cevrenizde depresyona girmis bir kisi varsa sizinde depresyona girme ihtimaliniz cok yuksektir. o kadar cok konusur, aglar, hayatin olumsuz yonlerini onunuze koyar ki siz bile batsin bu dunya neye yarar yasamam dersiniz.*
ne ölmeye ne yaşamaya yüzü olmak. insan dışında her şeyi olmayı dilemek. en çok kedime özeniyorum. senin yerinde olsam diyorum. kendi kendine yetebilmeyi öğrendi. evde çoğunlukla yalnız kalmak zorunda olduğu için. maması, suyu oldu mu kumunu temizleyen oldu mu daha ne ister ki? uyumak, yemek, oynamaktan başka bir işi yok. mücadele etmek zorunda değil. direnmek zorunda olduğu bir şeyler yok. kendini salmış değil. iyi bir insan olmaktan vazgeçmeye çalışıyor değil. en güzeli ona acı çektiren bir beyni yok.
neden? neden? ne-den? sorulara cevap yok. susup oturmaktan başka seçenek var mı? varsa direnmek zaten yok. güçlü insan? kim? nerede? ne yapıyor? ağlamıyor mu? üzülmüyor mu? ne yiyor? ne içiyor?
bence ben hiç dünyaya gelmemeliydim. güçlü olmayacaksam neden doğdum ki? insanların deşarj makinesi olmak için mi?
ileride çocuğumun yaşayacağı acılarını, hüzünlerini, sıkıntılarını, gözyaşlarını düşünerek ona bir iyilik yapacağım. onu dünyaya hiç getirmeyeceğim. benden nefret etmesini istemem. insanlarla tanışmasını istemem. hele 'umut'la asla. ölmesini de istemem.
ileride eşimin yaşayacaklarını düşünerek ona da bir iyilik yapacağım. onunla hiç tanışmayacağım. pişman olmasını istemem. keşkesi olmak istemem.
zihnindeki kelimeler bir bir tükenir. elde avuçta kalan birkaç kelimeyi yazmak istersin, dönüp okuyabilmek için, kendini hatırlayabilmek için. ama zifiri karanlık bir odadasın, siyah bir kağıt, siyah bir kalem var elinde. yazıyorsun, ama ne yazarken görebiliyorsun kelimelerini ne okurken. zorluyorsun gözlerini, gözlerin de karanlığa alışmış hani, ama yine de bir harf dahi bulamıyorsun. zihninde dolandırıyorsun kalanları, onlar da uçup gitmeye hazırlanmış çoktan. senden geriye kalan birkaç kelime orda, o siyah kağıtta duruyor, ama ne yaparsan yap göremiyorsun. tek ihtiyacın ışık. siyah kağıttaki siyah kalem darbelerini takip edebilmen için tek ihtiyacın ışık. ama ışıksızsın, depresyondasın. uyanıkken karabasan görmek gibi, bağırıp da sesini duyuramamak gibi.
depresyon sezonu baslamistir. bilindigi gibi az gunluk isik depresyonu tetikler. bu aylardada zaten gunler kisa, geceler uzun ve gunes neredeyse kendi cemalini gostermez. kendini su siralar bi kotu hissedenlere doktor ziyaret etmelerini tavsiyemdir.
Bir kitap varmis, ben daha yeni duydum kendisini, dr. David burns iyi hissetmek. Hani derler ya denize düşen yilana sarilir, o hesap basladim okumaya. Kendisi diyor ki; depresyon duygusal bir rahatsizlik degilmis. Sahip oldugumuz kotu his ve carpitilmis olumsuz dusuncelerimizin sonucuymus. Olaylari gorur, beyin suzgecinden gecirir dusunceler, sonrada duyguya donusurmus. Yani dusunceler duygulari yaratirmis. Biz olaylari carpitarak yorumlarsak, duygumuzda depresyon olurmus.Okuyorum ama pek inanmiyorum acikcasi. Zaten oyle bir sey ki depresyonda olan biri olarak beni iyilestirmek icin olan hersey cok yapmacik geliyor.
