bu insanı veya karşıt grubunu seven sevmeyen destekleyen desteklemeyen bir sürü vatandaşımız var.ama benimde bir sorum var?deniz gezmiş veya o dönemin sağcı gruplarının adı bu kadar fazla dilde yaşarken,
(bkz: mustafa kemal atatürk)ü kaç lafımızda bir anıyoruz.?veya hangi birimiz -istisnalar dışında- atatürk hakkında birçok şey okuduk ve biliyoruz?veya şu en önemli soruyu sormalıyım belki de...hangi birimiz onun çizip bize hedef gösterdiği yolda ilerliyoruz?cevap:binde birimiz...bu ülkede bazı siyasi grupları desteklemeden önce,atatürkçülüğü,okullarda sınıfa bir atatürk fotoğrafı asmaktan çok daha ileri saflara taşımalıyız bence..bu iletim eksi oylanabilir tabi..ama içerisinde birçok doğru saklamakta.
Deniz'in 1970 yılı sonunda, ODTÜ'de kaçak olarak kaldığı dönem, Şule Albayraktaroğlu adlı bir genç kızla olan arkadaşlığı ise yarı şaka, yarı ciddi şöyledir: ODTÜ'de bir kitaplık kurulmuştur. O dönem, yönetimini Şule Albayraktaroğlu adlı bir kız öğrenci yapmaktadır. Dersten çıktıktan sonra Albayraktaroğlu, kitaplığı açar. Bunu öğrenen Deniz, kitaplığa gider ve bazı kitaplar seçer. Kitapları aldıktan sonra kapıdan çıkarken, Şule Albayraktaroğlu, ODTÜ'ye yeni gelmiş olan tanımadığı Deniz'in yolunu keser ve **Kitabı dışarıya vermiyoruz. Ancak burada okuyabilirsiniz** der. Deniz, **Yurtta kalıyorum. Okuduktan sonra getireceğim** der. **Hayır. Kitaplığın işleyiş kuralları böyle. Kitap burada okunur. Dışarıya götürmenize izin veremem...**
Genç kızın sorumlu davranmasından hoşlanan Deniz, kendini tanıttıktan sonra seçtiği kitapları alır ve odaya gider. Arkadaşlarına, **Yahu! Siz oraya 'Kitaplık Sorumlusu' diye yırtıcı bir kaplan koymuşsunuz. Az daha parçalıyordu beni. Ama, ona ne oyunlar oynayacağım** der.
Bir gün, Yusuf ile Deniz, birlikte kitaplığa iner. Albayraktaroğlu'na yaklaşan Deniz, **Hanımefendi! ikimiz de sizi beğendik. Evlenmek istiyoruz. Acaba hangimizi beğeniyorsunuz?** der. Yusuf'la 201-202'ye gelen Deniz, oynadığı oyunu arkadaşlarına anlatır: **Ondan öcümü aldım, ama henüz bitmedi...**
Kız kaçırmaya atla geldi
Birkaç gün sonra Deniz, ODTÜ arazisinde dolaşırken, bir ata rastlar. Binip yurtların önüne gelir. Albayraktaroğlu'nun kaldığı odanın penceresinin önüne giden Deniz, orada, tüm muzipliğiyle bağırır: **Hadi kız, bohçanı hazırla... Seni kaçırmaya geldim...**
Albayraktaroğlu, pencereyi açınca, Deniz, atı sürüp oradan uzaklaşır. Bu olayı, yurtların önünde bulunan herkes, kahkahalarla gülerek izler.
yayılmacı sovyet emperyalizminin yerli işbirlikçisi. hayatı boyunca hiç çalışmamış, emek vermemiş olduğu halde proleterlik satmaya kalkması da tam bir ironidir. bu aslında onun ne kadar zayıf karakterli olduğunun göstergesidir. ama emperyalizmin işbirlikçilerinde aradığı en önemli özellik de bu değil midir zaten ? angaje edilen insanların çoğu böyle zayıf karakterlidir. boyunun ölçüsünü almıştır sonunda.
