çocuk olmakla olmamak arasında gidip geldiğiniz dönemlerde lise sınavlarına girilmiş bölümler arasından en kralı seçilmiş, kazanılmış, sıra kıyıt yaptırmaya gelinmiştir. ve sizinle ilgilenecek bir veliniz yoktur. aslında vardır da ne okuduğunuzdan haberdar değildir. seni tutar sormadan başka okula yazar, itirazlar, isyanlar, biçare tabi bide üstüne öyle bir dayak yersiniz ki akıllara zarar... gecenin ilerleyen vaktine sürer bu dayak seansın sen dayağı yemekten yorulmuşsundur o ise atmaktan. öyle bisikletten düşmeye benzemez hayatınızın gidişatı kökünden değişmiştir, ne masumiyet kalmıştır ne de çocukluk. artık hayat acımasız koşullarıyla sizi beklemektedir.
annesiyle tartışan çocuk şimdiye kadar evde babasının sözü geçtiğini gördüğünden annesini babasına şikayet etmek için tangır mangır sesler çkartıyordu.derken sesler o boyuta gelmişti ki uyuyan babası bi hışımla kalktı ve çocuğa vurmaya başladı,çocuk yüzüne gelen tokatları engellemek için eliyle savunma yapıordu ama ne var ki 5 yaşındaki çocuğun savunmasından ne beklenebilirdi.hıncını alan babanın odadan çıkmasıyla hıçkırıklara boğulan çocuk belli bir süre sonra yorgunluktan uyuyakaldı.
Boyundan büyük laflar edip belki de babası tarafından tehlike olarak görülen çocuğun "terbiyesizlik" yüzünden yediği dayağın ardından başlar bu süreç. Asla Yediği dayağa ağlamaz çocuk, eşit olmayan koşullara ağlar. Babadır, üstündür, güçlüdür. Dövünce susar çocuk. Başlar ağlamaya. Aklından onlarca şey geçer çocuğun. Sevgiyi sorgular belki, çelişir kendiyle. Nefret eder önce ama bilir babasıdır döver de sever de. Derken gururu aklına gelir. Asla yediremez bu yaşadıklarını o çocuk gururuna. Başlar iki kat ağlamaya. Bu sırada yaptıklarından pişman olan baba daha fazla bu manzarayı yediremez kendi gururuna ve en sert ses tonuyla çocuğu odasına gönderir. Televizyon izlemekten de alıkoyulmuştur. artık odasında sesi çıkamaz hale gelip katılır içi çocuğun. Akan göz yaşlarına karışan sümüğü, kendi kendine bu haksızlığa söylenen minik ağzından akan salyaları ıslatır minik yastığını. Gecenin soğuğu işler içine. artık ok yaydan çıkmıştır kendisi istese de artık durduramaz iç çekişlerini. Uyku sıcak gelir o an. Gözlerini kapatsa belki bu yaşananların geçebilme ihtimaliyle içini çeke çeke uyur...
Ama çocuktur ertesi güne unutur. Unutur mu dersiniz yoksa sadece çocukluğunun tadını çıkarmak adına görmezden mi gelir bu yaşananları?
ufak bir sebepten dayak yemek nasıl bir duygudur? iç parçalar ufacık bir kız çocuğu annesinden dayak yemişti ufacıktı 4-5 yaşlarında nedeni küçüktü kendi gibi garibimin. ağladı ağladı. gitti yattı. yattığı yerden minik hıçkırık geliyordu. öyle uzandı bir süre. sonra kalktı geldi annesinin yanına "anne" dedi "üşüyorum (bkz: beni örter misin)?" annesi yaptığı hatayı anlamıştı hemen kucakladı ufaklığı öptü öptü. ufaklık hala hıçkırıyordu gözleri hala suluydu. yine yattı annesi de üstünü örttü. orda uyudu kaldı garibim. içini çeke çeke. sanki uykusunda "ahhh ahhh" der gibi nefes alıp vererek.
8 yaş civari çocukların genelde her 2 saatte bir azar yedikleri için bütün gece yaptıkları eylem. o ona bağırır, o ona bağırır, o ona bağırır zincirleme reaksiyonu her zaman çocuklar üstünde son bulur çünkü. ve doğal olarak çocuk azar arsızı olur, en kötüsü o da artık karşısındakine bi şey anlatırken hep bağırarak anlatıyordur. daha kötüsü, ona bi şey bağırmadan en fazla 1 kere söyleme sabrına sahip annesi ve babası çocugun niye ota boka bağırdığına mana verememekte ve çocuk bağırdığı için bi fasıl daha azar yemektedir.
oysa birine bi şeyi sürekli bağırarak söylüyorsan o da onu öğrenir. işin kötü tarafı, bağırmadan bi iş yapılmaz sanır daha da kötüsü, her yaptığı işe bağırarak cevap veriliyorsa, "hiçbi şey yapmayı beceremediğini" sanır.
daha daha daha daha kötüsü anneler ve babalar bunu asla fark etmezler. onlar ancak vicdan azabı çekerler, çocuk içini çeke çeke uyuduktan, kendine hiç güvenmedikten, annesi ve babası onu hiç sevmiyor sandıktan sonra. neye yaricaksa.
iç acıtan durumdur.
bir de uyurken birkaç damla dökülürse gözlerinden, "dur yapma yapma" derse oturup ağlayacağınız, gidip o dayak atan kişiyi bir güzel dövesiniz gelir...
sınavda orta not aldı diye babadan *, ödevini eksik yapmış diye öğretmeninden *, sokakta ters ters baktı diye mahalle çetesinin lideri çocuk ve onun yalaka arkadaşlarından *, ve buna benzerleri gibi sudan sebeplerden dayak yemiş çocuğun halidir.
bir zamanlar tüm sözlük yazarları.
iç burkucu.
gidip hemen kucaklanası, tuzlu yanaklarından öpülesi.
içi dayanmaz insanın o dayağı attığına da atacağına da pişman olur.elim kırılsaydı da vurmasaydım dersiniz.
görenin içini acıtan eylemdir. fakat o çocuk uyumaya çalışırken acıdan değil hırstan iç çekiyordur. çünkü uzun zamandır ona dayak atan ibneden daha güçlü olacağı günü bekliyordur. o gün elbet bir gün gelir işte o zaman içini çeken kişi ve iç çekmenin şiddeti değişir. o uyku asla unutulmayacak bir anıdır çocuğun hayatında.
uykuya en tatlı dalacağı haldir. bir boşalma, fırtına sonrası sessizlik, gevşeme haliyle zihni boş uykuya dalar.
biz büyükler öyle uyuyabiliyor muyuz?
zira uyanınca her yer süt liman olacak, şevkatli anne hırpalamanın ardından hiçbir şey yokmuş gibi sevgi gösterisinde bulunacaktır. belki puding bile yapar...
"ben anneme ne yaptım ki bu kadar lafı söyledi" bana cümlesinin kafadan geçmeye başladığı anda akan gözyaşlarının bitmesiyle başlayan olaydır. saatlerce sürer. çocuk büyük ayırt etmez bu durum aslında. ne olursan ol, girersin o yorganın altına ve çevirirsin sırtını annene. içini bir hırs kaplamıştır ve kaparsın gözlerini. titremeye başlarsın. soğuk yoktur ama dişlerin vurur birbirine. anlarsın işte o anda daha akacak gözyaşının kalmadığını ve dalarsın uykuna. sabaha ise kalmamıştır o ağlamaktan eser kupkuru göz pınarları ve şişmiş gözlerden başka.