sürülecek oje rengine bi türlü karar verememek, dakikalarca düşünmek.
notları çizecek kalemin rengini seçememek.
ne yesem diye düşünüp, makarnaya talim olmak. onu da yapmak için 2 saat harcamak vs.
bunalıma girmek
arkadaşlarla olmadık şeyler konuşup sorun yapmak.
geçmişte olanları düşünüp acı çekmeye çalışmak.
darbe çıksa keşke diyip ders çalışmama hayalleri kurmak.
sürekli daha çalışacak kaç sayfa var diye tekrar tekrar saymak. bir sayfayı şu kadar zamanda çalıştıysam, bu kadar sayfayıda şu saatte bitiririm diye hesaplar yapmak. bitirdikten sonra neler yapılabileceğini düşünmek, düşünmek, düşünmek.
tam 1 saat harcayarak titizlikle, o anki moda ve dersin niteliğine göre bir playlist hazırlamak( bu anlamsız bir hareket değil aslında ama ders çalışmaktan kaçmak için yapılır)
kitapları yazarlarına ya da konularına göre ayırarak dizmek.
hmmm, bir duş alayımda bari daha dinç başlayayım derse deyip, akabinde duş için de 1 saat harcamak.
cildim ne kadar solgun görünüyor ya, bir maske mi yapsam acaba?
hmm bu ojeler yakışmamış pek, yenilerini süreyim, gibi eylemler...
oda arkadaşına "ya sence de çok ilginç değil mi, şunun şöyle hede hödö olması" gibi tamamen o an lak lak yaparak kaçmak maksatlı, ucu bucağı olmayan sohbetlere yol açan cümleler kurmak.( bir de sanki hayatın sırrını çözmeye çok yakın edasıyla kurulur bu cümle, mühim mevzu konuşuyoruz ne de olsa lan imajı vermek istenir)
"yaa benim film arşivim çok düzensiz, dur ben onları bir sıraya koyayım. mesela yönetmenlere göre ayırayım" falan...
2 yıl önce beşiktaş'ın mustafa denizli ile kazandığı o malum lig şampiyonluğu final haftasına denk gelmiş ve olaylar şöyle gelişmiştir.
ben-b
ev arkadaşı-e
b- ne izliyosun televizyonda? yarın sınavın yok mu olm senin?
e- vaar.
b- kolay herhalde...
e- yook ya çok zor, çok konu var!
b- sen ne diye burda oturmuş televizyon izliyosun o zaman?
e- beşiktaşlı futbolcular havaalanına gelecekmiş onları bekliyorum.
b- ?!!?*