"yaşasaydı n'OLURDU?" SOrUSUNA CEVAPLAR TÜRETMEK KADAR SAÇMA BAŞKA BiR eylem düşündüm mamafih bulamadım. hülasa bulamadığım için ben de saçmalayacağım.
deniz gezmiş'i çılgınlar gibi övebilirim. bundan ne karım, karımız olur? karmam yükselir en fazla, birkaç puan. o kadar. methiyeler düzmeyi bırakıp realist olmak da fayda var o zaman.
hatırla sevgiliizleyip deniz gezmiş hayranı olanlara söyleyeyim. deniz'in en yakın arkadaşlarından doğu perinçek diyor ki:
"hatırla sevgili dizisini 27 mayıs karşıtları yapıyor. beni deniz'le karşıt saflarda gibi göstermişler. oysa böyle bir şey yok. deniz de 27 mayısçıdır."
hani şu çok meşhur "samsun'dan ankara'ya mustafa kemal yürüyüşü" vardır. işte o 19 mayıs'ın ardından mihri belli'nin evinde toplandıklarını belirten perinçek -toplantıda cengiz çandar, mahir çayan, deniz gezmiş, oral çalışlar falan da var- orada deniz gezmiş'in kendisinin fikirlerini desteklediğini de eklemeden geçmiyor.
evet durum bu. hani şu solcuların sövüp durdukları perinçek böyle söylüyor.
öte yandan oral çalışlar, çengiz çandar ve sair... bunlar deniz'den daha az mı "ateşli" devmrimcilerdi?
kabul edin ya da etmeyin, insanlar büyüdükçe muhafazakarlaşır. solcular yaşlandıkça sağcılaşır. 20'li yaşlardaki, öğrencilik yıllarındaki devrimcilik buharlaşır. artık kaybedilecekleri şeyler vardır.
deniz gezmiş yaşasaydı ulusalcılığa daha yatkın olurdu kanaatindeyim. zaten çok seçenek de yok illaki sol cenah da yer alcaksa. bindelikli oy dilimine sahip marjinal sosyalist partilerin birinde başkan olarak da görebilirdik kendisini. liberal-sol rüzgarına kaptırıp kendini taraf gazetesinden seslenebilirdi biz kardeşlerine murat belge misali. murat belge deniz gezmiş'ten daha az mı marksistti ha, söyleyin!
doğan yurdakul ve soner yalçının bay pipo kitabında CiA-savak-provakatorleri tarafından nasıl kullanıldığı ayrıntılı olarak anlatılan öğrenci lideri. kendince çok kutsal bir amaç uğruna ölmüştür ama aslında piyon olarak harcanmıştır.
(bkz: kontrgerilla)
(bkz: darbeler ve gizli servisler)
(bkz: gladionun türk tetikçisi)
(bkz: analiz)
ordu ve devletin cadı kazanı gibi kaynadığı bir türkiye döneminde, her düşünce her söylem serseri mayın gibi insanların elinde,beyninde patlarken kime ve nereye yamanırsa yamansın sonu değişmeyecek insandı. o dönemde erbakana yaslananda, türkeş safına geçenlerde, komünist geçinenlerde gizli eller tarafından 2 lira gibi harcanmaktaydı.
(bkz: hamasi yorumlardan uzak entrylere devam mitingi)
eğer söylenenler doğru ise çok sağlam müzik zevki varmış. Concierto de Aranjuez o kadar güzeldir ki. ki o dönemlerde böyle eserleri elde etmek ne kadar zorken.
Yüreği sadece vatan sevgisiyle dolu olduğu için idam edilen, yoldaştır. Cesur yüreği ile Bağımsız bir Türkiye için çabalamıştır. Ve karıncaya dokunamayacak kadar da hassas bir yüreği vardır. Gülünün solduğu akşam (Erdal Öz) adlı kitabı okursanız , yüreğinin derinlerini görüp onu çok daha iyi anlayabilirsiniz.
hey yo derdimi anlatmak istiyorum.(sik sok rapççi bi intro, giriş değil bak intro, ha ona göre)
e madem ideolojik sidik yarıştırma seansı başlayacak benim de çorbada bir tuzum bulunsun. ben de en uzağa attırabileceğime inanıyorum benim de böbreğim var benim de boşaltım sistemim var.
