Cousteau'nun yaptığı gibi okyanusların dibine dalmak, ama ondan tek farkım denizaltıya ihtiyacım yok. Evet, ve ondan tek farkım derinlere inci aramak için dalmak. O kadar derinlerde inci ne arar demeyin, en güzel inciler en derinlerde, yaşamın olmadığı yerde. Ben, o kaşifin tersine derinlerdeki mağaralarda sesler duymuyorum, duyduklarımsa bana ürkütücü gelmiyor. Siren kızlarının sesine kulağımı tıkamama gerek yok,o dünyaya aitim. Daldığım yerlerde ışığa ihtiyacım yok, derinlerin kendi ışıltısı var. Bu farklı ışıltı derinlik sarhoşluğunu önlüyor, bağımlılık yapmıyor. Bulduğum incileri ipek bir kesede saklıyorum, gün ışığı görmemeliler. Gün ışığı onları çakıltaşına dönüştürebilir, o yüzden gece karanlıkta her birini elime alıp parıltılarını seyrediyorum. Daha sonra bu incilerden bir gece tacı yapacağım ve ölüm gelmeden önce başıma takacağım. Taktığım bu taç derinliklerin kanıtı olacak, beni görünmez yapacak.