dedenin ölmesi

entry322 galeri2
    95.
  1. normalde bir insan , bir erkek , doğar , çocuk olur, gençliğini geçirir ve adam olur... ama dedem genç kısmını yaşamamış.o direk çocukluktan adamlığa geçen bir erkek. 6 yaşında annesi ve babası yoktu , ablasının yanında yaşadı , ablası daha fazla bakamadı kimse bakamadı yetim hüsen derlermiş ona. 16 yaşında anneannemle evlendirmişler , 17 yaşındaki... eee evli yetim hüsen , bakmak zorunda... marangozun yanına girmiş sabahları , akşamları dağdan odun kesip eve getiriyormuş 1 saat yürüyerek sırtlanıp.

    dedemi çocukluktan hatırlarım , demir gibi kuvvetli , kaldırdı mı seni omzuna kafan tavana değerdi. hani dağ gibi adam derler ya o işte. ama bir kötü alışkanlığı vardı. dedemi anlatanlar bana derdi ki hep " deden kibrit kullanmaz" evet kullanmıyordu , paketten bi cigara alırdı daha diğeri bitmeden , sonuyla yakardı onu da... içe içe içe... ciğerler kalır mı ? kalmaz...

    salı sabahı uyandırıldım babam tarafından. "kalk çabuk alifuatpaşaya" noldu dedim ses etmedi. dedeme bir şey oldu mu dedim ? "biz yoldayız denizliden çıktık" noldu dedim gene ses etmedi ,sonra sessizce "deden vefat etti oğlum". ben ilk defa bir yakınımı kaybediyorum , her akrabam sağ çok şükür , hiç beklemiyordum. daha 2 gün öncesinde anneme , "ben sakaryaya geçerim çarşamba günü , dedemi görüp denizliye gelirim anne".yetişemedim... yetişip göremedim. yolda hiç ağlamadım ne düşüneceğimi ne hissedeceğimi bilmiyordum , üzülüyordum , bir daha göremeyeceğim , bana nasihat veremeyecek...

    alifuatpaşaya vardım , söz verdim kendime ağlamayacaktım , erkek dik durmalı , dedem öyleydi dimdik , 72 yaşına kadar hala dikti , hiç belinin büküldüğünü görmedim ben... gittim eve yaklaştım , kapıda kuzenim gözler kırmızı , gördüğüm an bir şey oldu anlayamadım , görüşüm buğulandı , durduramıyordum , sarıldım ağladık , içerde kapının önünde dayım , sarıldım sıktı omzumu ,ağlıyorduk hepimiz , nenemi gösterdi git öp dedi elini , içeri girdim göremiyordum ki ne nerde , nenem beli bükük , ben nenemi de 5- 6 yıldır hiç dik görmedim , ama o gün dik duruyordu gitim sarıldım ağladık dayanamadım attım dışarı kendimi. dedem tabutta duruyormuş , soğutuculu tabut , annemgil gelene kadar , defnedemezdiler , bekliyordu onun için ... kardeşim geldi bursadan gözler kırmızı ağladık sarılıp , ama en kötü en kötü annemin gelişiydi. annem öğretmen kaç defa izin alıp sakaryaya geldi ben unuttum 2 gün 3 gün 4 gün en fazla ama geliyordu dedeme moral veriyordu 7 saatlik yol çekiyordu usanmadan... geldi sarıldı dayıma "yaşatamadık , yaşatamadık babamı" ben hayatımda bu kadar ağladığımı hatırlamıyorum...

    ben babamın ağladığını görmemiştim , baktım babam da ağlıyor , bir erkek çocuğunun babasının ağladığını görmesi , nasıl parçalandı içim... ağladık..ağladık...

    ben salı günü dedemi kaybettim , bir adamı , dağ gibiydi... bu yazı ne kadar ki , ne kadar... sayfalar dolusu yazabilirim , keşke klavyenin su geçirmeyeceğini bilsem devam etsem...

    alifuatpaşa da 3 gün boyunca yağmur yağdı , sadece dedemi defnettiğimiz saat yağmadı. mekanın cennet olsun , huzur içinde yat dedem...

