depresyon

entry1164 galeri41
    239.
  1. işsizliğin sözlük yazarlığına soyundurduğu ruh halidir.
    2 ...
  2. 238.
  3. Günlerdir hastayım ve bu beni delirtiyor
    Sürekli uykuyla uyanıklık arasında
    Gidip gelip, gidip gelip, gidip gelip
    Kırk derece yüksek ateş ve kıskançlık
    Bu zayıflık anında
    Bir aşkın komasında
    Kıskançlık aktığında durmaksızın damarlarımda
    Sen ilacımsın
    Susuz yuttuğum
    Bir türlü gitmeyen ne yapsamda bogazımda
    2 ...
  4. 237.
  5. düşülen dar ve derin çukurda, kenarlarda tutunacak nafile yer arayışları ve akabinde muvaffak olunamayarak nerede biterse orada dururum mantığına geçme hali. dibi yoktur aslında; yine bir tutunacak dal bulunur ve düşüş durur, ya da biri el atar ve yardım alarak durdurulur.
    en kötü hali ise bütün ihtimallerin sona ermesi ve sonsuza kadar düşme halinde yaşamaya çalışmak.
    (bkz: delirmek)
    4 ...
  6. 236.
  7. olur olmaz zamanlarda insanı küçük emrah moduna sokan durum balkona sigara içmek için çıkmaya korkar oldum.
    1 ...
  8. 235.
  9. çok fenadır. yaşadım geçirdim. kurtulana kadar çok şey atlattım. sanki tekrardan başlayacakmış gibi korkmuyor değilim.
    3 ...
  10. 234.
  11. Babamla tartışıyorduk dün. Yine her zaman ki gibi bana sarmak için elinden geleni yapıyordu. Bir anda gözlerimin karardığını, şakaklarıma sıcak bir kan basıncının fırladığını anımsıyorum şimdi. Bir iki bağırmadan sonra bundan sonra bu evde benim olduğum yere girmemesini, beni görürse görmezden gelmesini, benim öyle yapacağımı söyledim. Bana; "Bu ev ikimizin birbirini görmemesi için fazla küçük, Bu evden ya sen gidersin, ya ben. O zaman birbirimizi görmeyiz". dedi. Bunu derken gözlerine baktım. Gözlerinin ortasında sanki alevleri gördüm. Yüz hatlarından nefreti dökülüyordu. Bir insan, kendi öz oğluna bu kadar nefretle bakabilir mi? Bunu düşündüm önce. Sonra kendi kendime farkettim aslında haklı olduğunu. O an içimden "bu dünya bile ikimizin birbirimizi görmemesi için fazla küçük" dedim kendi kendime...



    Haklısın baba. inan ki bu evden, bu şehirden, bu ülkeden hatta bazen bu dünyadan defolup gitmeyi senden çok istiyorum. Onun içindi benim kaçış planlarım. Ben istediğin gibi olamadım baba! Ben senin olmamı istediğinden fazlasıydım! Ben kendi hayatımı yaşadım! Hatalarımla! Günahlarımla! Pişmanlıklarımla! Ama fazlası baba! 27 yaşımdayken, bana kendim bile hakim olamıyorken sen ne hakla benim üstümde irade kurmaya çalışıyorsun baba! Sen asli babalık görevlerini yaptığın için, beni 15 saniyelik zevk için değil de gerçekten doğamız gereği bu dünyaya getirdiğin için babalık görevini yaptığın için ek bir sevgi bekleme benden baba! Ben eksikte olsa senin bu çabana değer verdim! Ben seni bu güne kadar takdir ettim. Eğer olursa kendi çocuklarıma senin beşte birin babalık edebilirsem iyi bir baba olduğumu düşüneceğimi söyledim tanıdıklarıma baba! Ama şimdi farkediyorum. Geçmişte seninle yaşadığımız şeylerin sadece iyi kısımlarını aklıma koymaya çalışırken senin inatla benden nefret etmeyi sağlayacak şeylere odaklandığını şimdi anlıyorum... Ben her gün üç posta dayak yerken hala senin yanına gelebilmek için ümraniyeden kadıköy'e kadıköy'den taksim'e taksim'den sarıyer'e sarıyer'den istinye'ye gidişlerimi hatırlıyorum baba! Sırf senin yanına gelebimek için. Ben kafamı sehpanın altına sokup beni tekmelemeni değil, bana misina alıp balık tutturmanı ya da beni oyalamak için bırakmanı hatırlıyorum minnetle baba! Ben annemden duyduğum 2 aylıkken ağladığım zaman beni karların içine atmanı değil, bana iş yerinde bilgisayarla oynatmanı hatırlıyorum baba. Ben üstüme yorganları yığdığını değil, bize ayın 15 inden 15 ine her maaşı aldığında bir sefer aldığın ama bugün bile olması için canımı verebileceğim o 2,5 luk kolayı hatırlıyorum baba!.. Ama bu fazla artık! Kendime fazla. Dayanamıyorum.



