çoban sülü (süleyman demirel) ne olacak diye düşündüren söylem.
bir gerçektir ki insanlar hakettikleri şekilde yönetilirler ve çoğunluk daima aldanıştadır.
çoğunluk gerçekten haklı olsaydı sürekli seçimler yenilenmek zorunda kalmazdı. bir seçilen hep seçilen olurdu.
Bakış açısına inanmayan, herkesin tek tip olması gerektiğini, kendisi gibi yaşamanın tek doğru yaşam olduğunu savunan insan söylemidir. Çoban, işçi, memur, patron, zengin, fakir ne olursa olsun bir bütünün parçaları olarak yaşamayı bilmeyen insan söylemidir. Resimde sadece tek renk olsun, evin sokağa açılan tek bir penceresi olsun, bina sadece tek bir malzemeden yapılsın zihniyetindeki insan söylemidir.
aslinda cok hakli bir soylemdir. Asil problemi cu sekilde aciklayalim, 3 kisilik bir topluluk dusunun, bir profesor, 2 tane de okumamis coban. Bunlarin kuracagi sistemde her zaman cobanlarin ustunlugu vardir.
Demokrasi bu yuzden en iyi sistem degildir, halkin iyiligi icin degil cogunlugu icin calisir ve halkin cogunlugunun istedigi sey halka en buyuk yarari vermez... Ama elimizdeki en iyi sistem bu, yapacak bir sey yok...
kim ne derse desin haklı söylemdir. ilk duyulduğunda troll cümlesini andırıyor, bugünkü türkiye' ye baktığınızda haklı olduğunu görüyorsunuz.
mesela en basitinden yanlış bir haber çıktığında cahil insan hemen inanır ve araştırmaz, ama okumuş insan araştırır. okumuş insanla cahil insanın oyunun bir olması yanlıştır ama bu da önlenemez bir şey tabi ki.
Sakın cahillerden olma! Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer/9)
Oku, yaratan Rabbinin adıyla. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Ki Rabbin sonsuz kerem sahibidir. (Alak/1-3)
bilmek herşeyi değiştirir.
insanlar eşit haklara sahip olmalı, ama dağdaki cahilin tekiyle benim oyum bir olmamalı. ikisi nasıl aynı anda olabilir ki sorusunu akla getiren fikir. peki insanlar nasıl oy vermeli? oylarının ne kadar etkili olacağı nasıl belirlenmeli? acaba tek tek türkiyede olup bitenler hakkında sınava tabi tutulsalar da aldıkları notun yüksekliğine göre verdikleri oy daha mı geçerli olsa, çünkü bilmeden makarna kömür için oy veriyor olmak saçma. yine de bu tarz bir sınav olsa sınavı kim hazırlayabilirdi ki. bilemiyorum bu söz üzerine düşününce aklımdan bunlar geçiverdi bir an.
oy konusunda herkesin tek bir oyu var. eğer oylar arasında fark yaratılmak istenseydi, süt sağmak, koyun gütmek, koyunların dağılmasını önlemek gibi, hiç de kolay olmayan birtakım işleri gayet de güzel beceren bir çobanın da "benim oyum televizyon mankenleriyle bir olamaz" demesini gerektireceğinden, o bile oyunun diğerlerininkinden farklı olmasını isterdi.
ve o noktada hangi oyu, neye, kime, hangi özelliğe göre yükseltip alçaltacağımızı bilemezdik. çünkü üniversiteli ahalinin "kıro" diye mimlediği kamyon şöförleri olmasaydı, o ahali "tiki" süpermarketlerinde yemek için peynir, domates, bulamazlardı.
valla da saban ve öküzle tarlayı süren köylünün yaptığı iş ekmeğin hammadesini üretmekse, o adam kırodur mırodur, ama bu memleket için pek de önemli bi adamdır, tespitini mutlaka yapmak durumundayız.
bundan dolayı, gene de en iyi çözüm senin oyunla dağdaki çobanın oyunun bir olması durumudur.
insan kavramı varsa, bu da memleketimden insan manzaralarıdır. TBMM'nin açılımını, Kıbrıs'ın yerini, Türkiye'nin başkentini bilmese bile kullanacağı oy değerlidir: Dağdaki çobanın oyu ile de benim oyum birdir.
aysun kayacı' nın doğru bir tespiti yanlış bir üslupla dile getirmesi sonucu meşhur olan söz.
demokrasinin en büyük defosu, halkın yönetici olarak seçtiği kişilerin halk yönetebilecek yeteneğe sahip olmama ihtimalidir. bu sözü, demokrasi rejiminin eksikliğine bir vurgu olarak algılamıştım ben ve katılmıştım ama üsluba hak vermek mümkün değil tabii.