    son söz : hastalık ; ciğerlerin durumunun sigara yüzünden vereme kadar ilerlemesi ve birinin hiç çalışmaması , diğerinin de çok az çalışması .dedemin tek isteği vardı , sigara içmememiz , sigara içmeyin... çocuğunuza , torununuza erkenden acı yaşatmayın... dedem sigara içmeseydi , 90 yıl yaşardı belki daha fazla , şekeri tansiyonu başka hiç bir rahatsızlığı yoktu , sadece sigara...
    3 ...
  2. 94.
  3. benim için yağmurlu bir akşamüstü çalan telefon, apar topar evden çıkış, evde halının üstünde boylu boyunca yatan buz kesmiş bir bedenle karşılaşmaktır.

    o beden o güne değin sevgiyle kucakladığın, sarıldığın, sapasağlam bir çınarın bedenidir.

    haziran'da ölmek zor.
    1 ...
  4. 93.
  5. dünya üzerindeki en ekstrem olaylardan biridir.
    güzeldir yani kısacası, doğanın bize bir güldürüsüdür.
    1 ...
  6. 92.
  7. bazen kızdığınız, bazen sinirlenip sövdüğünüz ama yine de her şeyden çok sevdiğiniz o tontoş insandır dede. ve onun ölmesi, birçok şeyin başlangıcıdır.

    dedem, her zaman benim gülümsemem olmuştur. büyük ailemizin en yaşlı üyesi olarak, hep başımızdaydı. sigara ve içkinin bedeninde yarattığı kötü etkiyi uzunca anlatmama gerek yok; karaciğeri bitap bir halde, akciğerleri de öyle. iki sene önce dedem hastaneye yatırıldığında, tüm doktorlar onun öleceğinden emindiler. hala hatırlayabiliyorum o günü. gelen telefonla koşarak eve geldiğimi, annemi ağlarken bulduğumu.. annem kayınbabası için üzülüyordu, bense bana kendi babamdan çok babalık yapmış adam için, dedem için.

    insanın dedesini kaybetmesi öyle garip bir şeydir ki. bunun ihtimali bir öyle sarsar ki insanı, ölürsün korkudan. o orada ölüm savaşı verirken, sen ölmüşsündür. "eğer o ölürse, ben yaşayamam" diye düşünürsün, ölse bile yaşarsın; toplanmak zorunda kalırsın.

    öyle bir histir ki bu, sözler az kalır hislerin yanında. ölüm, başlı başına yıkan bir olayken; dedenin ölümü insanı anne-baba-sevgili ölümünden sonra en çok etkileyen olaydır.
    0 ...
  8. 91.
  9. bazen haberi bile verilmez gerçekle yüzleşinceye kadar. başıma gelen olay, aynen aktarıyorum. erzurum'da okuyordum, izne gelmiştim memlekete. babam sakal bırakmıştı. tam köprüye geldim babam boynuma sarıldı, hiç bu kadar savunmasız, zayıf görmemiştim onu. ağlıyordu. ben ne yapacağımı şaşırmıştım. babam sürekli beni karşılardı ama böyle ağlamazdı. babamın kolları omuzlarımdan aşağı inerken annemle göz göze geliyordum. ne oldu dememe kalmadı, acı haberi aldım. yeri bir daha asla dolmayacak bir adam daha toprak olmuştu. sağlam adamdı, iri adamdı, 5 evlat bıraktı geride ama beşinden bir dedem çıkmaz. iri adamdı, bilekleri ayak bileklerimin kalınlığındaydı ama ölüm gelince güç falan sökmüyor.
    0 ...
  10. 90.
  11. bazı durumlarda yaşamasına tercih edilebilen hâl.
    *
    0 ...
  12. 89.
  13. 88.
  14. doğal bir olaydır. annenin babanın ölmesinden daha fazla koymaz en azından insana.
    2 ...
  15. 87.
  16. soy ağacının en önemli dallarından birisinin kırılmasıdır.
    3 ...
  17. 86.
  18. çocukluk ile birlikte, hayallerin, horoz şekerlerinin, koskoca bir geçmişinde ölmesi demektir. hele ki dede elinde büyüdüyseniz artık yapayalnızsınızdır...
    0 ...
  19. 85.
  20. feci koyar adama, kötü bir hastalığı varsa kendinizi en azından kurtuldu diye teselli etmeye çalışırsınız, edemezsiniz. mezarlığa gittiğinizde, onu o çukura gömdüklerine inanamaz, ağlarsınız, nefretinizle, hüznünüzle. uzunca süre aklınızdan çıkmaz kendinizde ve çocuklarında onu görürsünüz yer yer. sizinle artık şakalaşacak, yeri geldiğinde ciddi konuları, ciddi bir şekilde konuşacak birinin kalmamasıdır artık. *
    1 ...
  21. 84.
  22. geleceği yaşamak gibi bir şeydir. demek ben de böyle gömeceğim babamı dersiniz olan biteni izlerken.
    0 ...
  23. 83.
  24. sözlükteki çoğu yazarın başına gelen tatsız olay, hayatın gerçeği.

