batılılar geldiklerinde ellerinde incil, bizim elimizde topraklarımız vardı. bize, gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğrettiler. gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde incil onların elinde topraklarımız vardı. (kenya kurucu devlet başkanı kenu kenyattu). bizim bu durumdan ne eksiğimiz var ki. deniz fenerinin ne farkı var sömürenlerden.
alman savcının "asrın yolsuzluğu" diye tanımladığı esas uzantılarının türkiye'de olduğunu söylediği fakat türkiye'de deniz feneri deyince hukukun tıkandığı hırsızlık hareketi.
Kanal 7'de ilk başladığı zaman Uğur Arslan'ın üstü açık chevrolet impala tarzı pembe bir antika ile türkiye'yi dolaştığı ve bam teli tayfun talipoğlu ikilisini akıllara getiren izlenesi programdı.
Sonra ne olduysa oldu. Gezi programı hayır hasenat aracılığına dönüştü. Burada da sorun yok. Çünkü izlemiştik o bölümleri de. (hatta duygulanıp ağlayan, bağışlarda bulunan tanıdıklarımız bile oldu)
Derken "bu asrın iyilik hareketi" tarzında sloganlarla coşan hareket almanya'ya uzandı. Allah, kitap, hak, hukuk diyen insanların "herkes kendine müslüman" mantığı ile hareket ettiği ortaya çıktı...
Normalde manzara fotoğraflarının vazgeçilmezlerinden olan, duvarlarına aşıkların yazılar, ayyaşların maniler yazıp boş bulanların içine girip mıçtığı güzelim mekanlar bu adamlar sayesinde tü kaka ilan edildi...
Deniz feneri dediğiniz an akla gelen ilk şey ne yazık ki vicdanlarda kanamakta olan davadır artık günümüzde...
Almanya'dan Türkiye'ye 17 milyon euro para transferi yapmış dernektir. Türkiye'ye transfer edilen bu paralar hangi kurum ve şirketlere aktarıldı, kimlerine cebine ne kadar para girdi bunlardan haberimiz yok. Haberdar olmamızı sağlayacak savcılar görevden alındı, sonra da utanmadan bir de bu insanlara soruşturma açtılar.
muhafazakar geçinen çevrelerin alınındaki kara lekedir, kul hakkıdır.
yakın zamanda gerçekleşen ve hadislere güven olmaz diyemedikleri için susmayı yeğleyenlerin utancıdır, iktidar partisinin kanatları altına alınmış, üzeri örtülmeye çalışılmış hırsızlık olaylarından biridir..
köşe yazarı necati doğru konuyla ilgili son gelişmeleri kaleme almış.
--spoiler--
Karar aşamasına geldi. Görünüşte 3 Cumhuriyet savcısı yargılanıyor Özünde ise " Adaletin bağımsızlığı " mahkemeye çıkartıldı ve " cumhuriyet savcılarına gözdağı verme " davasına dönüştü.
Bu yüzden iddia ediyorum.
Savaşa girmekten daha önemli.
Bu 3 savcı ne yapmıştı?
3 yılda ayrıntılı bilgi, belge, kanıt toplamışlar; iktidar partisi AKP ye ve Başbakana yakınlıklarıyla bilinen şüphelilerin " örgütlü dolandırıcılık suçu işlediklerini ve gurbetçi işçilerden topladıkları hayır paralarını kişisel servetlerine aktardıkları " sonucuna varmışlardı.
iktidar yakınları şüpheliydi.
Tutuklu yargılanacaklardı.
Xxx
Zaten bu davanın ilk adımı Alman Adaleti tarafından görülmüş, suçlular hapse konulmuş ve Alman hakimler, " asıl suçlular Türkiyededir. Türk adaleti de Türkiyedekileri bulsun " kararına varmıştı. Alman hakimler, " bu suçluların arkasında Türkiyede politikacılar olabilir " demek istiyorlardı.
işte 3 Cumhuriyet savcısı:
Nadi Türkaslan.
Abdulvahap Yaren.
Mehmet Tamöz.
Özünde " vicdanlı insanlardan, sahipsiz ve muhtaçlara verilsin diye, toplanan paraları buharlaştırarak kişisel servet yapılması olan Deniz Feneri e.V Derneği " soruşturmasını yürütüyorlardı.
3 savcı 3 yılda yol almışlardı.
Mahkemeye hazırlıklı geliyorlardı.
Deniz Feneri e.V de görev alanlara, para toplayıcılarına, parayı bavullarla Türkiyeye taşıyıcılarına, paranın toplanmasında dini duyguları istismar eden yayınlar yapan tv kanalının Almanya bağlantılarına, derneğin yöneticilerinin siyasi bağlantılarına, muhtar adları kullanarak sahte fatura ve istek formu düzenleyenlere kadar Çok ciddi bilgi, belgelere ulaşmışlardı.
3 savcı görevden alındılar.
Hukuk ve adalet şok olmuştu.
Xxx
Hatırlayacaksınız.
Asıl şok arkadan geldi.
iktidar partisiyle yakınlığı bilinen sanıklar, " savcılar mahkeme kararını tahrif ettiler " diye şikayet dilekçesi verdiler.
Savcılar görevden alınmışlar.
Ardından suçlanıyordu.
Müfettişler incelemeye başladı.
Henüz raporlarını yazmamışlardı.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurumu (HSYK) başkanı, başkan yardımcısı ve Adalet Bakanı, gazete ve tvlere demeç vererek; " savcıları suçlu " ilan ettiler.
Xxx
Adalet Bakanı, sanki müfettişlere " hazırladığınız raporda savcıları mahkeme kararını tahrif etti ve görevi kötüye kullandı " diye yazın işareti veriyordu.
Nitekim rapor bu yönde çıktı.
Siyaset adaleti yönetiyordu.
Savcılara sopa gösteriliyordu:
Siz misiniz bu davayı yürüten!
Görün gününüzü.
Siz misiniz iktidar partisi yakınlarını " örgütlü dolandırıcılık " suçlamasıyla hapse gönderen!
Katlanın sonucuna.
Siz misiniz üstünü örtemeyen.
Ödeyin hesabını.
3 Cumhuriyet Savcısı, üzerinden sanki diğer savcılara ve adalete " sakın iktidar yandaşlarının üzerine gitmeyin " mesajı verilmek isteniyordu.
Xxx
Bugün Ankarada Yargıtay 11. Ceza Dairesinde " Deniz Feneri e.V derneği soygunun Türkiye ayağı soruşturmasında organize suç bulan " bu 3 Cumhuriyet Savcısını suçlayan dava karara bağlanacak.
Bu dava savaştan önemli.
Avrupa Yargıçlar ve Savcılar Birliği nin (MEDEL) hazırladığı raporunda; " Politik gücün yargısal süreçlere müdahalesi " başlığı altında çarpıcı örnekler sıralaması yapıldı. Deniz Feneri e.V birinci sıraya konuldu.