Kabilesi sebebiyle Dıhye-i Kelbi diye çağırılırdı.
Ashabın en güzel simalarından biri idi. Bazı zaman Cebrail (a.s.) Resulü Ekrem (s.a.v.)'in huzuruna onun suretinde gelirdi. Bu güzel simalı sahabe.
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, Dihyetü'l-Kel-bî'nin Müslüman olmasını istiyordu. Çünkü onun emrinin altında, yedi yüz bin kişilik bir ailesi vardı. Bu kabilenin reisiydi. (Kelb)
Dıhye hazretlerinin Cebrail a.s. ile karıştırılması çokca kez olmuştur.
dıhye ( radıyallahü anh ) devamlı ticâret için sefere gider gelirdi. çok güzel yüzlü idi.
bir gün cebrâil (aleyhisselâm) fahri âlem ( aleyhisselâm ) hazretlerinin huzûrunda bulunuyordu. o zaman henüz küçük olan hasan ve hüseyin ( radıyallahü anh )dan biri cebrâil aleyhisselâmı gördü. hemen kardeşinin yanına koşarak: dıhye ( radıyallahü anh ) dedemizin yanında oturuyor, haydi gidelim dedi. koşup mescide girdiler. cebrâil aleyhisselâmın dizlerine oturdular. ellerini cebrâil aleyhisselâmın koynuna soktular. resûlullah ( aleyhisselâm ) torunlarının bu hareketini görünce hicâb edip, mani olmak istedi. cebrâil (aleyhisselâm), resûlullahın mahcûb olduğunu görünce dedi ki: ya resûlallah! niçin sıkılıyorsunuz? fâtıma ( radıyallahü anha ) teheccüd namazını kılarken hak teâlâ beni gönderir, bunların beşiklerini sallardım. fâtıma ( radıyallahü anha ) rahatça namazını kılardı. çocukların bu hareketini bana karşı edebsizlik saymayın. bazan da bunların anneleri namazdan sonra uyurken, bunlar ağlardı. hak teâlâ yine beni gönderir, anneleri uyanmasın diye beşiklerini sallardım, ağlamazlardı. bunların yanıma gelip, ellerini koynuma sokmalarında bir mahzur yoktur. dedi.
resûlullah ( aleyhisselâm ) ey kardeşim cebrâil! şimdi bir şey yapmadılar. daha ileri giderler endişesiyle mâni oldum. çünkü, eshâbımdan dıhye ( radıyallahü anh ) isminde birisi vardır. çok kerre sefere çıkar. her dönüşünde bunlara hediyye getirir. sizi dıhye ( radıyallahü anh ) zannedip, ellerini koynunuza soktular buyurdu. cebrâil aleyhisselâm:
yâ rabbi! beni habîbinin ( aleyhisselâm ) yanında utandırma diye duâ etti. oturduğun yerde gözlerini kapa, elini cennete sok, eline ne gelirse al. diye hitap geldi. cebrâil (aleyhisselâm) ellerini cennete saldı. bir yeşil salkım üzüm, bir kırmızı nar eline geldi. hazreti hasan üzümü, hazreti hüseyin de narı aldı.
bunları yerlerken ak sakallı, elinde baston, iki bümlük bir ihtiyar geldi. ey yavrularım! o üzüm ve nardan bana da verir misiniz? çok açım dedi. resûlullahın ( aleyhisselâm ) yüksek yaratılışlı torunları vermek istediğinde cebrâil (aleyhisselâm): Durun vermeyin o meluna ! O şeytandır. cennet nimetleri ona haramdır. diyerek mani oldu.