bir parti * yüzde 49 oy alınca ama diğer 51'in dediğinin olması lazım çok saygısız bir hükumet deyip.
bu ülkeyi yıllarca yüzde 17 alan partiler yönetirken sesini çıkarmamaktır.
her bakımdan bu sistemde pahalı bir işleyiştir. seçimlere haracanan masraf, seçmenin vereceği karar, özellikle seçimden sonra hükümetin yaptırımlarına maruz kalmak bu sistemde oldukça pahalı bir işleyiştir.
demokrası olur çelişanın emeklilik haklarıyla oynanır,
demokrasi olur kıdem tazminatları yok olur,
demokrasi olur memur işçi ücretleri pazarlık konusu olur,
seçim olur kadro gelir, seyyanen zam olur, belediye hizmetleri artık, böylede garip işleyen durumlarıda vardır.
tam anlamıyla uygulandığında en ideal yönetim biçimidir. ancak şu anda dünyada uygulandığı haliyle son birkaç yüzyılda insanlığın başına gelmiş en kötü şeydir.
demokrasi :yunanca'dan türemiş bir kelime olan demokrasi, basit anlamıyla halkın kendi kendini yönetmesi demektir.demokrasi, batı toplumlarının sınıfsal yapılarındaki gelişmeler sonucunda ortaya çıkan bir yönetim anlayışı olarak, günümüzde bu gelişmeler sonucu, bazı temel ilkeler üzerine oturmuştur.bir devletin demokratik olabilmesi için ;
a) serbest seçim ve temsil ilkesinin,
b) genel ve eşit oy ilkesinin,
c) seçimler sonucu oluşan parlamentoda çoğunluğun yönetme hakkına saygı ilkesinin,
d) azınlığın haklarının korunması ve çoğunluğun yetkilerinin sınırlanması ilkesinin,
e) yasalar önünde eşitlik ilkesinin,
f) kişinin devlete karşı temel hak ve hürriyetlerinin korunması ilkesinin; anayasal düzen içinde güvence altına alınmış ve uygulanıyor olması gerekir. (anayasa hukukunun temel kavramları, yüzbaşıoğlu, 2000, 1476)
siyaset bilimcilerin, filozofların ve düşünürlerin tek bir tanımda asla hemfikir olamadıkları muhtemelen de olamayacakları kavram. demokrasi her ülkede, sistemde farklı şekilde uygulanabilir, tanımlanabilir. kesin olan bir şey var ki, hakkında bir şey bilen-bilmeyen herkes demokrasi istiyoruz der, yani iyi bir şeydir.
yüzeysel bir girizgahtan sonra fikrimi söyleyeyim, bence demokrasiyi biz türk halkı olarak yanlış anlıyoruz. en azından bir kısmımız yanlış anlıyor. benim demokrasiden anladığım çoğunluğun istediği olacak, azınlığın hakkı gözetilecek-korunacak. en basit haliyle bu yani, sözü çoğunluk söyleyecek, diğer azınlıklar biat edecek demiyorum ama azınlıklar çoğunluktan daha baskın çıkıp asarım keserim diyemeyecek.
çoğunluğu ev sahibine benzetiyorum, azınlık ise o evde misafir ama öyle akşamlık değil yatıya gelen misafir. ev sahibinin görevi misafirinin rahatını sağlamak, onu en güzel şekilde ağırlamaktır. tabi bu arada misafir evde eşyaların düzenine karışamaz, yemekte şunlar şunlar olsun diyemez, sadece gelirken tatlı alabilir ve diğer konularda da dostane bir şekilde tavsiye de bulunabilir. ha ev sahibi tutup "fıkralarla türkiye" izleyeceğiz diye despotluk yapıyorsa misafir onu kibarca eleştirebilir, kanalı değiştirmesi yönünde telkinde bulunabilir. ama ülkemizdeki bazı azınlıkların fikirlerini dayatma şeklinde olduğu gibi kalkıp televizyonu kıramaz, kumandayı gasp edemez.