bu banka soymak, halkı isyana teşvik etmek, adam kaçırmak bunların hepsine söyleyecek karşı argümanlarım var ama ilk önce şu polisle çatışma hedesine gelelim allahaşkına o günkü şartlarda, insanların, gözaltında öldüğü günlerde polisin yanında olmak mı yoksa polisle çatışmak mı daha saygıdeğer? burada sağcı solcu ayrımı yapmıyorum. çünkü polis de öyle bir ayırım yapmadı o dönemde.
bir kanaat önderliğine soyunmuş , kurtuluşu fikirlerinde görmüş ve buna inanmış bir insanın halkı arkasına almak istemesinden doğal bir düşünce olamaz. tabi buna halkı isyana teşvik etmek diyenler de olacaktır her zaman. ilginçtir solcularda deniz gezmiş’in halktan kopuşunu anlatırlar. halktan kopmuş bir insan halkı isyana teşvik etse ne çıkar?
isnat edilen suçları benden önce bir çok arkadaşım aklamaya yönelik kısmen duygusal entryler mutlaka girmişlerdir. bu yüzden çok uzatmak istemiyorum. ancak deniz gezmiş’in suçlu olduğunu düşünen birinin hakettiği şekilde öldüğünü söylemesi bugünkü konjonkturde gülünç oluyor.
madem adı geçen bu suçların cezası ölümdü neden bu bankaları hortumlayanları yönetici diye kendi ellerinizle seçtiniz? madem bir suçtu bu neden daha sonra bu suçun katbe kat fazlasını işleyenler hukuk önünde aklanıp paklanıp aparttıkları paraları jakuzili triblex villalarında yerken sesinizi çıkartmadınız. sağ ülkenin bütün damarlarında, en ince kılcallara varıncaya kadar gezerken gerzekçe bir komünizm tehlikesi öne sürülerek gücü yetenler bu adamları kurbanlık koyun gibi harcadı.
hadi banka soyguncularını geçtim. ya başınıza tacettiğiniz diğer suçlular... haluk kırcılar, mehmet ali ağcalar, oral çelikler, eli kanlı katiller, uyuşturucu kaçakçıları, silah tacirleri, abdullah çatlılar, bunlara neden "suçlu" diyemediniz. suçlu demek şöyle dursun, model aldığınız kişiler ilan ettiniz. bu tutarsızlık yakışıyor gerçekten de ama komik. lütfen daha tutarlı olamya çalışın diyeceğim öyle olamayacağınızı bildiğim için hiç mi hiç içimden gelmiyor.
Şu komik cümleler bile deniz gezmiş'in ne şekil bir idol olduğunu kanıtlamaktadır. Hadi sevmiyorsun, karşısın bari şöyle şeyler yazarak kendine güldürme. Hangi ülkücü mücadele acaba? Bugün tüm islam aleminin bile lanetler yağdırdığı amerikan askerlerini deniz gezmiş ve arkadaşları denize dökerken, yurtseverlere saldırmak olan ülkücü mücadele mi? Yoksa cia tarafından organize edilmiş kontrgerilla şefi alpaslan türkeş gibilerin oyuncağı olarak onlarca, yüzlerce insanı katleden ülkücü mücadele mi? hadi onu da geçiyorum her daim emperyalizmin yurtseverlere karşı, bağımsız türkiye diyenlere karşı maşa olarak kullandığı bilinçsiz, anti sosyal ülkücü mücadele mi?
bir çok insana isim babalağı yapmış devrimcidir. yaptıklarının onda birini yapamayanlar konuşmamalıdır. her zaman ileriyi düşünmüş, tam bağımsız, gerçekten demokratik bir ülke için canını vermekten korkmamıştır. onun yaptıklarının onda birini yapmadan ileri geri konuşmamak gerekir.
kağıttan bir gemidir devrim
kim bilir kaç yunus görmüş
kaç deniz gezmiş.
