en azından adamdır.
( kendisini zerre sevmem.ayrıca iktidara falan gelmesini de istemem. ne var ki bu adamın iktidara gelmesi yahut olası bir koalisyon hükümetinin ortağı olması ihtimalinin dahi bazılarının bi yerlerinin tutuşmasına sebep olduğunu görmek hoş.)
bu ülkenin ordusunun, silahının, askerinin varlığından bihaberlerin, geçmişteki kaos ve kargaşaların nasıl darbelere meşruiyet kazandırdığını bilmeyenlerin, amaç için kullanılan araçların nelere mal olduğunu fark edemeyenlerin, "devlet bahçeli'yi eleştirdiğine göre bu akp'li" diyen arızaların savunmaya çalışıp şalvarı doldurduğu zat.
iktidara geldiginde laflarini birbir yuttugunu gordugumuzden simdiki laflarina karnimiz tok olan siyasi lider. meydanlarda gosterdigi yigitligin onda birini ecevit e gosteremeyip ne kadar delikanli oldugunu da gorduk.
benim gibi muhalif olanlar da, seven oy veren yandaşları da kendine göre yorumluyor. biz apo'yu asmayıp asılmasını istemesini döneklik görüyoruz. yandaşları abd engel oldu yoksa asacaktı diye destek veriyorlar.
düşündüm de devlet bahçeli'ye her muhalefet ettiğimde aslında ona oy verenlere muhalefet ediyorum. bugün dtp'ye oy veren insanların temsilcisi olarak gördüğümüz dtp'nin kapatılmasına karşıydık. aynı şekilde onlardan kat kat fazla sayıda olan milliyetçi muhafazakarların devlet bahçeli'ye verdiği desteğe de saygı duymamız lazım mı?
demokrasi, demokrasi derken ben ve benim gibiler mhp'ye oy verenlerin demokratik hakkına saygı göstermeyip, oy verenlerin görüşlerini beğenmeyip mhp'ye karşı çıkarken, dtp'lilerin oylarına neden saygı gösterip dtp'nin siyasi arenada kalmasını savunuyoruz? mhp'li insanların demokratik açılımı istememesi onların en doğal siyasi hakkı değil mi? biz onların düşüncelerine saygı göstermemekle demokratik olmadığımızı mı gösteriyoruz? devlet bahçeli onları temsil eden ve düşüncelerini ifade etmesini sağlayan kişi olarak siyasete bulunması gereken bir kişi midir? şimdi demokrasinin her insanın "bölücülük" bile olsa düşüncelerinin siyasette yer almasını isterken mhp gibilere neden bu hakkı çok görüyoruz ve acımasızca devlet bahçeli'yi eleştiriyoruz. biz böyle dedikçe mhp'li arkadaşlarımız kendince bizim demokrasi anlayışımızı sorguluyor ve demokrasiyi savunmayıp aslında pkk yandaşı olduğumuzu zannediyorlar.
pkk terör örgütüne sonuna kadar karşıyız. ama dtplilerin siyaset yapmasının bir sakıncası yok. dtp içinde teröre destek verenleri bu ülkenin hukuku alıp yargılamalı. ama pkk'nın tabanı ile dtp'nin tabanı aynı ve pkk ile dtp'nin görüşlerinde siyasi benzerlik var diye suçlamak saçmalık. bu devletin dtp içinde ılımlıları ve kanunlar çevresinde kalanları desteklemesi, teröre destek veren dtp'lileri mahkeme önüne çıkartmalı.
neyse konumuza geri dönelim. ben dtp'ye oy verenlere ve dtp'ye saygı duyarım. içindeki şiddet yanlıları hariç. bu insanlar şiddet kullanmayıp, demokrasi içinde kalıp bölünmeyi dahi savunabilirler. bu oylanır ve türkiye'nin çoğunluğu bölünmeyi isterse bölünür, istemezse bölünmez.
çok uzun bir anlatımla örneklendirerek konuyu açabilirdim, ama çok uzadı. mhp'nin ırkçı bir parti olduğunu, ırkçılığın bütün dünyada parti kapatma nedeni olduğunu, oy verenlerin de ırkçılığı savunmalarının demokraside olmayacağını, demokratik hakların bir sınırı olduğunu ve bu sınırın aihs ile belirlendiğini söylemek isterim. kimse benim oy oranım fazla bu yüzden canımın istediğini yaparım diyemez.
bazıları devlet ideolojisine uyan mhp'ye karşı çıkarken, dtp'nin terörü desteklemeyen kısmının demokratik olduğunu savunmamı çok yanlış bulabilir.
imkan ve ortam meselesi efendim. diyelim ki bu ülkenin kuruluş aşamasında kürt ırkı ön planda olsa ve türkçe yasaklansa, türkçe şarkı söyleyeceğiz diye bizi vatan haini ilan etseler, türk dili yoktur, türk yoktur deseler kaç mhp'li arkadaş dağa çıkmaz? o zaman imkanımız var ve rejimden güç alıyoruz diye kendi ırkımızı savunup diğer ırktakilerin haklarını kısıtlamayı istemek ırkçılık değil mi? bir ülkede isterse % 90'ı egemen olsun. çoğunluğuna güvenip ırkı, inancı için bir insanı farklı görüp onu ezmek demokrasi değildir. ben mhp'ye karşı çıkıyorsam demokrasi karşıtlığı yüzünden karşı çıkıyorum. tabi faşizan toplumlardan empati yapmasını beklemediğim ve düşüncelerini değil küfür yeteneklerini konuşturduklarını bildiğim için bu yazı mhplilere kendimizi anlatmak için yazılmış gibi görünse de aslında faydasızdır.