özetle ev sahibi (çoğunluk) anlayışlı davranır, misafirine (azınlık) hoşgörülü yaklaşırsa herşey yolunda gider. pratikte mümkün mü bu? anarşizm kadar ütopya.
tc'de hep yanlış anlaşılmıştır hep sıkıntı olmuştur. efendim londra'da 2 sene once patlayan bombadan sonra ingiliz polisine terör şüphesi olanı sorgulamadan vurma yetkisi verilmiştir. acaba bu türkiye'de olsa neler denir neler yazılır tahmin etmek zor değil.
adam çıkar molotof atar cam çerçeve kırar "ne haddar da demokratik harakat dağa çıkmıyor şeherde en azından" derler ne bileyim adam vallahi özledik billahi özledik der demokrasi şehidi olur yani ayaklar baş olur başlar ayak.
güzel şeydir demokrasi ama derler ki hani o eski köhne tanımında senin özgürlüğün başladığında karşındakininki biter. ama yok canım benm özgürlüğüm nasıl biter demokrasi yok bu ülkede.
sonunda türk halkının gözündeki karşılığını anladım.
türk insanına göre demokrasi; güçlünün daha güçlü, zayıfın da daha zayıf olması gereken bir sistem. kim güçlü ise o haklı. kişi kurum ideoloji değil tamamen güç odaklı bir anlayış.
insanlar gerizekalı, aptal, cahil vb olsa da diğerlerinin onlara ve saçma tercihlerine saygı duyma zorunluluğu olmasıdır.
bu adam cahil, bu adam dinci, bu adam kandırılıyor, bu adam stockholm sendromuna kapılmış ve başka şekillerde ifadelerle görüşlerine saygı duymuyorsanız demokratik değilsinizdir. cahil, salak da olsa nasıl yaşayacağını seçme hakkı vardır.
insan istiyor ki herkes akıllı olsun, herkes mümkün olduğunca akla sahip olsun, mükemmele yakın olsun, bilinçli olsun. ama bu demokratik değil. bir gün kuzen birini tanımış sevmiş. çocuk salağın teki. önceleri karşı çıkmıştım ama düşündüm de onun salaklığı ne yaparsan yap değişmeyecek. çocuk da kendinin salak olduğunu biliyor, kabul ediyor. onu da öyle kabul etmek zorundayız. her insanın mükemmel olma zorunluluğu yok. kimseye bu salak, o yüzden ölsün , yok olsun demeye, tepeden bakmaya hakkımız yok.
isveç, danimarka, norveç gibi ülkeler için harika bir sistem.
2 üniversite bitir, 3 dil bil, yüksek lisans yap git oy ver sonra avrupa birliği'ne girelim mi sorusuna, "orada keçi peyniri varsa girelim" diyen amca senin için doğruyu seçsin. allah razı olsun, iyi ki varsınız...
4 sene sonra demokrasi ile olan randevuma geç kalmadım. 4 senede bayağı bir değişmişti yaşlanmış yorulmuştu. yüzündeki morlukları renkli boyalarla kapatmaya çalışmışlardı ama yüzünün derinlerine işleyen kırışıkları gördüm. bizi bir kabine aldılar. lütfen daha fazla canımı yakma dedi. umarım siz de çağrısına kulak vermişsinizdir.
islamcı ve kürtçülerimizin tekelinde olan kurum. islamcı ve kürtçülerin nazarında demokrasi deyince akan sular durur; kimse onlara yetişemez, yetişmesi teklif dahi edilemez.
türkiye versiyonunda 15 milyon oy alan ortalığı istediği gibi siker. "e ama halk öyle istiyor" der, "anayasayı her türlü değiştiririz halk öyle istiyor" der. "pis laikçiler halk laikçiliği istemiyor" der. kendisine oy vermeyen 25 milyon insan halk değil orospu çocuğudur zira.