Cok uyuyorum. Sabah 8gibi yatip aksam 6 gibi uyaniyorum. Gun icinde de uyku halindeyim hep. Bi sure onceye kadar iştah sifirdi. Haftada 3.5 kilo veriyordum. Fakat 1 haftadir asiri ir yeme istegi geldi. Agzimi acmak bile bana kulfet geliyor. Eskiden en azindan konusurdum, anlatirdim derdimi artik onu da yapamiyorum. Beni en mutlu eden sey sigara ve kahvemle yataga yayilmak, tv acik ama sesi kisik oyle bos bos duvarlara bakip dusunmek. Herseyi erteliyorum. Hicbirseyden keyif almiyorum. Bunun da adi ANHEDONi imis. Yani hayattan vs keyif almama. Depresyondayken olurmus. Doktora gitmek, ilac almak vs urkutuyor beni. Cunku sonra onlarin etkisi gecer bi anda yine ayni noktaya vururum diye korkuyorum. Uyusturmasinlar beni doktorla ilacla. Bu illeti canli canli yasiyim biticekse bitsin diyorum.
Eski beni cok ozluyorum. Beni bu hale getiren herkesten nefret ediyorum. Ben bu haldeyim ve onlar hic yara almadan devam ediyorlar. Ben boyle degildim. Kahkalar atan, nesesi ile herkesin tanidigi, enerjik hayat dolu, zeki, cok guzel, cok bakimli, zehir gibi, hirsli, ayaklari sapasaglam yere basan bi kizdim. Meger derler ya guzellik icten gelir dogruymus. Sanki soldum çürüdüm. Dua ediyorum Allah'a yanimda olsun diye, bu gunleri unutturacak kadar mutlu gunler yasatsin diye..
bazı insanlarda aileden gelen bir durum olup kronikleşmiş olabilir, bu tür insanlar hayatı boyunca haplar kullanmak zorundadır. depresyon, duygusal zekası* düşük olan insanlarda ortaya çıkar genelde. ayrıca yüksek iq ve düşük duygusal zekaya sahip kişiler kendileri için çok tehlikeli olur.
beni 3 yıldır antidepresanlara bağlayan pislik. insan depresyona girer tamam da hiç mi çıkmaz be kardeşim. çok sevdi beni, seve seve de bir o sevdi zaten.*
Müslüman depresyona girer mi?
Toplumda, mümin birinin depresyona girmeyeceği, girerse bunun imânî bir eksikliğe delalet ettiği yönde bir kanaat mevcut, görebildiğim kadarıyla.
Bana da sıkça sorulan bu soruya cevabım şu oluyor: Niye girmesin ki, müminin depresyona girme hakkı yok mu?
Sanırım, Müslümanlara depresyonu yakıştırmayanları bu düşünceye iten nedenlerden biri, depresyonu tümüyle psikolojik kaynaklı bir rahatsızlık olarak zannetmek.
Bir defa, depresyonun o kadar çok çeşidi var ki. Mesela, "iki uçlu duygulanım bozukluğu," denilen rahatsızlığın bir parçası olan depresyonu ele alalım. Bu rahatsızlık biyolojiktir, yani beyindeki kimyasal bozulma nedeniyle oluştuğu kesinkes kanıtlanmıştır ve kişinin iradesi dışında seyreder. Kişinin ne kadar imanı yüksek olsa da, beyindeki kimyasal bozukluktan dolayı mani ve depresyon nöbetleri dediğimiz hastalık dönemlerini yaşaması mukadderdir.
Ya da tekrarlayıcı depresyonları düşünelim. Biyolojik altyapısı müsait öyle insanlar var ki, mesela sonbaharda ya da ilkbaharda ya da belli aylarda saat kurmuşçasına bir sabah derin bir depresyonla uyanabilirler. Böylesi bir depresyona girmek kişinin iradesinde değildir, biyolojik temeli ağır basar.
Ya da bazı kadınlar adet görmeden bir hafta kadar önce biyolojik nedenlerle, kendi iradelerine bağlı olmadan, adet gününe kadar ağlamaklı olurlar, kendilerini değersiz hissederler, reddedilmeye aşırı hassasiyet gösterirler, hayat çok ağır gelir. Alın size kişinin iradesi dışında seyreden bir hastalık (adet öncesi depresif ruh hali).
Bazı depresyonlar da kişinin hassas olduğu yaşam olaylarından sonra gelişebilir. Bu tür depresyonlarda bile biyolojik mekanizmalar sürece katılır. Biyolojik faktörlerin işe karışmadığı bir depresyon neredeyse yok gibidir. Bir insanın şeker hastası olduğunda, imânım zayıfmış, demesi kendine haksızlıktır ve yanlış bir yargıdır. Ya da kalp krizi geçirmenin imânî bir mesele olmadığı açıktır. Biyolojik hastalıklar için imân eksikliği yargısı yapılmıyorsa, depresyon ve sair psikiyatrik rahatsızlıklar için yapılması, hem bu hastalıklara hem de bunları yaşayanlara haksızlık.