Atatürk ilke ve inkilaplarına düşman Atatürk'ün kurduğu düzeni ıslah etmeye değil değştirmeyi çalışan,demokrasiyi içine sindirememiş, temeli olmayan iddiaları yüzünden onlarca vatan evladına ülkücülerle beraber bir oyuna kanarak kıyan, Amerikan emperyalizminden ülkeyi kurtararak Ruslara emanet etmeyi planlayan insan.
12 haziran 1968'te istanbul üniversitesini işgal etmiştir. (hukuk okuyup okul basmak hangi zihnyet ürünüdür? eğitim yuvasına anarşiyi aşılamak nasıl bir dünya görüşünün ürünüdür? burada popüler olmak istemiş arkadaş)
1971'de ankara emek iş bankası şubesini soymuştur. ( kendisini robin hood zannetmiş arkadaş)
1971'de ankara'daki amerikan üssünden 4 amerikan askeri kaçırmıştır (büyük ihtimalle burada ne yaptığının kendiside farkında değil. insan kaçırmış, geri teslim etmek zorunda kalmış. arkadaş burada ramboculuk oynamış biraz)
düşüncesi uğruna çektiği işkencelerden yılmayan,davası için korkmayan,sonuna kadar ömrünün bu yoldan ayrılmayan büyük kişilik. ipe giderken dahi aldığı son nefeslerinde dahi özgürlüğü eşitliği savunan eşşsiz insan. vazgeçilmemezliğin en güzel örneği.
son sözünü bile tamamlayamamış zavallı. tüylerim ürperir aklıma geldiğinde..
"sayın savcı,
amerikan emperyalizmi gayrî millîdir.
ona ortaklık edenler ulusumuza ihanet etmişlerdir.
emperyalizme karşı mücadele suç değildir, silahlı mücadele ise anayasayı ihlâl değildir.
gayrî millî olan emperyalizm ve ortaklarının sömürüsü, anayasaya aykırıdır.
buna göre iki şey var:
eğer belli bir hata sonucu, iddianame ve mütalaayı hazırladınızsa, dikkatli olunuz; idamını istediğiniz kişiler kasaplık koyun değildir ve siz savcısınız.
yok eğer yaptığınızın bilincinde iseniz; yolunuz açık olsun." demiş savcıya, öyle de cesur bi insanmış. inandığı dava için can vermekten korkmamış.
editditditdit: bunu eksileyenler, merak ederim ki deniz in söylediği şeylerin doğruluğundan gocunmanızla ilgili olabilir mi bu durum???
bugün bolluk içinde yaşayan ve "benim nasıl olsa rahatım yerinde, millet açmış tokmuş, şunun bunun hakları ihlal ediliyormuş kardeşim banane" anlayışıyla hareket eden, bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık oynayan gençliğin asla anlayamayacağı, çeşitli hakaret, benzetme ve karşılaştırmalarda bulunarak küçültmeye çalıştığı *, inançlarının peşinde onurlu bir şekilde koşan devrimci yürek.
amerikaya lanet ederken ellerindeki metinlerin amerika tarafından kendilerine verildiği, emperyalizmin kapitalizmden ibaret olduğunu sanıp komunizme yakınlık duyan topluluğun devlet tarafından suçlu görülerek idam edilen anarşist bir ferdidir.
güzel yazmak için sivrilmesi gerek kalemin. sivrilmenin bedeli kısalmaktır. bir kalemsen şayet bu ülkede ve onların kalemtraşına girmeden kendi bıçağınla sivrilmeyi kafana koyduysan, kırarlar işte böyle ucunu.
bıçakla sivrilmiş bi kalemdi deniz. o yüzdendir bu şaşaa...
sadece 25 yıl yaşayarak, aradan bunca sene geçmesine rağmen hala onu hatırlıyor ve anlayabiliyorsak bence bu büyük bir başarıdır. kim ne derse desin dolu dolu bir hayatı oldu * ayrıca denizin ve diğer devrimcilerin yaptıkları hafife alınmamalı. karı kız ayağına komünistlik yapmamıştır. biraz düşünmek lazım. amaçları devleti bölmek değildi, satmak değildi. yani suçladığın adam vatanını canından çok sevmeseydi ölmüş olmazdı.