ırkçı dememi aşırı gören varsa aihs'yi okusun ve anayasamız olsa kabul ederler mi bir baksınlar. kabul ederim diyorlarsa ben haksız olduğumu kabul ederim. benim atalarım osmanlılar 1000 yıl bu ülkede binlerce ırkı bir arada yaşatmış ve çok büyük sorunlar yaşamamış. aihs avrupanın dayatmasıdır diyorsanız osmanlı zamanında osmanlının uygulamalarının kaç tanesi aihs'ye aykırıdır bir bakın. ne zaman ki millet veya din faşizmi osmanlıda hakim oldu parçalandık. birleştirici gibi görülen zorlamalar parçalayıcıdır.
keşke şimdi 20'lik bi delikanlı olsaydı, kesinlikle kurucağım death metal grubuna vokal olarak düşünüceğim hatta düşünmeyi bırak direk vokal olarak alıcağım mükemmel sese sahip yetenek.
bi de şu lafına hastayım;
myo bile kazanamamış bünyelerin matematiğiyle, bilgisiyle alay ettiği şerefli insan. ulan google'dan aratıp, alıntılayıp millete caka sattığınız binlerce bilgiyi bu adam ve arkadaşları zamanında sizin gibi cahillerin hizmetine sunmuş. diyorum ya, adam myo kazanamamış, liseyi 1.50 not ortalamasıyla bitirmiş, hayatı boyunca okuduğu tek mecmua evine bedava gelen zaman gazetesi, ama gel gör ki hadsizlikte üstüne yok. zaten bunlara lise mezunu başbakan, abdullah öcalan gibi lider yakışır.
bir başbakanın en önemli vasfının akademik kariyer ya da belli bir uzmanlık olmadığını bilmeyenlerin desteklediği, liderlik ve yönetim meziyetlerinin eksik olması sebebiyle yerinden sayan genel başkandır. bir parti içinde 2. veya 3. sıralarda düşününce eh işte diye hayal ediyorsunuz ama en başta? ı ıhh.
mhp seçmenlerin yüzde 89.7 sinin(küsürat vereyim de götümden uydurduğum belli olmasın) desteklemediği, başta görmek istemediği halde korkudan sesini çıkaramadığı, lider olarak kabul etmek istemediği insan evladı.
bazıları gibi ilk gördüğü kadının üzerine atlayan, ''ben evleneyim, bedavadan sikişirim'' diyen bir adam değil demek ki... gönlünün sulatının bulamamış, davadan fırsat bulamamış, evlenmemiş. milyonlarca yuvası olan bir evin lideridir.
ne olursa olsun türkiye iç barışının abdullah öcalanla birlikte en önemli karakteridir.
şöyle izah edeyim; bugün aklımıza gelen parti liderlerini sayalım ve tabanları üzerinde ne kadar hakim olduklarına bakalım.
rte; tabanını sokaklara çağırsa uysal koyunlaştırdığı halk sokağa çıktıktan 10 dakika sonra meydanı terkeder. yada belki sokağa bile çıkamazlar.
deniz baykal; bu adamın tabanı o kadar değşti ki. halka sokağa çıkartmayı bırak sokaktaki adamın yanına gittiğinde bile kalabalık dağılıyor. gençler sokağa dese bir elinde türk bayrağı diğerinde fotoğraf makinası olan gençler anıtkabire hareket ederler. atayla fotoğraf çektirip faceook'a koyarlar.
ahmet türk; bu adama belirgin bir şekilde güvenilmediği açık. abdullah öcalanın meclisteki sözcüsü. fakat abdullah öcalan yeni isimlerin arayışında oldugundan ahmet türk ismini sildiği belli. ahmet türk'ün bu durumunu bilen kürt gençleri bu yüzden onun sözlerini pek dinleyeceğini düşünmüyorum.
ufuk uras; tabanını meydana çağırsa hangisi bilgisayarın başından kalkarda gider?
devlet bahçeli; tabanına gece 3'te sokaklara çıkın dese 3'ü 5 geçe herkes sokaklara dökülür olaylar başlar.
abdullah öcalan; tıpkı devlet bahçeli gibi tabanını ne zaman isterse sokaklara dökebilir. olayları başlatabilir.
bukadar hassas bir dönemden geçerken 2 liderin bu kadar sakin bir tavır belirlemesi aslında türkiye siyaseti için bir şanstır. yoksa bu 2 lider istediği zaman rte'nin açılım sürecini rahatlıkla bitirebilir.