Depresyonda bir nevi sinir sisteminin strese karşı direnci kırılmıştır. Kuvvetli bir darbeyle insanın kemiğinin çatlaması gibi sinir sisteminin de dayanıklılığı azalır. Bu nedenle depresyonda birçok ağrılar, yoğun halsizlik, hafıza sorunları gibi bedensel belirtiler olur. Psikiyatristlerin ilaç vermesinin nedeni dayanıklılığı artırmaya yöneliktir.
Peki, iman hiç mi devrede olmaz? Olur elbette. Depresyonla ilgili bazı çalışmalar, depresyona rıza göstermemenin depresyonu şiddetlendirdiğini ve kronikleşmesine sebebiyet verdiğini göstermiştir (depression about depression). Kanaatimce, iman tam da burada devreye giriyor.
Mümine yakışmayan depresyona girmek değil, niye depresyona giriyorum diye isyan etmesidir. Ondan beklenen, niye depresyona girdim, hayat zevkini kaybettim, bula bula beni mi buldu, ya da Zamanın Bedii'nin ifadesiyle, "Aman ne yaptım böyle başıma geldi diye Rububiyet-i ilahiye'yi tenkid etmek gibi bir halet"e girmemektir.
Mümin de depresyon yaşar ama onu onurla taşır, dünyanın tüm yüklerini, O'ndan gelen tüm musibetleri, dertleri, tasaları, hüzünleri, acıları onurla taşıdığı gibi. "Hüküm O'nundur," diyerek.
Mümin depresyon ya da başka psikiyatrik rahatsızlıkları; "Hastalıkla geçen bir ömür, Allah'tan şekva etmemek şartıyla, mümin için ibadet sayıldığına rivayat-ı sahiha vardır," inancıyla, "Ey musibet! Eğer O'nun izin ve rızasıyla geldin ise merhaba, safa geldin!" cümlesiyle selamlar. Sonra da sebepler dairesinde yapılacakları yapmaya koyulur.
Depresyonun kıymetini bilmek
Risale-i Nur'dan anlayabildiğim kadarıyla, müminden beklenen hiç depresyona girmemek değil; "Hastalar Risalesi"nde denildiği gibi "insan bu dünyaya yalnız güzel yaşamak için ve rahatla ve safa ile ömür geçirmek için gelmemiştir. Belki azîm bir sermaye elinde bulunan insan, burada bir ticaret ile, ebedî daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir," düşüncesine ulaşmaktır. Depresyon kadar bize hayatın hakikatini öğrenmeye vesile hangi hastalık vardır?
Depresyonda olmak bir açıdan gafletten kurtulmanın vesilesidir; dünya aşkının sönüp yüzümüzü ahirete çevirmektir. Depresyon bir akıl zayıflığı değildir, bir kişilik zayıflığı da değildir. Hislerin "dünyadan" zevk alamamasıdır. insanı enerjisiz, yorgun mu yorgun, bitkin mi bitkin bırakmasıyla, depresyon bize adeta der ki: "Senin vücudun ve a'zâ ve cihazatın, senin mülkün değildir." Depresyondayken kendi sınırlılığımızı, acziyetimizi idrak ederiz. Bu öyle derin bir idraktir ki, depresyondan çıktıktan sonra bile bize kendimizi öğretmeye devam eder.
Zamanın Bedii yine ne güzel söyler: "O zevki kaybettiğinden hastalık bahanesiyle ağlama; bilakis hastalıktaki manevî ibadet ve uhrevî sevab cihetini düşün, zevk almaya çalış."
Depresyon kıymetini bilenler için, insanın kendisiyle, dünyayla, başkalarıyla ve ahiretiyle, Mutlak Varlık'la daha derin bir ilişki kurabilmesi için tarihi bir fırsattır.
çağımızın hastalığıdır, baya istatistik de yapılmış bu konuda oran fazla imiş.
benimki kronikti, binlerce ilaç yüzlerce terapi geçmiyordu. sonra öyle bir gün geldi ki depresyonda olacak gücü bile bulamadım kendimde. o gün bugündür gerçekten iyiyim.