    Artık ilaç manyağı oldum... Senin korkundan. Depresyondayım! Epilepsi oldum! Midem rahatsız! Baş ağrısından ölüyorum, uyuyamıyorum şimdi. Hepsi için ilaç kullanıyorum günlük. Yolda yürürken dalıyorum. Dün seninle kavga ettikten sonra senden kurtulabilmek için kuzenimin halı saha maçına izlemek adetim olmasa da o yağmurda o rüzgarda gittim baba! Dün izlemedim maçı. Arabanın içinde oturdum 1 saat! Düşündüm baba!.. Ağlayamadım! Küçükken ne kolay ağlardım! Ağlayamadım baba. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Annem olmasa baba! Annem olmasa! O kadın olmasa!

    http://vikinger34.blogcu.com/oz-nefret/10222758
    4 ...
  12. 233.
  13. indirme, çökme anlamına gelir. günümüzde sıkça psikolojik depresyon kastedilerek kullanılır. oysa kaslar da deprese edilir, solunum depresyonu da olur vesaire.
    2 ...
  14. 232.
  15. ilaç manyağı olmanıza sebep olabilecek hastalıktır.

    lustral special 100 mg
    selectra 100 mg
    stilizan 25 mg
    seroquel 25 mg
    Benexol 1500 mg
    depakin 100 mg

    yanında mide için lansor,
    antidepresan,antipsikotik ve antiepileptiklerin yarattığı baş ağrısı için majezik veya minoset plus...

