son sözleri: "yaşasın tam bağımsız türkiye! yaşasın marksizm-leninizm. yaşasın türk ve kürt halklarının kardeşliği! yaşasın işçiler, köylüler! kahrolsun emperyalizm!" olan ve 6 mayıs 1972 tarihinde katledilen thko önderi.
ve hayatımda çok sevdiğim bir kişinin isminin deniz olmasına vesile olmuş kişi...
ben yanmazsam ,sen yanmazsan '' O '' yanmazsa nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa
nazım hikmet
bir takım sistem adamalarının bu insanın ismi ağzına almadan önce şehadet getirmesi gereken kişidir..
hakkında yazılan sapır saçma entryleri okudukça şu sözleri aklıma gelen cesur insan.
"senin kafan basmaz , devrim bir yerden başlamaz devrim her yerdir." cesur kafaların içindedir.
devrim biziz güzel kardeşim ,sömürüye uzanan yiğit elerimizin adı devrim , çürümüş beyinleri değiştirebildiğimiz kadar devrimciyiz. gökyüzüne her bakışımızda ütopyamızı hatırlayacak kadar devrimciyiz , gözlerimizin perdesini kaldırabildiğimiz kadar , hala anlamıyorsun değil mi ? devrim biziz ulan , o küçük beyninin içindeki de devrim...
eline silah verilip eşkıyalığa özendirilmiş, üniversite basmış, muhtıraya gidilen süreçte kullanılmış ve daha sonra asılmış bir devrimci, bir halk çocuğu, bir dönemin yuttuğu genç bir fidan. ideolojiyle insanların nasıl kullanıldığına ve kandırıldığına acı ama ders dolu bir örnek.
"alışılır her şeye" deme bana, "ölürüm" deyişlerine
"ölürüm" deme bana, dediğinize alışılmaz ki
alışılır desen de, deseler de
alışılmaz bir kere, yürek alışmaz ölümlere
alışanlar olsa da...
en çok biz öldük, öldürüldük, kırıldık
aydınlıktan kaçırılıp vurulduk gecelerin kuytusunda
ölümün koynunda yaşadık da
alıştık mı sanırsın düşen yiğitlere
alıştık mı?
yandı sevdana tutuşan bedenim
ölüme alıştık mı?
yüreğim çağlayandır acılara
hüznümüz de güzeldir
kan kıvamına ağır, akar ha akar
akar durur da damarlarımda
alışılmaz ölümlere
düşenlerin yokluğu?
saflar daha bir sıklaşıyor
boşluklar binlerle doluyor
düşenlerin yokluğu
deme bana
ölürüm deyişlerine
ipe sapa gelmez dudak yalnızlıklarının
olgun çatlakları! :
sarmal yılan cehenneminin zührevi suikastleri
kadar mı yaklaşılabilir bir kından bir kına
akan su bıçağın ışıltısına sarılan ve kavmi sarsan
haykırışsız fırtına
tırmalarken fısıltıları.
dumanı kirleten tenin sarsak çırpınışlarında
taranırken dağlara sığınan son korkunç saçlar,
bir sesleniş olur avuç derisinden kafasını uzatan
mermer sansar..
bilemezsiniz
bilemezsiniz
biriktirilmiş kabuslardaki yangı ambarlarını;
bir devrin dünyayı ayaklandıran dağınık gözlü atları
uğultular içersinde gittiler kendi solgunluklarına..
oradaydım
ayağa kalksam ihtilal olurdu
ve kurumuş bir gül gibi parçalanırdı gece
bilinçaltlarına dayadığım kırık omuzlarımda..
susmayın
susmayın ipe sapa gelmez dudak yalnızlıklarının
olgun çatlakları! :
hiçbir kuş, hiçbir kuşa adres sormaz
hiçbir kuş, hiçbir kuşa adres sormamalı! *
bugün öldürülüşlerinin 37.yıl dönümü.37 yıl sonra bir bahar sabahı yine puslu, yine kasvetli.gencecik 3 fidanın canını aldığı için yasta.10 mayısta mersin de 68'liler ormanında 3 fidan için bir anma töreni gerçekleşecek.suavi de konuk sanatçı olarak geliyor.orda olacağım.asılarak,işkencelerden geçirilerek susturulamayacak bir gençliğin sesini duyurması için.
insanların dinlerine, milliyetlerine, cinslerine gore ayırt etmeksizin hakettigi gibi yasamayı ogretmeye cabalayan iyi insan nasıl olur gostermeye calısyan, ama olumunun uzerinden belki de yıllar geçtikten sonra ne anlatmak istediginin yeni farkına varılmıs kimine gore kominist, kimine gore terorist, kimine gore rejim karşıtı, sozde idam edildi denilen amma velakin cinayete kurban giden cesur yurek.
