demokrasi çelişkisi

entry5 galeri0
    1.
  1. * Yaman paradokstur. ütopyalarla çevrili demokrasiyi tam anlamıyla "sıçan" adam, Rousseau'dan çıkmıştır bu paradoks. demokrasilerde, seçim ile dikta rejimi ve anti-demokratik ideolojilerin savunucularının iktidarı kapma ve demokratik yönetimi kaldırıp diktatörlük kurabilme olasılıkları söz konusudur. (bkz: Hitler Almanyası)* Demokrasi şimdilerde tamamen çoğunluğun azınlığa tahakkümüdür ve bireyi yok sayar. Toplumları tanır. Bireyin atılımı ise yakındır diye düşünüyorum.
    0 ...
  2. 2.
  3. demokrasi bütün hakların kendisinde var olan şişman bir oburun ağzının kenarında kalan hak kırıntılarını(demokrasi) eliyle silkeleyip diğer insanlara sunduğu saçma ve soyut bir kavramdır.
    0 ...
  4. 3.
  5. demokrasinin güçlü olan çoğunluğun güçsüz olan azınlığa galip gelmesinin meşru adı olması itibariyle normaldir. şekli değiken olsa da aslolan her zaman güçtür.
    0 ...
  6. 4.
  7. demokrasi ve liberalizm konusunda freidman dan bilgi edinmesi lazım gelen çapulcuların ürettiği çekişkidir. bilmiyor kulaktan dolma yazıyorsunuz. ayık olduğum bir gün anlatacağım her şeyi sikik çapulcular. meselenin özü ak parti 3 dönem daha iktidar.
    1 ...
  8. 5.
  9. yoktur.

    demokrasi belli başlı kurallarıyla bir bütündür. içinden 1-2 kural dahi eksik olsa orada demokrasiden bahsetmek imkansızdır.

    demokrasi sadece seçim demek değildir.kaldı ki seçimler de ne kadar dürüst,şeffaf bir biçimde yapılıyor bu sorunun cevabı da demokrasi varlığını yada yokluğunu belirler.

    seçim nasıl yapılıyor? seçmen listeleri doğru mu? sayım şeffaf mı? sandık güvenliği sağlanıyor mu? seçimle ilgili bilgisayar programı hileye açık mı? iktidardaki parti, devlet imkanlarını kendi propogandası için kullanabiliyor mu? tüm bu soruların cevabına göre demokrasinin sadece bir adımı tamamdır yada ortada bir demokrasi yoktur diyebiliriz.

    tabi sadece seçimin dürüstçe yapılıyor olması da yetmez.siyasi partiler kanunu ve seçim kanunu da önemlidir. seçim barajlarıyla yüksek oy alan partilerin düşük oy alan partilerden oy çalması da demokrasiyle bağdaşmaz.haliyle oy hırsızlığı demek olan barajın var olduğu bir yerde demokrasiden söz edilemez.

    ayrıca partilerde önseçim yapılmadan adayların belirlendiği hiçbir milletvekili seçimi ne kadar şeffaf ve dürüstçe yapılılırsa yapılsın hatta seçim barajı hiç olmsa bile demokratik bir seçim olarak görülemez. zira parti liderinin belirlediği adaylar milletvekili seçildiklerinde liderin marabası olurlar meclis üyesi değil.böyle bir meclisle de demokratik bir düzen mümkün değildir.

    yukarıda da belirttiğim üzere devlet imkanlarının iktidardaki partiye akıtılması demokrasilerde kabul edilmez bir durumdur. sadece devlet imkanları da değil ülke içinden yada dışından yasal sınırları aşan hiçbir gizli bağış yada borç yine kabul edilemez.tabi bunun için kayıt altında bir ekonomi ve devletin tüm harcamalarını denetleyen bağımsız bir mali yargı organı gerekmetekdir.eğer sayıştay bağımsız değilse o ülkede yine demokrasiden bahsedilemez.

    doğru düzgün bir demokraside yargı bağımsızlığı hayati niteliktedir. hem mahalli yargı hem de üst yargı eğer bağımsız değilse o ülkede iktidar olan parti iktidar gücünü kullanarak yargıyı silah gibi görebilir ve toplumu dilediği gibi manipüle edebilir, muhalefete ve medyaya karşı yargıyı bir sindirme aracı olarak kullanabilir.

