı bugün gündemimizde af yok demiş sanırım yavaş yavaş ipler kopacak yerinden.
Eskiden istanbul’da Eminönü - Karaköy arasında yolcu taşıyan kayıkçılar, müşteri beklerken kendi aralarında kavgaya tutuşurmuş. Durup dururken çıkan kavgada sesler yükselir, kürekler havaya kalkar, sağa sola savrulurmuş. Kavga çıkınca etraflarında toplanan halktan bazılarının kafasına kürekler iner, ama kürekler ne hikmet ise kavga eden kürekçilerin hiçbirinin başına değmezmiş. Bu kavga daha sonra denizden karaya taşınmış ve yankesiciler, cami önünde kayıkçı kavgası benzeri düzmece kavgalar ile halkı çevrelerine toplayıp soymayı adet edinmiş.
Buraya kadar olanı, kıyıdaki tablo. Bir de denizde kapışmaları varmış kayıkçıların. Kayık denen meretlerin yapısı gereği suyun içinde her yanı ayrı oynar. Kavga etmek mümkün olmaz. Zamanının kayıkçıları da kendileri suya düşmemek için kavga ettiği kişiyi kuvvetlice iteleyemezlermiş. Kibar kibar birbirlerini dürter, gayet sinirli olmalarına rağmen komik bir görüntü ortaya koyarlarmış.
Kavga varmış gibi bir görüntü ama sonucu sıfırdır.