    Buna rağmen her gün içilen bu ilaçların sadece hüznün tavan anında gözünden yaş gelmesini engellediğini farketmek. insana gerçekten koyan bu olsa gerek. Bugün yalnızlığımın farkına vardım. Aile dahil olmak üzere beni anlayabilecek kimse yok mudur? Kardeşimden öte gördüğüm adam dahi beni anlamıyorsa eğer, kim teselli edecek beni? Yazasım var. yazmalıyım.
    1 ...
  16. 231.
  17. an itibariyle istanbul semalarındaki kara bulutlar, delicesine yağan yağmur sebebiyle girilen acayip ruhsal durum.
    muhtemelen geçidir.
    yoksa değil midir?
    bilemedim şimdi.
    1 ...
  18. 230.
  19. 229.
  20. türkiye'de depresyon geçirme oranı kadınlarda %24, erkeklerde %3'tür.
    3 ...
  21. 228.
  22. deprasyon ve debresyon diye yanlış söylemleri yarmaktadır.
    1 ...
  23. 227.
  24. 226.
  25. sadece ve sürekli uyumak istiyorum un, tıbbi terimidir.
    1 ...
  26. 225.
  27. insanı recep ivedik 3 teki gibi hissetmesini sağlayan durum hatta filmi izlerken kendi yaşantısını izliyormuş gibi bile hissedilebilir, ve insana sorgulattırılabilir havalar siz neden kapandınız ne güzel güneşli gidiyordunuz ve hatta hava durumu sunucularına küfrettirebilir ki sırf havalar daha da soğuyacak diye. tek farkı onda hiç değilse uzaktan akrabası falan bişeyi komşusu yani hiç değilde birisi geliyordu bile dedirttirebilir.
    1 ...
  28. 224.
  29. 223.
  30. geceleri uykusuz kalmak değildir. Uykusuz kalmanın çeşitli sebepleri olabilir. tıptaki adı insomnia'dır. Uyuyamazsınız. Adı üstünde uykusuz kalmak. Ama bu uykusuz kalma sebebiniz iç sıkıntınız, sebepsiz nefret, dokunsalar ağlayacak durumda olmak, kabuslar, hüzün, kendine kızmak ise, insanların nasıl uyuduğuna şaşırmaksa, kendinizi kapana kısılmış, ne tarafa giderse o taraftan acı çeken, vazgeçmiş hissediyorsanız bu depresyondur. insanlar bunu övünmek için anlatırken siz kurtulmak için elinizden geleni yapıyorsanız buna rağmen hala devam ediyorsa, psikologların nörolojik olarak yaşadığınızı düşünmesine rağmen önce beni tanımanız lazım diyorsanız, sadece bir kalem bir kağıtla içinizden gelen herşeyi yazabilseniz rahatlayacağınızı düşünüyorsanız, buna rağmen nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız ve sorunlarınızın çokluğundan korkara kağıdı kalemi bırakıyorsanız işte bu depresyondur. Bırakın beni dersiniz. Ancak zaten tutan yoktur. Yerinizde durursunuz. Kafanızın içi o kadar doludur ki çıldıracak gibi olursunuz. Ama on saniye sonra beyniniz bomboş olur. Dilinize hüzünlü bir melodi takılır. O hüzünden nefret edersiniz. En sevdiklerinizden uzak olmak istersiniz. insandan uzak olmak istersiniz. Bırakın beni...
    1 ...
  31. 222.
  32. 221.
  33. kendini okyanus zanneden, kişiyi boğan hal. yapıştığı zaman kişinin ruhuna ayrılmak bilmez, ayrıldığını zannettiğinizde yine gölgenizin yerini alır. mantık ve sebep ilişkisini kuramamaya yol açar. gülmeyi unutturur.
    6 ...
  34. 220.
  35. gideceği yolu bilip fakat nasıl gideceğini bilmeyen bir psikolojik tramvadır.
    1 ...
  36. 219.
  37. 218.
  38. evden çıkmak istemediğiniz, kimsenin yüzünü çekemediğiniz, sadece film izleyip dondurma yiyerek vakit geçirmek istediğiniz, salak salak makyyajlar yapıp o şekilde günü geçirdiğiniz ve hatta o makyajla uyuduğunuz vakittir işte. ama durum şudur ki, dünya bunu kabul etmez, vizeler başlamıştır.
    3 ...
  39. 217.
  40. bir zamanlar göksel'in söylediği,
    "depresyondayım, unutuldum, aldatıldım, sevgilimden ayrıldım, çok yalnızım..." içerikli depresif şarkısını dinleyip de depresyona girmeyen var mı acaba?
    2 ...
  41. 216.
  42. her insanın hayatının bir döneminde minörünü ya da majörünü yaşadığı bir hadisedir.
    (bkz: aman diyim abim.)
    2 ...
  43. 215.
  44. odamdayım. saat 6 yirmi beş. yatağım pencereye karşı. içeri mart güneşi giriyor. perde, esen ılık yelden arada havalanıp iniyor. bir yandan araba sesleri. anasından güzel doğmuş bir gün. yatağından zor kalkmış bir ben. kahvaltıdayım. kahvaltıdayım dediysem. bir iki kase kahvaltılık, bir bardak çay. reçel kasesi öylece duruyor. dibi kireç tutmuş ısıtıcıda ısıttığım suyla yaptığım çay da masada. zaten bu şehrin suları çok kireçli. bazen, böbreklerim tıkanacak diye düşünüyorum. saçma salak doğranmış salatalıklar tabakta. yeşil zeytinler de duruyor. ben duruyorum. bıraksalar yıllarca o masada duracak gibiyiz zaten. zeytinler ve ben. çay dumanı tüterek duruyor. siyah zeytin kendi halinde. gözüm perdede duruyoruz. sadece duruyoruz. düşünceler bile yavaş. bıraksam onlar da duracak. duvardaki saat çoktan durmuş. en iyisi. tamirhane dolmuşu