    eğer danıştay bağımsız değilse hükümet kanun gücünü dilediği gibi fütursuzca kullanabilir ve demokrasiyle ve anayasal düzenle çelişen adımlar atabilir.

    eğer anayasa mahkemesi bağımsız değilse 3'te 2 çoğunluğa sahip bir iktidar veyahut siyasi parti ortaklıkları diledikleri gibi anayasayla çelişen anayasa maddeleri çıkarabilir ve demokrasiyi zaafa uğratabilir.

    demokrasinin bir başka olmazsa olmazı özgür medyadır. medya gücü iktidarın kontrolüne girmemelidir. bunun için de kuralların demokrasiye uygun oluşturulması şarttır.devletle iş yapanın medya kuruluşu sahibi olmaması lazımdır. bir başka şart da rekabet kurallarının tastamam uygulanması konusudur. devlete yani iktidardaki partiye veya partilere göbekten bağlı olan sermayedar bir de medyanın genelini elinde tutuyorsa yargı bağımsız olsa dahi o ülkede medyanın özgür olduğunu söylemek mümkün değildir. dolayısı ile medyada kartelleşmenin de önüne geçmek zaruridir.

    medyanın yanısıra halkın da özgür olması elzemdir.kişi hak ve özgürlükleri hayatidir. fikir özgürlüğü, inanç özgürlüğü en temel demokratik haklardır.tüm fikirler özgürce ifade edilmeli,tüm inançlar özgürce yaşanmalıdır.bir inancın bir başka inanç üzerinde tahakküm kurması demokrasilerde kabul edilemez.haliyle devlet bu konuda garantör olmakla yükümlüdür.

    ayrıca devlet, kuralını kanununu hiçbir inançtan referans alarak oluşturamaz.toplumsal şartlar ve ortak akıl belirleyicidir zaten toplumsal şartların içinde toplumun ve toplum içinde kesimlerin örf ananeleri gelenekleri ve dini inançları da belirleyici etkendir ancak işte devlet inançlara açıkça vurgu yapamaz. devlet tüm birimleriyle inançlar karşısında tarafsız olmakla yükümlüdür. o nedenle zaten laiklik demokrasinin olmazsa olmazıdır.

    tabi fikir ve inanç özgürlüğü kadar toplantı ve yürüyüş hakkı,örgütlenme hakkı da anayasal güvence altında olmalıdır.herkesin silahsız, saldırısız gösteri yapma hakkı demokrasinin bir başka olmazsa olmazıdır.baskı ve şiddetle sindirilen bir halkın olduğu yerde demokrasiden söz edilemez.

    tabiki örgütlenme hakkı da önemlidir. toplumun özgürce örgütlenebilmesi ve meslek kuruluşlarının,sendikaların ne seviyede baskı unsuru olabildiği konusu ülkenin demokratik olup olmadığının bir başka göstergesidir.

    demokrasinin bir olmazsa olmaz ihtiyacı da sosyal devlet ilkesidir.toplumun refah düzeyi demokrasinin de düzeyi açısından hayati niteliktedir.refah toplumu olabilmek için de üretmek gerekir. sosyal adalet ne kadar iyi tesis edilirse yani fırsat eşitliği ne kadar mümkün kılınırsa demokratik düzene de o kadar az çomak sokulabilir.

    elbete sosyal adalet kadar toplumun huzuru,eğitim seviyesi ve pek tabi bölgeler arası gelişmişlik düzeyi de demokrasinin diğer standartlarıdır.mutlaka bunlar sosyal adaletle paralel olan konulardır ve birlikte ele alınmalıdır.

    demokrasinin varlığı açısından fikri hür,vicdanı ve irfanı hür bir toplum tesisi şarttır.halkın iradesini vesayet altına alacak hiçbir engel olmamalıdır.halkın refahı,huzuru ve bilinç düzeyi kadar sivil-asker farketmez tüm iç-dış vesayet yolları kapalı olmalıdır tabi demokrasiden söz edilebilmesi için.

    görüldüğü üzere demokrasinin belli başlı kuralları vardır ve hepsi olmazsa olmazdır. biri dahi eksik olduğunda o ülkeden demokrasi diye bahsetmek yanılgı olur.

