hafta sonunuzun büyük bir bölümünü sevgilinizle motor üstünde orası senin burası benim, gezmekle geçirmişsinizdir. akşam, evinize tek parça halinde döndüğünüzde, evinizin önünde kaza yapmış acılar içinde yerde kıvranan genç bir kadını görürsünüz ve hala hayatta olduğunuza şükreder, dünyanın en mutlu insanı oluverirsiniz.
imkansız olduğuna inandığınız ve gerçekten imkansız olan bir aşkın günün birinde çıkıp geldiği ve sizi istediğini söylediği andır. bu anlar genelde yaşanmasa da dünyanın en mutlu insanı ancak böyle olunabilmektedir.
koca bir topluluk onunde cok haklı cok yerinde laf edildigi andır.
ya da aynı koca toplulugun topluca gıcık oldugu birine karsı saglam laf koymak da bu an'a ortak olabilir.
özgürce yaşadığını hissettiğin anlardır. oyunlardan uzak, kimsenin ne düşündüğünün senin için bi önemi kalmadığı anlardır. sadece kendin olmayı becerebildiğin bi dünya yaratabildiysen en mutlu insan sensindir.
maaşını ilk aldığın andır.
ilk maaşınla eve götürdüğün tatlıyı afiyetle ailece yediğin andır.
ve halandan duyduğun; "emekli ikramiyeni aldığını görmekler de nasip olsun" cümlesiyle önce gülmekten sonra düşünmekten yıkıldığın andır. **
bir bebeğin size sarılması. valla.
sevgili sarılışı halt etsin yanında. böyle sarılıyor, başını omuza yaslıyor, uyukluyor, uyandırmaya kıyamıyorsunuz, nefesini boynunuzda hissediyorsunuz ya, huzur tam olarak bunun adı.
günlerdir aranan siyah pabuçların en sevdiğiniz mağazanın vitrininde %50(minimum tabi) indirimle boy göstermesi.
saatlerinizi harcayarak yazdığınız essayin bölüm dergisinde yer alması.
sevgilinin fenerbahçe-galatasaray maçı olduğu akşam arkadaşlarını ekip sizinle vakit geçirmeyi tercih etmesi ve bunu gerçekten isteyerek yapması.