her şeye rağmen ballı bir adamdır. türkeş'in aldığı en yüksek oyu 4 e katladı zamanında. bitti dediğimiz anda 2007 seçimleri ile geri döndü. besim tibukların, ufuk urasların havayı aldığı bir ülkede başbakan olursa şaşırmam.
geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada çıkarları için davayı satıp, akp kanadına geçmiş eski mhp'lilere ayarın tillahını vermiş olan liderdir.
--spoiler--
"Biz, kendine eski ülkücü veya eski MHP'li diyerek, gittikleri yerin bir türlü yenisi olamayıp, itibarını bile hala bu kutlu hareketin eskisi ve müsveddesi olmakla övünenlerin tuzaklarına düşemeyiz".
--spoiler--
öğrencilik yıllarında babasının tandoğan'da kendisine aldığı mütevazi bir apartman dairesi olan evde oturmak gibi, siyasetçilerimizin hayat algılarında ve bunun yansımalarında olması imkansız ütopik bir mütevaziliğe sahip dürüst insan...
sanırım 2001 yılından beri hiç bir yurtdışı ziyaretinde bulunmamış kişilik. en son, başbakan yardımcısıyken gitmiş olduğu türkmenistan'da, saparmurat türkmenbaşı niyazov tarafından ayar yemiş olduğundan ötürü olsa gerek, ne türklük ve turan olgusunun temsilcisi olarak orta asya'ya, ne de dost ve kardeş ilan edilen azerbaycan/kktc/bangladeş gibi ülkelere gitmiş parti lideri.
tamam bu adam bilmem kaç yıldır muhalefet görevini yerine getiriyor, ha muhalefetten kastım kendi grup toplantısında sesi kısılırcasına bağırmak muhalefetse, ben çıkar kürsüye dötümü açar daha iyi muhalefet olurum ama mecliste genel kurula hitapta pasif davranması, orta anadolu gibi merkez sağın çıkış yerlerinde akp'nin yüksek oy almasına en büyük sebeptir.
devlet bahçeli ne zaman bir yerlere gitse, -ki gittiği yerler genellikle osmaniye, adana, kırıkkale gibi yerler oluyor, yada kendisi daha çok erciyes'te yaylaya çıkmayı seviyor- televizyondan gördüğümüz tek şey, ketum gibi halkla yanyana olmaktan çok, kendi şakşakçılarına el öptürme ritüeli. anla yani, adam sırf el öptürmeye yozgat'a gidiyor.
azerbaycan'ın muhalefetteki sikimsonik milletvekilleri bile, tüm dünyayı dolaşıp, azerbaycan'ın karabağ sorunu hakkında dış politikayla uyumlu temaslarda bulunması normal gelirken, tabanının idealleri turan olgusundan geçen bir partinin genel başkanının, daha bir kez olsun azerbaycan'a, kazakistan'a yada ne bileyim kıbrıs'a gitmemesi, pasiflikten ibarettir.
yazık garibim ülkücüler de, her cuma ocaktaki toplantılarından çıkışta, "mücadelemiz milliyetçi türkiye'ye, turan'a kadardır" diye bağırsınlar. sonra onlara "siz maşasınız olm" diyince de bizi dövsünler. böyle de garip bi paradokstur işte bu.
ve devlet bahçeli'de bu zincirin başlangıç ve bitiş halkasıdır.
not: ha bu arada, devlet bahçeli yarın karşıma geçip, "lan topuz, al lan bu pasaportum, bak nerelere gitmişim" derse, elinde kanıtlarla gelirse, ben de susar, şapkamı yerim o zaman.
1948 yılında doğmuş olmasından mütevellit 2010 yılında 62 yaşında olmasına binaen 62'ye ekleme çıkarma yapmadan (şapkadan) tavşan çıkarması ya da yapması beklenen siyasetçidir.
alkışlamak gerekilen lider. ülkücü gençleri spora, eğitime ve sanata yönlendirip faydalı işler yaptırmıştır. artık ülkücü mafya diye bir kavram bırakmamıştır ve ülkücülerin çoğunu kültürlü yapmıştır ve düşmanlarından medeniyet seviyesini 10 katı arttırmıştır. bir akpli ve bir bdp li topla bir mhp li etmez.
sol kanatta kendini unutturan futbolcu gibi. daha merkez bir partide olsa belki işe yarardı bu özelliği fakat yine de ilk seçimlerde konjoktüre göre voleyi vurabilir.