türk adet ve geleneklerinde yeri olmayan nedenlerdir. kendini amerika da sanan zavallılar nefret edebilir ama dedelerimiz başımızın tacıdır, saygı ve sevgimizi en çok vermemiz gereken narin insanlardır. allah onları başımızdan eksik etmesin.
küçük kuzenlere her gün poşet dolusu dondurma, çikolata, kraker benzeri yiyecekler getirmesi, size "kalırsa yersin" demesi. Zaten o da kalmaz, kalsa da bu sefer çocuklar vermez, mızıkçılık yaparlar.
atadan nefret edilmez ama uyuz olunabilir. Hele benimki gibi hayattan tek algıladığı sağlamcı olmak olan, risk kavramından nefret eden, ellibir oynarken bile oyunu kazanmayı amaçlamayıp yenilmemek adına el kurmadan büyük kağıtların hepsini düşen, batak oynarken kendini kurtarmak adına ihalecinin çakarına giden, hayattaki mottosu "hayır", "olmaz", "yapma", "ne gerek var?" olan bir dedeniz varsa, kimi zaman acayip uyuz olabilirsiniz.
ayrıca
(bkz: dede baba ve amcayla batak oynamak)
(bkz: saygı nedir bilmeyen dejenere evlat)
acayip dindar ve gerikafalı olmasıdır. elbette ki her dede kendi zamanına göre konuşur eder; dedeyle sabırtaşı yazarları konuşmayı kimse düşünmemiştir. ama her söylediğinize kulp takıp, yanına gittiğinize pişman ettiğinde nefret edersiniz dededen. aslında nefret de değil, kızıp "niye geldim aq" dersiniz. yoktur yani, dededen nefret edilmez.
tek kelimeyle "yobaz" olması. kadının hala bu devirde tek başına yolculuk yapmasını onaylamaması. onu ziklememenize rağmen hala kılık-kıyafetinize burnunu sokması. ve son olarak kendi yobazlığını devam ettirebilmek adına yobaz amcalar-babalar miras bırakması.