    örneğin tüm kurallar tastamam uygulansa ve fakat kayıt altında bir ekonomi ve etkin bir denetim olmasa haliyle dışarıdan gelen gizli yardımlarla bir partiyi finanse edip iktidar etme yolları açık olsa o ülkede demokrasiden bahsetmek olanaklı değildir. elbette diğer demokratik kurallar tastamam olduğunda o dış destekli iktidar gücünün afişe olmaması mümkün değildir dolayısıyla iktidar ömrü uzun da olmaz ancak değil 4 yıl 4 ay bile iktidarda kalması demek demokrasinin var olmaması demektir.zira isteneni yapabilmek içim 4 ay bile çok çok uzun bir süredir.bu da demek oluyor ki halk iradesine müdahale diğer demokratik kurallar hakim olsa da ve müdahale süresi de kısıtlı olsa dahi müdahale imkanı her daim mümkün olacaktır ve bu müdahale silahı da sık sık kullanılabilir ama içeriden ama dışarıdan bu niyetteki güçler tarafından.

    yada bir başka örnek; diyelim ki demokrasi tüm kurallarıyla hakim ancak medya konusunda zaaflar var ve iktidar olan medyanın yanlış organize edilmesinden yararlanarak medya patronlarını ihale silahıyla dilediği şekilde kullanıyor olsun.muhalefet ve halk ne kadar özgür hareket imkanı bulursa bulsun medyası kuşatılmış bir ülkenin seçimleri adil olamayacağı için demokrasiden söz etmek yine imkan dahilinde değildir.

    yine görüldüğü üzere tek bir nokta bile olmadığında demokrasi çöker.

    gelelim türkiyenin durumuna;

    ülkemizde malesef demokrasinin hemen hemen hiçbir kuralı tam olarak uygulanamamaktadır. ne fikir özgürlüğü vardır ne inanç özgürlüğü, ne tam anlamıyla laik bir ülkeyiz ne de sosyal devlet diye bişey var.

    akp döneminde laiklik iyice adı kaldı yadigar durumuna geldi.kişi hak ve özgürlükleri noktasında da geriye gidiş laiklikten de beter durumda.

    ne seçimlerimiz şeffaf ve adil ne siyasi partiler kanunumuz ve seçim kanunumuz demokrasiye uygun.seçimlerde her daim sahtekarlıklar olurdu ama son yıllarda yine akp iktidarı eliyle bu sahtekarlıklar iyice tavan yaptı.

    ayrıca devletin harcamalarının denetimi diye bişey hiçbir dönem tam anlamıyla yoktu.sayıştay her daim iktidarların güdümündeydi akp döneminde hepten emir kulu haline geldi.

    iktidar imkanlarını seçimleri kazanmak için kullanmak her dönemde özellikle tek başına iktidar olanların tevessül ettiği bir tür yasal boşluktu.akp bu konuda da işin suyunu çıkardı.

    diğer yargı organlarında da durum farklı değil.yerel mahkemeler de hep iktidarların kontrolündeydi ama akp döneminde üst yargı da iktidar güdümüne girdi.

    ekonomimiz ise zaten kayıt dışı haliyle dışarıdan manipüle her daim mümkündü nitekim akp de bu şekilde iktidar oldu.

    yani özetle demokrasimize bir puan vermek gerekirse akp öncesi 10 üzerinden 3-4 alırken akp döneminde notumuz 1'e 2'ye düştü.faşizan uygulamalar zaman zaman öyle noktalara ulaştı ki ülke darbe dönemlerinden farksız hale geldi.

    sonuç itibariyle türkiyeye demokratik bir ülke demek adeta isveçe meşruti monarşi demek gibidir. görüntüde isveçin bir kralı var ve devletin başı.monarşinin türkçe anlamıyla tek şef. ama her anlamda demokratik bir ülke.hatta dünya demokrasi indeksinde 1.sırada. türkiye ise sorsak bir demokrasisi var.parlementer bir demokrasi,ne kralı var ne padişahı. halk iradesi egemen. ama işte gerçek öyle değil. demokrasinin hiçbir kuralının tam anlamıyla hakim olmadığı bir ülke türkiye.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük