denize kıyısı olan şehirlerde doğmuş yaşamış insanların tatil, iş veya başka amaçlar ile farz-ı misal anadolunun iç kesimlerinde bir kente geldiklerinde havada ki nem farklılığından dolayı burun direklerinin sızlaması neticesinde farkına vardıkları hadise.
bu insanlar araba da giderken belki otobüste iken sokak aralarından evvelden görmeye alışık oldukları maviliğin karşılarına umulmadık an da çıkmasını beklerler. en azından ben. ama çıkmaz evladım sivasta deniz mi olurmuş.
şiirler, şarkılar, kokular, manzaralar hep biraz eksik kalır sanki. duygusal bir insansanız ve şiir okumayı, yazmayı seviyorsanız, kaybedenler kulübünde daimi bir üyeyseniz, kaybettiğiniz insanlar kazandığınız insanlardan çoksa, geceyle gündüzü karıştırmışsanız, deniz size gözlerinizdeki hüznü saklama imkanı verir. bu yüzden deniz olan şehirde yaşamak en azından yalnızlığını denizle paylaşmaya çalışmak bile güzeldir. o yüzden deniz olmayan şehirler hep biraz eksiktir bana göre.
Klorlu suda yüzeceğinizin belgesidir. hiçbir zaman martılara simit atama ve simit attığınızda martının o simiti yemediğini görünce sinirlenme duygusunu yaşayamayacaktır o şehirde yaşayan kişi.
deniz huzurdur dert ortağıdır kendini en kötü hisseetiğin anda yüreğinin seni götürdüğü gözlerinin uzaklara daldığı sadece düşündüğün en güzel anındır.
Canın sıkıldığı zaman huzur bulacağın yerlerin sayılı olmasıdır. Hele de denize aşık biriysen tekrardan ona kavuşana kadar dalgaların sesiyle yaşamayı sana alıştırır.
yıllarca denizi olan bir yerde yaşadıktan sonra denizi olmayan bir şehirde yaşamak insanın içinde bir boşluk oluşturur. denizi olan yerde yaşadığınız sürece belki çok defa gidip kenarında oturmamışsınızdır, ama sadece denizin orda olduğunu bilmek, havasını solumak bile insana tarifsiz bir duygu yaşatır. ferahlarsınız.
üniversite dönemimde denizsiz bir yerde kalmak zorunda kaldım, her gittiğim yerde deniz aradım. olsaydı da seyretseydik dedim. aradım aradım.