    kendimi bildim bileli hastalığıyla savaşan dedem, onun istediği şekilde 'büyükbabam'ı ben de kaybettim bundan tam 1 sene önce. kurtuldu, çok acı çekiyordu desek de, kanayan gönülü durdurmuyor ki kardeşim... adını andıkça, kapısının önünden geçtikçe, anılarımız canlandıkça, derin hüzün çekiyor üstüme.

    ama insanlar düşünceleri yok olduğunda ölürler diyoruz, kalbimde, aklımda, yanımdasın, seninle gurur duyuyorum diyoruz ama... özlüyorum.
    0 ...
  25. 82.
  26. eğer ağır hastaysa kurtulması.
    0 ...
  27. 81.
  28. ölmesi muhtemel olsa da insanı yamultan olaydır. yok arkadaş her ölüm zamansız, her ölüm farklı yakıyor insanın canını.

    (bkz: nur içinde yat)
    1 ...
  29. 80.
  30. sözlük yazarlarının bu kadar üzülmelerine şaşırdığım hadisedir.

    dede lan, adı üstünde. 70-80 yaşında adam. ölmesinden daha doğal ne olabilir ki?
    0 ...
  31. 79.
  32. bu yazıyı yazmadan önce la paz'a kafama vura vura beni adam etme çabalarından ötürü teşekkür ederim.
    dedeyle olan bağlılığınıza göre yarattığı etki hayli değişen olaydır. ama ister çocukluğunuzda size aldığı hediyelerden ibaret olsun anılarınız, ister emeklilik sonrası can sıkıntısından açtığı bakkalda çıraklık yapmış olun canınızdan çok sevdiğiniz anneniz ve teyzelerinizin kahroluşunu izlemenin verdiği acı yetiyor da artıyor. ben izlemedim ama dedemin son zamanlarında hastaneye kaldırılması sonrası evde kopan kıyametleri gördüm ve olan biteni tahmin edebiliyorum.
    ailem derslerimi aksatmamam için haber vermemiş. erzurum'a kurban bayramında gittiğimde bile benden saklamaya çalıştılar. ta ki dedem nasıl diye sorduğumda annemin o güzel gözlerinden bir damla yaş süzülene kadar. belki söyleselerdi bu kadar acıtmazdı canımı be sözlük. ama onların acılarını paylaşmam gerektiği günlerde vur patlasın çal oynasın tavrıyla yaşadığımı hatırladıkça içim iki kat daha fazla acıyor.
    aklımda hep kocaman gülümsemen ve bir gün bile çıkarmadığın kravatla aklımda kalmanı dilerdim. inanıyorum ki ölüm senin için tek kurtuluş yoluydu. mekanın cennet olsun.
    3 ...
  33. 78.
  34. eğer onun cansız bedenini siz taşıdıysanız, en son yıkanırken suyu döken siz olduysanız ve onu da gerçekten seven biriyseniz, unutamazsınız, kabullenemezsiniz. evet sözlük tam 10 ay oldu ama ben hala onu özlüyorum.
    2 ...
  35. 77.
  36. bir daha asla vedalaşırken "derslerine dikkat et" demeyeceği gerçeğiyle yüzleşmenize neden olur.
    0 ...
  37. 76.
  38. zaman zaman aklıma gelip gözlerimin yaşarmasına sebep olan, her hastalanışında yüreğimin ağzıma gelmesine neden olan olduğunda yani dedem bu dünyadan göçüp gittiğinde çok ağlayacağım bir durumdur. en büyük acılardandır. gözlerine bakarsınız yılların yorgunluğuna rağmen halen daha birşeylerin peşinden koşuşturma çabaları insanı çok etkiler çok. *
    1 ...
  39. 75.
  40. dedenin ölmesi, yok tanım filan. tanımsız bir biçimde oldu.

    3 ayı geçti onu mezarına koyalı. 3 ayı geçti beni kalaylamayalı. 3 ayı geçti babam ve oğlum'u hergün 30 kere izlemeye başlayalı. 3 ayı geçti "ne zaman geleceksin torunum?" diyeli.

    çok acır içim, anlatamazdım ona hiç. sağlıklıydı bakardı kendine. vitamin, yemek eksik etmezdi. hormonlu yerine bahçeden alırdı eksiğini. hem kendine hem ananeme baktı o. yıllar boyu. hep tahlillerini yaptırırdı o, hep sağlam çıkardı benim hasan dedem. arabası vardı onun, oğlu 45 günlükken öldüğünden dolayı oğlu yapmıştı arabasını. severdi onu, kıskanırdım onu arabasından. dedem su istediği zaman bıkkınlıkla su verirdi ailenin kızları ona, elden ayaktan düşmemişti oysa bu adam. 66sında uzun yola şahsi arabasıyla gezen gelen biri. hep kızardım kızlara saygısızlık yapıyorlar diye bu adama. en çokta bana kızar, bağırırdı. insan olarak en çok ondan korkuyordum ben. ne anamdan ne babamdan. o bitaneydi, dedemdi. galatasarayını çok severdi. hatta maçta kaçırılan bir pozisyondan sonra masadaya vurmak yerine küllüğü ve elini kırmıştı. ah dedem ah. olsan görsem beni bu halimi, hele bu sabah, bu bayram sabahı kimseyi arayamacakmışım gibi hissettim kendimi. ananemi aradım, o'da yalnızmış, gitmemişsin o'na da. nere gittin sen hasan? nerdesin babam benim? seni yıkadım ben bi güzel, biliyor musun? annem ve teyzemler "sana mı kaldı?" diye bana bağırdıklarında ben seni yattığın evinden çıkartıp yıkadım. güzel kokularını sürüp bi güzel temizledik seni. biliyor musun ben taşıdım senin tabutunu camiye kadar. arabaya bile bindirilmeni istemedim " bırakın ben taşırım " diyince ananem bayıldı. o'nu da mı hiç özlemedin? ama son keleğini attın bana dedeciğim. unutmadım. tabutta bi çivi çıkmıştı farkında olmadan yardı parmağımı. kızların, karın iyiler, merak etme sen. beni sorma zaten, ben hep seni düşünüyorum. bu zor oldu be, yakışmadı heybetine. elimden gelse mezarlığına kadar ben taşırdım ya cidden uzaktı orası. Boztepe'de bir dağ yamacı. ne güzel yer imiş orası. bilmem farkettin mi ben koydum seni mezara, baya ağırdın be baba. şikayet değil de içim eziliyor, olsan da yanımda hergün sırtımda taşısam seni. koskoca arkadaşların ağladı mezarının başında. ananem "gömdünüz mü?" dediğinde ne evet dedim ne hayır. ne yaptık biz seni anlamadım zaten. görsen kızardın bana neden sigara içiyorsun diye? neden izimde gidip rakı içiyorsun diye. rakı senden bana miras kaldı be. paranda pulunda gözüm varsa namertim, sadece son rakını aldım. seni gömdükten sonra bitti zaten ve onunla beraber 2 paket camel o gece. içim eziliyor hep babam ve oğlumu seyrederken, hep bi burukluk. hele çetin tekindor "sen de bana, ben gızmam" diyince ağzıma sıçılıyor. şimdi de ağlıyorum be baba, babamsın sen. ama bil ben oğlun gibiyim. adın, karın, kızın hepsi mirastır bana. ama çok koyuyor be sensizlik, neredesin ulan sen!!!
    2 ...
  41. 74.
  42. yaşı gereği ailede en iyi anlaştığınız sizi gerçekten seven ve sevdiğini hissettiren insanı kaybetmektir.