50 tane kitap okumadığını söyleyenlerin onu anlamak için kitap okumalarının bile yetmediğini gördüğümüz devrimci. yok yok, 40 fırın ekmek de yetmez, anlayabilecek kapasite doğuştan olmalı.
ülkenin zayıflığına kurban gitmiş gençtir. açıkçası budur. o gencecik insanın asılmasına alkış tutanlarınsa yaşadıklarını sanmıyorum.onlar zayıf olayamacak kadar yerdeler.yerde sürünmekte!
ölümünün üzerinden 37 yıl geçmiş, faşistler hala sindiremiyor onun halk tarafından bu kadar çok sevilmesini. halkının yanında, ezilenin yanında olduğu için, kurulu düzenin kaymağını yiyenler bok atıp duruyor, terörist diye.
yolumuz devrim yolu, gelin gardaşlar gelin
yurdumuza faşist dolmuş, vurun gardaşlar vurun
işçi köylü hep hazırız, bozuk düzene karşı
halk savaşı veriyoruz, emperyalizme karşı
"devlet teröristi bağrına mı basacaktı?" diyen embesiller için denilecek zaten denmiş. çorum'da, maraş'ta, sivas'ta, dersim'de, bahçelievler'de halkın acımasızca, şerefsizce katledilmesini planlayanlar, milletvekili oldu, masum rolüne büründü. en sonunda geberip gidince halk kahramanı oldu. deniz tek bir kişiyi öldürmeden terörist oluyorsa, "üşüyoruz reis"çiler için denecek bir şey yok.
tanım: türkiye'de yetişmiş en önemli insanlardan biri.
37 yıl önce bugün sabaha karşı idam edilmiş,türk devrim hareketinin che guevara sı.işledikleri sıçlar idam gerektirmezken üç e karşı üç politikası nedeniyle idam edilmiş tazecik fidanlar.muhsinciklerini bağrına basan,muhsini ülkenin güzide insanları arasına koyan katil sevicilerin anlamadığı,anlayamadığı,anlayamayacağı insan.
bugün idam edilişinin 37 yılı. onun kadar davası uğruna mücadele etmek, inandığı değerleri sonuna kadar savunmak, bugün çoğu insanın yapacağı cinsten bir şey değil.
Bugün Denizlerin idam edildiği gün... Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin inan... Bu üç genç insan 37 yıl evvel bugün katledilmişti... Deniz ve Yusuf 25, Hüseyin ise 23 yaşındaydı... Tam anlamıyla bir hukuk cinayetiyle öldürüldü bu üç insan...
Bu üç gepegenç insanın katledilmesi için en çok heves edenlerden biri Süleyman Demirel di... Dönemin AP grubu iki elleri havada bu alçakça idam kararlarını onaylıyordu... AP grubundan idam sesleri yükseliyordu... Dönemin AP milletvekillerinin neredeyse tamamının yüzleri gülüyordu. o na karşı derken... O diye kastettikleri Zorlu, Polatkan ve Menderes ti... 27 Mayıs cuntasının alçakça katlettiği üç insan... Gezmiş, Aslan ve inan ı katletmek isteyen zihniyetle Menderes, Zorlu ve Polatkan ı katleden zihniyetin ve gücün aynı olduğunu büyük bir körlükle göremiyordu Demirel ve arkadaşları... Ya da özellikle görmüyorlardı. Çünkü o katil zihniyeti büyük oranda Demirel ve dönemin AP si de paylaşıyordu. Türkiye nin trajedisi buydu zaten... Zalimlerle mazlumların aslında aynı ittihatçı zihniyet paydasında buluşabilmesi... Bugün mazlum olanın eline güç geçtiğinde başkalarına karşı çok zalim olabilmesiydi bu toprakların dramı... Bu toprakların insanları olarak, hepimizin temel hastalığıydı bu... Bugün de bu hastalıklı bakıştan tam olarak kurtulabilmiş değiliz... Altan Öymen 1976 da Demirel in Denizler in idam edilmesiyle ilgili yaptıklarını şu satırlarla anlatıyordu...
Süleyman Demirel, Mobilya Yolsuzluğu ndan yargılanan yeğeni Yahya Demirel le ilgili olarak 25 yaşında çocukla uğraşıyorlar diyor... 6 Mayıs 1972 de ise idam edilen Deniz, Yusuf, Hüseyin in idam kararları oylanıyordu. Süleyman Bey ise AP Grubu’nun en önünde oturuyordu. Elini idama Evet için kaldırdığında arkasına dönüp baktı, herkesin kaldırıp kaldırmadığını kontrol ediyordu. Sonra vakur bir ifadeyle önüne döndü. idamlar kabul edilmişti. Deniz ve Yusuf da 25 yaşındaydı. Süleyman Bey onlar için hiç 25 yaşında çocuklar demedi. idam edilmelerini istedi. isteğine ulaştı da... Aynı Süleyman Demirel katledilmelerine heves ettiği bu çocuklara karşı 1970 ler boyunca başka çocukları destekledi... O çocuklarla ilgili Bu gençler vatan savunması yapıyorlar. Bana Ülkücü gençler suç işliyor dedirtemezsiniz... dedi... O ülkücü çocuklar vatan savunması; yaptıklarını düşündüler... Devletleri için savaşıyorlardı... Devletleri tarafından Sovyet ajanı diye suçlanan başka çocuklara karşı silah çektiler... Sonra bu gençler de Denizleri asan aynı zihniyet tarafından türlü zulümlere maruz bırakıldılar... Demirel in her zaman arkalarında durduğu bu gençler de 12 Eylül hapishanelerinde işkence tezgâhlarından geçti... Sekiz tanesi de idam edildi, katledildi...
