attık tuttuk şimdi kızcağıza iyi hoş da, "çoban"dan kastı sadece meslek olarak koyun güden insanlar değil de, daha mecazi bir anlamsa pek de haksız görmüyorum şu an. bir şakirtle oyunun bir olduğunu görmek gibi bir durumu anlatmaya çalışmış da olabilir.
yanlış kelimeler seçilerek kullanılmış anlamı doğru bir cümledir...
ısrarla kemalizmi anlamayan, bu cümlede geçen çoban kelimesini bildiğin koyun güden çoban olarak algılayan zihniyetler ile aklı başında birinin oyu bir olması ne gülünç demektir...
lafı nerden anladığına bağlı olarak yanlış anlaşılmaya müsait bir laftır. dağdaki çobanın oy verirken yaptığı değerlendirmeyle benim oy verirken yaptığım değerlendirme bir mi? anlamına gelen ve hak verdiğim aysun kayacı söylemidir.
Sözü söyleyen kişi yanlış olduğundan yanlış anlamaya müsait olan cümledir.
Bir adam düşünün. Geçim derdi, sağlık sorunu, trafik derdi bile olmayan; sokaklardan kopmuş, kaleden köşkten başka bi yerde bulunmayan bi adam.
Ben, ailem, akrabalarım, arkadaşlarım yada hepimiz neden sorunlarla boğuşuyoruz.
açlığı, yoksulluğu kullanıp edebiyat yapamam ama sağlık sorunlarına ne diyelim.
Doğal olan herşey ihraç ediliyor. Biz ise ithal ediyoruz. ayrıca süt tozu, gıda boyaları, katkı maddeleri bizde sağlık sorunlarına yol açıyor. Acaba ithal etin sonu ne olacak.
şimdi söyleyin bu ülkede kim yaşamıyor?
a-)Biz b-)o c-)dağdaki çoban d-)üretici e-)aysun kayacı
cevabı "B"elli...
demekki o hariç herkesin oyu eşit. kim ne derse desin.
büyük ihtimalle hayatında sarf ettiği en güzel cümledir.aslında ne demek istediğini herkes bilmesine rağmen işine gelmediği için farklı yonlere çekilen cümledir.
kesinlikle katıldığım önermedir. doğru senin asla dağda ki çobanla oyun bir olamaz.
hatta bizim gibi şehirde yaşayan normal sıradan insanların oyu da onlarınkiyle bir olamaz. onlar hayatı tam anlamıyla yaşayan devletin iyi kötü yaptıkları direk onlara etki eder.onların oyu herkesten üstündür. çünkü sen ciplere binerken apartımanlarda otururken , rahat rahat tehlikeden uzak gezip eğlenirken bu ülkenin bütün dertlerini onlar çekerler. bütün zorlukları onlar görürler genel olarak.onlar sabah kalkıp uğraşan didinen evindeki ailesine 2 ekmek götürmek için yırtınan suyu bile varsa köyünde buna şükreden kişilerdir. onların verdiği oy herkesinkinden daha değerlidir. çünkü, hayatıtam manasıyla yaşayan onlardır. sabah gazetelerini okuyup liderlerin konuşmalarını dinleyip ideolojiye göre oy vermek bilmek değildir. bilmek yaşamaktır. bu yaşamda erkeklerle kadınlarla yatmak gece hayatında tozu dumana katmak ama haftada bir katıldığı programda reyting olsun diye kişisel popülerliğini artırsın diye cümle kurmak değildir.
söyleyenin sarışın ve aptal imajının söylenmek isteneni gölgelediği söz öbeğidir. doğruluk payı vardır. çünkü bu ülkedeki en büyük eşitsizlik eğitimdir. herkes aynı koşullarda yaşayıp, her türlü bilgiye, bilginin getirdiği olaylara farklı yönlerden bakabilme öngörüsüne sahip olamıyor malesef. şartların getirdiği sıfatları küçümseme değil anlatılmak istenen. feodal bir ortamda yetişmiş, eğitimini tamamlamış biriyle eşit olabilmenin (!) imkansızlığı anlatılmaya çalışılmış.
"iyi de peki bu endeksi kim belirleyecek, borsa mı kurulacak?" diye sormak istediğim fikirdir. o da doğru değil aslında ama hadi dağdaki çobanla kendini karşılaştırmak kolay, tamam. ama peki ya ilkokul bitirememiş ama şirketinde 300 kişi çalıştıran patronla oy durumun nasıl olmalı? ya da üniversite mezunu bir kara cahille? oy endeksi eğitim durumuna göre mi gelire mi ödediğin vergiye göre mi belirlenmeli?
velhasıl fikrin çıkış noktası ilk anda doğru gibi görünse de "haydi uygulayalım" diye niyetlensen saçma sapan noktalara gidecek bir şeydir.
aysun kayacı söylemidir. doğru olabilir. demokrasiyi çok iyi anladığını zanneden, bizim bi bok bilmeyen sözde aydınlar bi de bu söyleme ağızlarına geleni söylerler. ha nasıl doğru olur derseniz eğer; tabii hukuk ekolünün kurucuları çoğunluğun despotizminden bahseder işte dağdaki çobanla üniversite bitirmiş şahsiyet arasında olması gereken fark bu terim ile ifade edilir. yani senin demokrasi dediğin şey bi başkasına göre despotizm aracıdır ve olmamalıdır. sonuçta bi kilo kömüre oy veren miilletiz çok mu mantıklı oyların eşit olması? ben demiyorum (bkz: john stuart mill)diyor.
platonun çok güzel bir sözünü paylaşmak istedim nedense.
Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.