Bad Reputation albümümünden güzel bir thin lizzy parçası.
(sürekli karıştırıldığı king harvest grubunun aynı adı taşıyan şarkısı ile alakası yoktur.)
bir çok kişi tarafından coverlanmış olsa da kimse jeff buckley kadar içten söyleyememiştir.
sözleri:
When I passed you in the doorway
You took me with a glance
I should have took that last bus home
But I asked you for a dance
Now we go steady to the pictures
I always get chocolate stains on my pants
My father he's going crazy
Say's I'm living in a trance
But I'm dancing in the moonlight
It's caught me in its spotlight
It's alright, alright
Dancing in the moonlight
On this long hot summer night
It's three o'clock in the morning
And I'm on the streets again
I disobeyed another warning
I should have been in by ten
Now I won't get out until Sunday
I'll have to say I stayed with friends
But it's a habit worth forming
If it means to justify the end
And I'm walkin home
The last bus is long gone,
And I'm dancing in the moonlight
az kaldı kötü bir güne uyanmaya. bu günlerde biri bir yerlere gidiyor. arada yalnızca bir duvar varken, şimdi okyanuslar kıtalar girecek araya. giden bir sevgili değil ne yazık ki. daha çok can yakıyor bir dostun gitmesi. daha cok acıtıyor onun özlenme ihtimali ve onsuzluğun kendimi yarım hissetmeme neden olması. sebep şudur; yaşanmışlık tek kelimeyle. devamı da yaşanamayacak olanlardır belkide...
giden sevgiliyse eğer üzülmek alışkanlıktan ve hatıralardan kaynaklanır. bir bedeni bir teni bir kokuyu özler insan bir müddet. lakin ayrılık, dosttansa ve bu dostla dolu dolu bir yasanmışlık varsa, ve bu yaşanmışlığın hiç durmayacağına inandığım kinder süpriz yumurta gibi bir kişiliğe sahipse ben o gün uyanmayı hiç istemiyorum kardeşim.
Kahverengi konularda konuşmaya başlayıp, batan güneş misali mavi arka fonu kızartmıştır kendisi. Gecenin lacivert ve siyahı üzerine fener tutup aydınlatmış, zaman gökteki alelade bir yıldız iken, zamanı hareket ettirip kaydırmayı da başarmıştır.
Yeşil ışığımdan cam prizma gibi gökkuşakları yaratırken, bilgelik, zerafet ve öngörüsü gözümü kamaştırmıştır.
Umarım güneş tepenin arkasından tekrar doğduğunda, sarının sıcağı üzerime gri ayışığı gibi ferahlık bırakacaktır.
parıltıdır, anıdır, ikamedir kendisi.
cümlelere sığmayacak bir güzelliği baytlara sığdıramayıp da, piksellerden taşırmak istendiğinde çaresiz kalabilmek mümkündür.
Zaten önemli olan da, bunu anlatmaya çalışmak yerine, bu durumun sefasını sürebilmektir. Zaten bu sebeptendir ki, o ayışığında dans ederek beyin kıvrımlarım arasında süzülürken, ben burada birşeyler anlatmaya çalışırım ama sözcükler bunu beceremez. Yüzüme düşen mutluluk kırıntılarını buraya çizemem ki... ancak bunu görebilecek kadar dikkatli bakanlar anlayacaktır.
Yukarıda anlattıklarımı bana bir çırpıda yaşatabilendir O.