Gezmiş, Aslan ve inan ın katledilmesine tam destek veren, Onlar vatan savunması yapıyor, suç işlemiyorlar diye ülkücü gençlerin silaha bulaşmasına karşı da memnun bir tavır takınan Demirel ise 12 Eylül de iktidardan indirildi... 17 yıl sonra ise aynı Demirel kendini iktidardan indiren cuntacı zihniyetle işbirliği yapmaktan çekinmedi... Tüm siyasi hayatı boyunca kendisine her zaman destek olmuş dindar kitlelere ihanet etmekten çekinmedi Demirel...
Nasıl Denizlerin, Hüseyinlerin, Yusufların kalemini gözünü kırpmadan kırdıysa milyonlarca başörtülü gencin de hayallerini kırmaktan çekinmedi... O başörtülü gençleri “ikna odalarına alanlara destek oldu aynı Demirel... Sırf imam-hatipli olduğu için, sırf inancı gereği başörtüsü taktığı için üniversiteye girme hakkı elinden alınan milyonların çığlığına karşı sessiz kaldı... O dindar gençlere Arabistana gitsinler diyebildi... Zamanında da Denizler gibi solcu gençlere Moskova ya gitsinler diyordu... Gezmiş, Aslan ve inan hiçbir yere gidemediler... Bu dünyayı terk etmek zorunda bırakıldılar... 37 yıl önce...
Geçen sene Taraf gazetesinde Denizlerin dünya görüşü hakkında çok tartışıldı, çok şey yazıldı, çizildi... Bana çok kızanlar oldu... Ben gözüm açılıp kendimce bir siyasi bilinç edinmeye başladığım andan itibaren 6 Mayıs 1972 de Denizleri katleden zihniyetten nefret ettim... Açık bir zihinle ve berrak bir vicdanla bu ülkenin tarihine baktığım zaman 1915 te Ermeni şairleri katleden zihniyetle, istiklal mahkemelerinde islam alimlerini katleden zihniyetin, 1934 te Trakya dan Yahudileri süren zihniyetle, 1944 te Türkçülere tabutluklar olayını yaşatan zihniyetin, 1961 de Menderesleri katleden zihniyetle, 1972 de Denizleri katleden zihniyetin aynı olduğunu gördüm hep...
Öte yandan zulme uğrayanların bu zalim zihniyete karşı bir vicdan zemininde buluşamadıklarını da görüyordum... Mazlumların fırsatını bulduğunda hemencecik zalimler tarafına demiri atabileceklerini görüyordum...
Denizleri katleden zihniyetle hesaplaşabilmek için Denizlerin de anaforundan kurtulamadıkları o ittihatçı zihniyeti önce kendi ruhumuzdan tasfiye etmemiz gerekiyor... Bu tasfiyeyi gerçekleştiremezsek bilin ki Deniz, Hüseyin ve Yusuf un kemikleri sızlamaya devam edecek...
her şeyden önce hayalleri, idealleri ve cesareti için takdir edilmesi gereken devrimci.
yaşasaydı, yaşamasına izin verilseydi eğer, şu an türkiye'de tek başına bir numaralı muhalefet olurdu eminim.
gerçi hayır, bu ülkede konuşanları susturuyorlardı değil mi? bu sefer de suikaste kurban giderek yürekleri dağlardı...
gözü arkada kalmıştır. ülkenin bu halini gördükçe de yattığı yerde kıvranıyordur yazık ki...
düzensizliğin, üç kağıtçılığın, hırsızlığın, çapulculuğun, adaletsizliğin, yönetimsizliğin hüküm sürdüğü bir zamanda "sadece" vatan ve insan sevgisini yüreğinde barındıran, sözde düzene, sözde adalete, sözde yönetime, sözde hukuka, yolsuzluklara baş kaldıran, olana uymak yerine olması gereken için canını verirken bile vatan ve insan sevgisini dilinden düşürmeyen, amerikan emperyalizmine ve sömürüsüne karşı çıkıp vatan haini gibi gösterilen "bu ülke insanlarının haketmediği bir kahramandır"