    şöyle ki, anne gezmeğe gitmiştir evde dedeyle yanlız başınasınızdır, dede televizyonu açmış güreş seyrediyordur sizde evin içinde angut angut nereye saldıracağınızı bilmeden dolaşıyorsunuz ilk önce dedeye olta atarsınız,
    -dedeee !
    dede başını çevirmeden
    -ne var kuzum
    -ehehe atçılık oynayalımmı
    - kuzum biraz sonra oynarız
    -kovboyculuk oynayalım o zaman
    -az sonra erkekim
    deden elektrik alamayınca misafir odasına bir tur atılır misafir masasının üzerinde duran çakmak dikkatinizi çeker alır yakarsınız yakarsınız yakarsınız taki çakmak ısınıp elinizi yakana kadar, eliniz yanınca yandım amk ya diye çakmağı bırakır, döner arkanızı giderken arkadan patt !! diye bir ses gelir bir bakarsınız ki bıraktığınız çakmak patlamış masanın üzerindeki el işlemesi dantel örtü ile birlikte yanmaktadır.
    söndürmeye çalışırsınız sönmez,
    -dedeeee dedeee yırtınırsınız koşa koşa gelir
    -ne oldu oğlum diye sorarken anlar zaten misafir odasının ahşap masası cayır cayır yanıyordur hemen bir örtü alıp atar üzerine söndürür. siz ağlamaya başlarsınız tabi
    -yok bişi kuzum yok demedimmi ben sana oynama diye çekmakla bak yakacaktın kendini..
    olay geçmiş ama şimdi anne eve gelince ne olacak korkusu sarmıştır bünyeyi akşamüstü anne eve gelir
    içeri kaçarsın hemen ve gelecek cezayı beklemeye başlarsın içerden sesleri dinlersin can kulağıyla
    -hoşgeldin kızım
    -hoşbulduk baba
    -ya ben bir halt yedim kızım hiç sorma
    -hayırdır baba
    çakmakla oynuyodum patladı içerde masanın örtüsü yandı masada hasarlandı azcık
    anne içeri gider masayı görünce bir sessizlik
    -......... baba bunu senmi yaptın
    -evet kızım yenisini alırım kızım.
    -rakıya iki suya bir buz yapmadı yani sen yaptın
    -yok alma kuzumun günahını ben yaptım çok üzüldüm ama ne yapayım alırım sana yeni bir masa
    -canın sağolsun baba ne masası yok zaten onda bişi cila vururum geçer.
    içeriden suçtan kurtulmanın sevinciyle hoplaya zıplaya çıkarsın ama kaşlarını çatmış anneyle göz göze geldiğinde kafanda bir ses duyulur "bu masayı senin yaktığını biliyorum dedenin suçu üzerine alması seni kurtaramaz tenha bir yerde yakaladınmı bittin sen" buz kesersin o anda kafayı önüne eğer hemen güvenli bölgeye yani dedenin kucağına kaçarsın anne bir iki kere daha sert bakışlarla süzer içeri gider bu saat'ten sonra yapılacak olan dedenin yanından ayrılmamak ve geceyi atlatmaktır.

    yaptığım bir çok yaramazlıktan sonra beni kurtaran sevgili dedem ruhun şad, mekanın cennet, toprağın bol olsun.
    3 ...
  43. 73.
  44. yaşamın farkına varmaktır.
    hayattan kaçtığınız zaman, zorluklardan kaçmak istediğiniz zaman artık ona sığınamamanızdır.
    ve en önemlisi ölümsüz sandığınız, onu kaybetmenin aklınıza bile gelmediği zamanda onun çekip gitmesidir.
    işte o zaman kelimelerin önemi kalmaz.

    çünkü o artık yoktur.
    hayat eskisinden daha zor geçicektir.

    (bkz: dedeler ölmez)
    1 ...
  45. 72.
  46. insanın büyümesin neden olan olaydır.

    12 yaşındaydım.. belki 13 yahut 14 hatırlamıyorum ama günlerden bu gündü..

    geri al zamanı..

    gözlerimi bir hastanede açıyorum. hastane odasında bir yataktayım. annem yatıyor, utancından battaniyeyi kafasına geçirmiş. yatagın üzerinde ben yatıyorum. herkes bana bakıyor. teyzem ''ne kadar çirkin bir çocuk nasıl sevilecek bu?'' diye soruyor. sap sarı bir cocukmuşum. kaşım saçım yokmuş.

    dedem yanında getirdiği mavi müşembayı çıkartıyor ve anneanneme ''çocuğun altını bezle'' diyor. anneannem altımı dedemin getirdiği mavi müşemba ile bağlıyor. dedem alıyor beni kucağına ilk o seviyor beni.. sonra. sonra bakıyor anneme battaniyeyi kafasına çekmiş utancından, babam kapının önünde odaya giremiyor utancından. dedem anneanneme ''hadi kalk gidelim'' diyor. onlar çıkıyor ki babam gelsin beni sevsinler. ne düşünceli bir adamdın. bu şekilde saygı duyulmasını hiç istemezdin ancak anlamazdı kimse yinede.