bir durak ötede. durmuş, yolcu alıyor. sonra da harem-gebze... öff onlar sürekli duruyor zaten. neyse. kahvaltı. yumurtanın da bir tür ölü bebek olduğunu düşündükçe yiyemiyorum. plasentalı eski bir canlı. su bardağı duruyor. çatal duruyor. erzurum şekerleri sakin. çay bardağının içinde duruyorlar. ne kadar karıştırsam da. erzurum'un köşeli dikdörtgen prizması şeklindeki şekerleri. zor eriyenlerden. ben de duruyorum. düşüncelerim duruyor. her şeyi, sağır eden bir yavaşlık kaplıyor. benden ötede, dünya zevkten çıldırmış, daha hızlı dönüyor. evet bu duygu işyerinde de karşıma çıkıyordu. ben duruyorum. herkes konuşuyor, gülüyor. hararetli hararetli birşeyler anlatıyor birbirine. kulak kabarttığımda hiç te gülünesi gelmiyor zaten. onlar nasıl gülüyor ama. bana baktıklarında duruyorum. yalandan alaycı gülüp bozuntuya vermiyorum. duruyorum sonra. bir keşmekeş, bir düzensizlik. bazen o karşımdaki tahta duvarlar üstüme üstüme geliyor ya. işte o zaman. kulaklıkların sarmal kabloları çelik zincirler gibi duruyor. hani haliç'e çekilenlerden. kulaklıklar boynuma asılı duruyor. tasmalar gibi. çekip kopartasım geliyor. off kafam bomboş. ben niye duruyorum. kalkayım en iyisi... ama kalkasım yok. kim gidecek işe. saat daha 6 buçuk. servis kaçta alıcaktı ki beni. 7 çeyrekte. kırkbeş dakika var. neyse biraz daha durayım. neden bahsediyodum. ha evet. bu aralar garibim. bazen çok detaycıyım. bazen umursamıyorum dünyayı. deprem olsa çıkasım yok. öylece duruyorum. keşke olsa. ölürdüm ne güzel. kimseye yük olmadan. intiharın utancını ne aileme ne kendime yaşatmadan. olmuyor. hani deprem kuşağıydı burası. neyse. bu şansla deprem olsa da ölmem zaten. bazen de dikkatimi toplayamıyorum. işyerinde adam telefonda konuşuyor. ben duruyorum. öyle bi an geliyor ki zaten. niye duruyorum ben burda. bu adamlar kim. en iyisi kalkıp bi mola yapayım diyorum. lan daha geleli 40 dakika olmadı mı. oldu. alt tarafı 3 tane 10 dakikalık molam 1 tane yarım saatlik yemek molam var salak. 8 buçuk saat nasıl dayanıcaksın buna. ilaçlar. içersem düzelir miyim? nereye düzelirim. dizlerimi titretiyorlar sadece. yok ama. mal gibi ediyorlar beni. evet. getirdim mi ilaçları? dur bi bakayım. zaten duruyorum. burdalar. ya ben niye ağlıyorum şimdi? eminim çok komik gözüküyorum şunlara. ya bırak şunları arkadaş. hepsi yalandan gülümsediğin yabancılar. içlerinden sorsan 1000 kişinin hepsi 10 numara arkadaşım ama. 10 tanesi gerçek dostum. saat kaç oldu ya. 45 dakika olmuş daha. ya ben kaç saattir nerde duruyorum arkadaş. bu zaman niye geçmiyor. başım mı ağrıyor benim ya. evet. dün gece uyutmadı zaten. sağ tarafımda şakak kısmı. saat 4 buçuğa kadar yatakta dönüp durdum. millet horul horul uyurken. içtiğim ilacın haddi hesabı yok. acaba hastalık hastası mı oldum. yok ya. ciddi fena ağrıyor. ne yapsam. en iyisi televizyona bakayım. oturma odasına mı gitsem. yok mutfak iyi. saat. saat durmuş. televizyonun saatine bakayım. zaman geçmiyor ki. yok abi iyi değilim. maaş zamanının hiç gelmemesi ama faturaların son ödeme tarihinin hemen gelmesi gibi. defolup gitsem. nereye gideceğim ki. dışarı çıkıp servisin gelmesini ayazda kalmış itler gibi bekleyeceğim. ağlayasım var ya. midem gıdıklanıyor. acı bi gıdıklanma. yalancı gülümsemelerimde bile yüreğime milyon tane toplu iğne batırıyorlarmış gibi his. televizyon da boş. yatsam. yok. gitsem.. yok. dursam. duruyorum zaten. ilacımı içtim mi? saat kaçtı. demin neye baktım ben. 5 kırkbeş. kahvaltı hazırlasam. evet. iyi bi kahvaltı düzeltir beni herhalde. çay suyu. yok önce yumurtayı haşlayayım. salatalıkları doğrayayım. zeytinler. reçel kasesi. toz şeker mi, erzurum şekeri mi? erzurum şekeri. çay suyunu koyayım. odamda mis gibi bir kahvaltı. odamdayım. saat 6 yirmi beş. yatağım pencereye karşı. içeri mart güneşi giriyor. perde, esen ılık yelden arada havalanıp iniyor. bir yandan araba sesleri. anasından güzel doğmuş bir gün. yatağından zor kalkmış bir ben. kahvaltıdayım. kahvaltıdayım dediysem. bir iki kase kahvaltılık, bir bardak çay. reçel kasesi öylece duruyor. dibi kireç tutmuş ısıtıcıda ısıttığım suyla yaptığım çay da masada. zaten bu şehrin suları çok kireçli. bazen, böbreklerim tıkanacak diye düşünüyorum. saçma salak doğranmış salatalıklar tabakta. yeşil zeytinler de duruyor. ben duruyorum. bıraksalar yıllarca o masada duracak gibiyiz zaten. zeytinler ve ben. çay dumanı tüterek duruyor. siyah zeytin kendi halinde. gözüm perdede duruyoruz. sadece duruyoruz. düşünceler bile yavaş. bıraksam onlar da duracak.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük