yıllardır siyasetcilerimizin secim vaad lerinde bulundukları kimsenin bugünkü şeklini beğenmediği ama başa gectikten sonra deiştirmeyi ve geliştirmeyide hiç düşünmedikleri siyasi sistem,
yangında ilk kurtarılacak elbet değildir. bir olağandışılıkta, konjonktürüne kurban olduğumuz ülkemizde (ki hem kendisine ki hem ifadesine) her zaman için ilk feda edilecektir. ne ekmek gibidir, ne de su, bir fuzuli ihtiyaç gibi aksettirilir, kendisine gereklilik biçenler ise özenle marjinalleştirilir. bu durumun güzel bir ifadesi ise kendisini gökhan özgün'ün 15/06/2007 tarihli yazısından alınmış bir pasajda bulur. alıntıladım vesilesiyle.
"Demokrasinin yalnızca bir 'hümanist' mesele olarak 'lanse' edilmekten vazgeçilmesi gerekmiyor mu? Anasından babasından tek tokat yememiş, değil insana, bir böceğe dahi istese bile kıyamayan, şile bezi elbise giyip, 'çok keyifli'den başka sıfat kullanmayan 'sanat festivali' insanlarının çaresiz arzusundan başka bir şey olamaz mı demokrasi?
Türkiyemizin bazı 'demokrat geçinenleri' de bu 'hümanist' yoruma pek bayılırlar. Niye mi? Çok kullanışlı olduğundan tabii. Rüzgâr 'demokrasiden' yana eserse demokrat olacaksın, rüzgâr döndü mü, "Bu Cihangirli çocuklar, Bodrumlu enteller, 'Hepimiz Ermeni'yiz'ciler iyi hoş çocuklar da, biraz havailer, epey de hayalciler, 'reel politika'dan da hiç anlamıyorlar" deyip hoop diye bir 'çekirge' gibi öbür tarafa sıçrayacaksın. Hem de bir sıçrayacaksın, 10 sıçrayacaksın, 100 sıçrayacaksın.
Demokrasiyi kadınsı 'neşeli günler' hümanizmasıyla, 'reel politika'nın 'Bu mesele senin boyunu aşar' maçoluğu arasına sıkıştırmak, Türk oportünizminin en büyük başarısıdır herhalde. "
ortalama bir insanin, demokrasi dendiginde aklina gelen genel özelliklerin, su an icin dünya üzerinde uygulanan ülkesinin olmadigindan olacak ki, hayalden öte olmayan bir gereksizliktir.
demokrasinin yaşaması için cumhuriyet gibi bir sistemin varlığı şart değildir. isveç, norveç, danimarka, hollanda gibi ülkelerde (artık eskisi kadar mutlak güce sahip olmasa da) krallık vardır ve bu ülkeler demokratik ülkelerdir.
ancak monarşiden evrimleşerek bugüne gelen avrupa modeli parlamenter sisteminden ziyade, abd'nin asla mutlak bir sistem olmadan en baştan kendine uygun gördüğü demokratik ve cumhurun katılımına dayalı sistem herhalde demokrasinin yaşaması için en uygun zemindir. ve başka sistemlerden doğarak, eski -dayatmacı sistemlerin izlerini taşıyan avrupa parlamenterizminin aksine bu sistem güçler ayrılığı ilkesini optimum çalıştıran ve güçlerin birbirini en iyi biçimde denetlemesini sağlayan sistem olarak tarihe geçmiştir.
peki "demokrat olmak için cumhuriyetçi olmak gerekmez" dedik, öyle ki çoğunluğun isteği (kime göre çoğunluk) üzerine krallık da getirilebilir, şeriat da...ki bu çoğunluk kavramı çok tartışmalıdır, örneğin türkiye'de eskilerde uygulanan milli bakiye sistemi şu anda uygulanıyor olsa mecliste onlarca parti olur ve büyük ihtimalle akp gibi bir oluşum iktidarın ancak uzağından geçebilirdi.
o halde cumhuriyet kavramı ile demokrasi nerede çakışıyor? cumhuriyette (ilkesel olarak) halkın kurduğu devletin yasal olarak belirlenen çerçevesi çoğunluk kararı da olsa değiştirilemez, temel ilkeleri değiştirilemez, krallık mrallık getirilemez. yönetim biçimi belirlenmiştir, halk oyuna tabi cumhuriyet rejimi uygulamadadır ve çoğunluk götünü de yırtsa kendi adına tüm halkın söz hakkını elinden alamaz.
bir şekilde iktidara gelen (çoğunluk olan azınlık) kendi fikirleri uğruna rejim değişikliğine gidemez, kafasına göre davranarak devletin temel kurumlarına zarar verdiği anda yasak elmayı ısırmış olur.
bazı ülkelerde böyleleri sistem içinde elenerek, yargı yoluyla icraatları durdurulur. bazılarında işin suyu çıkar asker müdahale eder.
türkiye'nin ve türk halkının 1839'daki gülhane hattı humayunu'ndan bu yana geçen uzun bir mücadeleden sonra demokrasiden ne kadar zorlansada geriye dönmesi düşünülemez.
son günlerde tüm metro ve otobüs duraklarını süsleyen afişe göre 'Demokrasinin Yıldızları: adnan menderes, turgut özal, recep tayyip erdoğan . onlar atatürk ün açtığı demokrasi yolunda bayraklaşan liderler...'
vaayyyyy be bak sen ülkemdeki demokrasi savunucularına. son 5 yılda bizzat şahit olduğum demokrasiden birkaç örnek:
1)iktidara muhalefet eden basın anında mali incelemeye alınır. çünkü demokratik ülkelerde basının işi başbakanın memnuniyetini sağlamaktır. e tabi başbakan da onlara ufak tefek güzellikler- ihaleler, affedilen vergi borçları, görmezden gelinen yolsuzluklar vs vs -yapar.
2)tıp bayramı işçi bayramı meydanlarda yürüyüşlerle kutlanamaz.insanların seslerini duyurmamaları için her türlü baskı uygulanır. işlerinden olmakla tehdit edilip bundan yılmayanlarsa gerekirse ölümüne coplanır tokatlanır.
3)muhalefet partileri ülke geleceği için verilen kararlarda devre dışı bırakılan, cumhurbaşkanı seçilirken bile fikri sorulmaya değer bulunmayan, başbakanın can sıkıntısını gidermek için çelik çomak verip oynattığı cibiliyetsizlerdir.
4)güzel yurdumda anayasayı korumak ve uygulamakla görevli anayasa mahkemesi demokrasiye kurşun sıkar, cumhurbaşkanı yasaları sırf onlara zorluk çıkarmak için haftalaca köşkte bekletip veto eder,asker gevezeliğinden konuşup demokrasiyi sekteye uğratır,ülkenin geleceği için meclise girmeyerek tepki gösteren milletvekilleri vatana ihanet eder, meydanlara toplanan milyonlar bindirilmiş kıta olur.
5)ancak dış güçlerden sağlanan maddi destekle bu ülkede mustafa kemale türkiye cumhuriyetine hakaret edenler demokratik haklarını kullanırlar. konuşma özgürlüğü basın özgürlüğü vardır memlekette. binlerce 'KELLE'yi uçurup hala kan akıtmaya devam eden bir örgütün açık destekçileri kendini bilmezler çıkıp konuşurlar da kimse susturmaz demokrasiye inancından. ama genelkurmay başkanı çıkıp ülkede 23 nisanlarda düzenlenen kuran okuma yarışmalarını laikliğin ve cumhuriyetin tehdit altında olduğunu bunu yapanların türkiyenin açık düşmanı olduğunu açıklayınca demokrasinin ana vatanları avrupa ve abd bile anında açıklama yapıp aman asker bu işe karışmasın demokrasiye zarar gelmesin derler.
6)ve tüm bunların ana fikri demokrasi harika bir şeydir.neden mi işte böyle demokrasinin bayraklaşan liderleri olursanız villalarınızın sayısını unutursunuz, banka hesaplarınız dolar taşar. eşe dosta da faydanız dokunur. oğlunuz 25 yaşında gemiler, dönüm dönüm araziler alır 500 ytl maaşıyla.belki yumurta fabrikası kurar. eşiniz özel hastaneler açar. çocuklarınız abd de okur(mağlum yine de bizden daha demokratikler türban falan hiiiç dert değil oralarda)haa bide çürük raporu alıp askerlikten kurtulurlar.doğuda savaşıp şehit düşen askerinin cenazesinde canı yanan halksa bu demokraside hükümeti protesto etmesin diye cami avlusuna sokulmaz, fazla sesi çıkanlar göz altına alınır. istanbul emniyet müdürü cenazede baş sağlığı dilediği şehit yakınlarına sırası gelen gidecek der ama o sıra bir türlü bunların oğullarına gelmez.
7)demokrasi kültürünü kazanmak zor sanmayın önce bi cemaate üye olun. imam hatip lisesini bitirdikten sonra birkaç tarikat liderinin önünde diz çökün bi kaç teröriste paranız kadar kefil olun,demokrasi amaç deil araçtır, egemenlik kayıtsız şartsız allahındır diye zırvalayıp bikaç şiir okuduktan sonra ki temanın atatürke hakaret olması tercih edilir bi gün çıkıp değiştim değişerek geliştim diye bomba bi söz söyleyin. sonrası mağlum yolsuzluk hırsızlık yalan ülkeyi talan. hayırlı olsun yüce demokrasiniz vatana millette!!!
Eskiden kelek aşk romanlarını Kerime Nadir, Muazzez Tahsin, Ethem izzet falan yazarlardı (bu yolun yolcusu Peride Celal yaşlılığında nedamet getirip ciddi romana geçmek isteyince başaramadı)... Kızların anaları bunları okurlardı.
Sonra bu isimler çok çeşitlendi ve ortalığı pıtırak gibi aşk esnafı; kapladı. Gazeteciler de bu işte ekmek gördüler ve gazete sayfalarında da kolunu sallasan aşk yazarına değmeye başladı. Şimdi hemen her gazetemizin bir moruk yazarı, bir ciddi yazarı, bir fosil yazarı, bir laga luga yazarı, bir yazar olmayan yazanı, bir kavgacı yazarı, bir tetikçi yazarı, bir yemek yazarı, bir aşk yazarı, bir de çatlak karısı var!
Demokrasi çeşitliliktir arkadaşlar! (engin ardıç ın 12.11.2004 tarihli star gazetesindeki yazısından)
turkiye nin kurtce sarkiyla eurovision da temsili nin gerçekleştiği gün göğe yükselecek imiş efendin bu. ulan buranın adı türkiye, resmi dili türkçe. şimdi diyeceksiniz ingilizce şarkı ile katılırken bişey demiyosunuz. ulan 20 devletin 10 u 15 i ingilizce şarkı ile katılıyor neden çünki bu dil artık evrensel bir dil peki sizin kürtçenizi tüm avrupa biliyor mu? bilmiyorr. kim biliyor bizim doğu bölgemiz ve de ırakın kuzeyi biliyor o zaman konuşmayacaksınız efendim saçmaladığınız zırvanın hiçbir yönden demokrasi ile ilgisi olmamakla birlikte tümü ile yanlıştır. **
kapitalizmin anayasal güvenceyle korunduğu ülkelerde; bireyin kendi tecavüzcülerini seçme hakkından ibaret yönetim biçimi. ayrıca bireye bu tecavüzden zevk alıp orgazm olma hakkı da kanun hükmünde kararnameyle tanınmıştır.
"çoğunluğun dediği olur" olarak anlaşılan; fakat özünde "çoğunluğun dediği azınlığın temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayamaz" demeye getiren yönetim biçimidir.
bir yanlışa yol açmamak için tüm yanlışlara kapı aralayan sistemdir. doğruyu bulmanın değil ortayı bulmanın yoludur. doğrunun bilindiği yerde demokrasinin adı geçmez. bu yüzden demokrasiyi bir fikir olarak kabul edemeyiz ve insanları demokrat olarak sınıflandıramayız.günümüzde böyle vasıflandırılan insanlar daha ne olduklarını anlayamayan veya anlatamayan insanlardır.
insanın ilkel güdülerine tamamen aykırı fenomen. günümüz insanının ilkel güdülerine göre yaşadığını hesaba katacak olursak, demokrasinin sadece içi boş bir sözcük olduğunu görebiliriz. aynı durum adalet için de geçerlidir.
ülkemize gelmesini umutla beklediğimiz durum... yok değildir, ama demokrasimsi bir durum söz konusudur... kendini bilmez üç beş kişinin kafasına göre şekil vermesidir...
Demokrasi anlayışı yaşatıldığı devletin siyasi rejim biçimine ve anayasasında belirtilen değişmez , temel maddelerine göre yorumlanır . Cumhuriyet rejimi ile yönetilen bir ülkede şeriatçı ya da komunizme dönük bir demokrasiden bahsetmek bölücülüktür , rejim karşıtlığıdır . Demokrasi ve laiklik anayasada belirtilen ilkeler doğrultusunda taraf tutar . O anayasa ise millet egemenliğine dayanır . Yani işine geliyorsa canım...
(bkz: Şeriaat isteyenlerin uçak bileti benden kampanyası)
halkın kendi kendini yönetmesidir. ancak demokrasi tek başına bir rejim olamaz çünkü demokrasi çift taraflıdır. bir yanı halk için bir yanı ise monarşi içindir. bu yüzden demokrasi 'doğrudan' ve 'temsili' olmak üzere ikiye ayrılır.
doğrudan demokrasi; kararların doğrudan doğruya tüm şehir halkı tarafından oylanarak alındığı sistemdir.
temsili demokrasi; kararların halkın seçtiği yada halkın kralının veya padişahının seçtiği meclisin almasıdır. türkiye'de bu uygulanmaktadır. temsili demokrasi.