    izmir karşıyakadayım. yaşım küçüğüm işte. 2 3 yaşında. kadifekale'den beni görmeye gelirdin. sonra beni kadifekaleye götürürdün. hep senin yanında olmayı isterdim.

    gel zaman git zaman. karşıyakadan kadifekaleye taşındık. sizin eve. bozyaka'da ev yapılasıya kadar sizde kaldık. yaşım 5 6.

    bozyakada ev yapılıyor abim kaza geçiriyor o evde. yüksek gerilim hattında elektriğe çarpılıyor. 3 bin volt elektrik çarpıyor. boynundan aşağısı komple yanıyor. annem babam abim taşınıyorlar hastaneye 4 sene..

    senin yanında kalıyorum. annemi babamı haftada 1 ya görüyorum ya görmüyorum. ama sen yanımdasınya ne önemi var başka kişilerin.arkadaşım oluyorsun, annem oluyorsun, babam oluyorsun, , abim oluyorsun, atam oluyorsun ilerisi şırk.. allah muhafaza.

    dedem dedikçe ''hakan'ım'' diyorsun. yanına gelip dedem diyorum yattığın divanın altını kaldırıp para veriyorsun. itiraf ediyorum sen yokken çok defa o divanın altına baktım ancak hiç para bulamadım. sen nasıl her seferinde o divanın altından parayı çıkartıyordun hala aklım almıyor.

    evimizin önünde dut ağacı vardı. şimdi o evi yıktılar ağacı kestiler. ben doğduğumda sen dikmiştin o ağacı. güzel bir dut ağacı. 7 yaşındayım okula başlamışım. annem abim ablam babam sensin hala gerisi yok dedim ya.

    o dut ağacına çıkardım her gün ve sen her gün krizler geçirirdin.

    +oglum düşeceksin in aşağıya
    -dedem düşmem merak etme
    +hakan'ım in dedim aşağıya pişman ediyorsun adamı
    -dedem ben kimin torunuyum düşmem dedim.
    +eşek sıpası seni dikkat et
    -tamam dedem.

    dediğim gibi hiç o ağaçtan düşmedim dedem. senin torunundum ben ve hiç o ağaçtan düşmedim.

    abim iyileşiyor annem babam eve geliyorlar. bozyakaya taşınıyoruz biz. sen kadifekaledesin hala. o evi ne çok severdin benden bile çok sevdin o evi ya..

    gel zaman git zaman hastalanıyorum. yaşım 9. hepatit c diyorlar ancak durum biraz vahim 4 ay izmir tepecik hastanesi karantina bölümünde yatıyorum. kimseyle görüşemiyorum. bir camın arkasından görüşebiliyoruz ancak. her gün beni ziyarete geliyorsun. sonradan öğreniyorum ki 4 ay doğru dürüst eve dahi gitmemişsin hastanenin çevresindeymişsin 4 ay boyunca. ben severdin ben de seni severdim.

    iyileşiyorum eve çıkıyorum 1 sene daha o hastalık peşimi bırakmıyor ancak evdeyim ya artık insanlarla görüşebiliyorum ya varsın hasta olayım. her şey gibi o hastalıkta geçiyor tabi ve sen yine benim yanımdasın. her zaman olduğu gibi bana yine en büyük desteği sen veriyorsun. yine hakan'ım diyorsun yine seni herkesten fazla seviyorum.

    sonraları sen kadıfekalede oturduğun ve ben bozyakada oturduğum için hafta içi görüşemiyorduk ancak her hafta sonu kadifekaleye yanına gelirdim hafta sonları sizde kalırdım. bir hafta sonu babam size getirmemişti işleri varmış götüremezmiş. bisiklet ile bozyakadan kadifekaleye gelmiştim. bana ilk defa kızmıştın ve ben seni ilk defa o halde görmüştüm. bisikletimi kırmıştın ve babamı çağırmıştın. nasıl da korkmuştu babam sen onu azarladığında.

    ancak ben senin torunundum ve senin olduğu gibi benim de özgürlüğüm herşeyin başında geliyordu. yaşım 10 olmasına rağmen laf dinlemiyordum tıpkı senin gibi..

    gel zaman git zaman..

