bakınca yabancı konuşunca bizden biri oluveren, ara sıra ekranlarda gördüğümüz hayat dolu bir kadındı. artık yok.
ama 1 dakikalığına geri gelse son sözü; "kimse kınadığını yaşamadan ölmez" hadisini hatırlatmak olurdu. burada atıp tutan ve istediğini yazma lüksünü suistimal eden herkese, kendilerinden emin olsalar bile bir gün çocukları, torunları, yeğenleri, kuzenleri olacağını /olduğunu hatırlatmak isterim.
melek değil, masum değil. öldü diye bazı şeyler göz ardı edilecek de değil. bize laf düşmez de değil çünkü yaşamında seçtiği hayat toplumun kendisi hakkında yorum yapabilme hakkı veriyor. şimdi bunu yazarken sağ tarafta kocası ve bebeğiyle çektirdiği fotoğrafı görüyorum mesela. içim burkuluyor ama kendisinin içi burkulmamış ki yeni tanıştığı birinin evine gidebilmiş. ve çocuğunu düşünürsek olabilecek en kötü ölümü yaşamıştır. bu çocuk büyüyünce internetten annesi hakkında bir dolu yazı okuyacak ve annesini sadece bu ölüm durumuyla hatırlayacaktır. keşke ilk kriz anında 112 aransaydı tüm magazinciler evi bassaydı, yakalansaydı ama hayatta kalsaydı. bu sorumluluğu kocasının ve oğlunun omuzlarından alıp kendisi taşısaydı. ben biraz hıncal uluç'a katılıyorum burada. evet kendisi öldü ama geride bıraktığı koca ve çocuk hayatlarını nasıl sürdürecekler, bu travmayı nasıl atlatacaklar bakalım.
çok cicibici, hayat dolu, içi içine sığmayan, sempatik ve şenşakrak, çikolata renkli birisiydi. bizleri çoğu zaman güldürdü. arkasında bir çocuk bir acılı eş bıraktı. kısacası zamansız ayrıldı fani dünyadan. allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın.
günahım kadar sevmediğim bir kadındı, lakin ölmesine de üzüldüm lan. insan birini sürekli istese de istemese de sürekli ekranda görünce ona biraz aşina oluyor ve sonra zart! diye bir ölüm haberi ise üzüyor. öldü, arkasında bir dünya dedikodu bıraktı..ölmeden önce ona deli gibi küfredenler öldükten sonra "ayyyy candır,canandır" demeye başladı.
sevmiyordum abi kızı ama ölmesine üzüldüm. bize ölümün soğuk yüzünü hatırlattı e tabi şu ölüm nedeni neymiş bir öğrensek daha bir 34 sayfa daha yorum gelecek galiba. Allah'a inanıyorsa eğer umarım güzel birşeyler yapmıştır onun takdirini kazanmak için.
bugünkü vatan gazetesinde defne joy foster'in vefatı ile ilgili bir haber çıktı. merhumenin ölüm sebebinin henüz resmen açıklanamadığı yazıyordu haberde. bu iş zaman alacakmış. bu habere yapılan bir okuyucu yorumu ilginçti. yorum hıncal uluç'u ve kerem altan'ı zan altında bırakıyor. yorumu aşağı alıyorum...
"Tüm yorumcuların dikkatine ! Yorum yaparken çuvaldızı kendinize batırın ! Bu olay aşk kaçamağı değil, resmen cinayat kokuyor. Kerem ifadesinden sonra yok olmuş. Çığlık çığlığa linki neden açılmıyor ? Hınçal Uluç neyi örtbas etmeye çalışıyor ? Kuzenim dediği Kerem'in açığı mı var ? Polis üzerine gitmeli konunun. yazan kişi: SOMEONE SPECIAL"
gecenin bir vakti başkasının (yakın aradaşı olsa dahi ) evine gelip orda yatmanın ahlak dışı olabileceğini düşünemeyen bir bayandan başka bir şey değil...
twitter'da kerem altan'ın komşusuyla konuşan bir gazeteci kadın *tarafından, defne joy'un çığlık attığını ve tüm mahallenin bunu bildiği halde polise anlatmadığı söyleyeniyor. iddiaya göre defne çok debelenmiş, eşyalar falan devrilmiş.
[null http://twitter.com/# !/CadiKazaniiii]
ölümüyle, çağdaş yaşam bayraktarlarının bir kısmının aslında çağdaşlığı sadece içki kadehlerinde aradığı gerçeğini öğrenmemize vesile olmuş merhume. neler görmedik son bir kaç gündür; aslında gözünü kan bürüdüğünü sandığımız muhafazakarların, ölünün arkasından konuşulmaz suskunluğunu mu dersin, çağdaşlık isterim ama kadın namustur öle başkasının evinde ölmeyecek diyenleri mi? riyakar üzüntülerimizin , riyakar fikirlerimizin , riyakar mantığımızın altına üstüne getiren bu kadına Allah'tan rahmet dilemek lazım. Zira bizde merhamet yokmuş...