bir deniz memleketinden gelip ankarada yaşamak, hiç koymaz. her tatilde gidersin, denize karşı sigaranı da içersin, kokusunu da çekersin, martıları da dinlersin, şöyle bir tur da atarsın *
sonra geliiir, Ankaranın havasını çekersin.
ikisi de ayrı bir güzeldir.
not: Ankara da yaşamıyorum, fakat nasıl böyle anlatabildim ben de bilmiyorum.
not2: ankara sevilmez mi?!
suya kıyısı olmayan kentlerde iklim biraz daha kuru, sıcaklık farkları biraz daha fazladır. soğuk havalarda bile denizi olan şehirler gibi hasta etmezler.
iyi yanları da vardır aslında.sadece toprak kokusu gelir aklına. en çok önenli olan yanı ise denizi olan şehirde yaşayan insandan daha çok seversin denizi.
izmir gibi bir yerden ankaraya taşınan biri için zor bir durumdur, insanın gözleri denizi arar sanki binaların arkasından deniz çıkacakmış gibi gelir ve insanının içini bir hüzün kaplar hödö hödö falan işte.
deniz kokusu ve balığın muhteşem tadını duymadan geçirilcek kötü yıllardır.
Denize doğru uzanan güneşin batışını, gemilerin denizin üstünde ahenkle dans ettiğini, martıların bir parça simit için sana arkadaşlık ettiğini ve o güzelim dalganın çıkardığı sesi asla duyamamak, depresyona girmeye neden olarak gösterilebilir.