    12 yaşındayım ilkokul bitmiş o sene hayatımda ikinci defa köye gideceğiz. ilk gidişim 2 aylıkken daha hiç köye gitmemiş ve görmemişim. ama sen hiç istemezdin ''hakan'ım annenler babanlar gitsin ama sen gitme!'' seni dinlemedim ya ben..

    gittim köye her gün postaneye gider sana telefon açardım iki laflardık. 2 ay kaldım köyde gelişimize 1 hafta varken.. kaza geçirdim. en yakın arkadaşım ''yanlışlıkla'' beni silahla vurdu.

    ne kolay söylemişler sana ''hakan vurulmuş'' diye. neler yaşamışsınız hastanelere kaldırmışlar seni benim yüzümden..

    geldim izmire yürüyemiyordum tabi artık ama hala gülüyordum be. ama sen gülemiyordun farkediyordum. 2 ay senin yanında kaldım. hastaneye gittik ve doktor '' ankara dış kapı hastanesi rehabilitasyon bölümüne yatması çok iyi olur kaza yeni olduğundan en aızndan bu şekilde yaşamayı öğrenebilir oturmasını vs vs'' gün verlidi ''9 ay sonrası için'' ancak ''acil gitmem gerekiyordu'' doktor öyle demişti..

    bir çok kişiye telefon açıldı bir çok yerden torpil bulunmaya çalıştı hayatımın en kötü günlerini yaşayacağım allahın belası dış kapı hastanesine girmek için. bulunamamıştı torpilde sen araya girmiştin. ne çok çevren vardı be adam.. ankara da bir arkadaşına telefon etmiştin ertesi gün telefon gelmişti ''çocuğu hemen getirin hastaneye yatışı yapıldı'' diye. lan izmirdeyim ancak ankara da hastanede yatıyor gösterildim. torpil büyüksün. sensiz bir şey olmuyor bu ülkede.

    o gece ankaraya gidecektik. seninle vedalaştım sen ağlıyordun bana hissettirmeden. arabadan inerken şu sözünü duydum ''allah'ım nolur hakan'ım la bir daha görüşmeyi nasip et'' pek anlamamıştım bunu.

    her gün telefon açıyordum sana. bir gün fransadan dayım geldi ankaraya. kendisi pek gelmezdi. neden geldin dayı dedem nerede 2 gündür onunla konuşmuyoruz dediğimde ''ee şey deden biliyorsun katarakt gözleri onun için fransaya gitti ameliyat olmaya'' o an anladım be.

    sen bana haber vermeden adım atmazdın fransaya gideceksin ve bana söylemeyeceksin. üstelemedim ama hiç üzülmedim be.

    ben burada durmak istemiyorum beni izmire götürün diye yalvardım herkese. 2 gün sonra izmirdeydim. eve ziyaretciler geliyor hepsi ''başınız sağolsun '' diyorlardı. anlıyordum olayı ancak anlamamışa getiriyordum annem üzülsün istemiyordum be. beni üzgün görmesini istemiyordum kimsenin.

    hayatımda hiç gülmediğim kadar gülmüştüm o zamanlar...

    dede sen öldün ya ben o gün büyüdüm be. hiç istemediğim halde büyüdüm. buna mecbur kaldım. şahinin torunu hakan üzgün demesinler diye öyle işler yaptım öyle şeylere kalkıştım.

    biliyorum beni görüyorsun ve bana diyorsun ''in o damdan aşağıya düşeceksin'' ben de diyorum dede ''ben kimin torunuyum? düşmem dedem düşmem''

    12 yaşındaydım.. belki 13 yahut 14 hatırlamıyorum belki de bu gün değildi. hatırladığım tek şey sen öldün ve ben büyüdüm.. *
    23 ...
  47. 71.
  48. dünyaya gözlerinizi açtığınızdan beri her ihtiyacınızda yanıbaşınızda olan ne isterseniz yapmaya çalışan bir insansa dedeniz onun ölümüyle siz de ölümü tadarsınız ve hiç bir canlının ölümsüz olmadığı gerçeğini tüm ruhunuzda hissedersiniz. dedemin ölümünden sonra tüm sevdiklerim ölüp de en sona kalmak istedim ki tüm sevdiklerim öldüğünde bende ölecek bir şey kalmasın.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük