sen kimsin ve dagdaki cobanin yetistirdigi kecilerin, ineklerin bize verdiği ürünlerin bize olan yararindan daha fazla ne veriyorsun bu ülkeye denilesi sorudur. söyleyen zat- i muhterem in ne verdiği aşikardir. bizim denyolarda bir hayli açtir bu konularda ki halen savunmakta olanlar var?
Bunun bir sonraki adımında "benim gibi kaliteli bir yaşam amacına sahip olan bir insanla dağdaki amaçsız çobanın yaşama hakkı bir mi?" diyecek olan kişinin sözde demokrasi anlayışıdır.
Senin doğru kişiye oy verdiğine kim karar verecek it.
bu gidişle de bir olmayacaktır zaten. dağdaki belki okuma yazma bile bilmeyen çoban yapıyor 10 çocuk, sen yapıyorsun bir, bilemedin 2 çocuk. bu tablodan ülkeye hayırlı bir sonuç çıkar mı? önümüzdeki 100-150 sene içinde ülkeyi çok kara günler bekliyor, yeniden avrupa'nın hasta ülkesi konumuna döneceğiz, tabii bizi artık avrupa'da sayarlarsa...
zaten oy kullanıyorsan demokrasiye boyun eğmişsindir. demokrasiye boyun eğdiysen de zaten eşit hakka sahip olduğunu kabul etmişsindir. neyin tantanası?
insanları kategorize ettiği için oldukça riskli bir cümledir. ancak linç edilmeyeceksem söyleyeyim, okumuş kesim ve okumamış kesimin oyunun aynı değerde olması şu anki gibi durumlara yol açabiliyor işte. bu dağdaki çoban meselesi değil. cahil insanla bilinçli, vizyonlu insan meselesi. bilinç olduktan sonra çoban, çiftçi fark etmez. beynini kullanmadıktan sonra doktor mühendis de fark etmez -genelde kullanıyorlar gerçi ama neyse-. ancak herkesin oyunun bir olması eşitlik sadece, adalet değil. bunun bir çözümü var mı peki, yok. tek çözümü cumhuriyete yakışan kafalar yetişirilmesi.
böyle düşünen bir insan aydın felan değil kendini farklı hisseden gerizekalinin tekidir. çok gördüm gencecik yasında kendini aydın farklı gören arkadaşları tartışmanın ikinci dakikasında tikaniyorlar cevap veremiyorlar.