dağılmasının üzerinden yıllar geçilsede unutulmayan gruptur.. murat yılmazyıldırım yazdığı sözlerle, murat çelik de sesiyle şarkıları bir başka boyuta taşımıştır.. dinleyen herkesin içine işlemiştir. her yeni başlangıçta aynı hazzı vermiştir dinleyicisine.. ayrıca hemen hemen her şarkıda dinleyiciye öyle bir gitar ziyafeti sunmuşlardır ki, söz olmasa bile dinlenecek cinstendirler..
çok önemli bir gruptur.şarkıları candır.ama uzun zamandır piyasada yoktur.bazı şarkıları üniversite yıllarımı hatırlatır.anılarım depreşir.bir fena olurum.
sakinliğini bozdu.yaptığı açıklamalara göre 31 numaradaki komşularının çok ses yaptığı ve diğer düş sokağı sakinlerinin de bu durumdan şikayetçi olduğu bildirildi.
gelmiş geçmiş en iyi türk gruplardan birisidir kendileri.
insan nasıl bir karaktere sahip olursa olsun, nasıl bir ruh halınde olursa olsun alır götürür. insanda tekrar tekrar aşık olma isteği uyandırır. bazen sevgiliye kızma sebebidir.
dağıldıklarından beri üyeleri müzik kariyerlerine ayrı ayrı devam etmekteler, her ne kadar bireyselde de çok güzel parçalara imza atmış olsalar da kanaatimce düş sokağının gölgesindeler.
çocukluğuma dair en net hatırladığım şeylerden biri.
düş sokağı sakinleri hayranı öğretmen bir babam var. her haftasonu muhakkak onun müzik sesiyle uyanırdım. hak verirdim adama. tüm hafta işte, haftasonu sabah erkenden bilgisayar başına geçip şarkı dinleyip müzik arşivi yapardı. şuan o müzik arşivinin içinde tam 17 000 parça var. evet tam 17 000 parça.
bir dönem sabahtan akşama kadar dinlediğim ankaralı gurup.
severlerine tavsiyem dinlerken ara vermeleri.
uzun uzun sürekli dinleyince bir noktadan sonra sözler de tınılar da anlamsızlaşıyor.
**
30'lu yaşlarıma doğru hızla ilerleyen; işe yaramaz bir haytaya dönüşürken gözümden tüm dünyanın görünebildiği gibi hayallerimi de tamamen geride bırakıyorum. iş-Aile-Para-Kariyer gibi matah şeyler üzerinde yoğunlaşıp; o gençlik günlerinin fantastik idea'larının birer birer mağlup olduğunu görüyorum. saçlarım fazlasıyla dökülmüş, bazı arkadaşlarımın çocukları okula başlamış ve artık Dante'nin orta yaşına doğru ilerlemeye başlamışım. Formasını giydiğimiz futbolcular antrenör olmuş, radyolarımızda ki şarkılar "nostaljik hit" mertebesine gelmişken; içinde ki çok şeyinde değiştiğini hissediyorsun. Yaşlanıyorsun.
90'larda teknolojinin geçiş dönemine şahit olan kuşağımız; çağrı cihazlı-araç içi telefonlu-16 byte internetli yarı teknolojik günlerinden 2000'lerin silikon vadisi rüyalarına geçişin garipliğini bizzat yaşadık. Biz dünyanın geçiş sürecinin çocuklarıydık. Siberalem'den Netlog'a; Mirc'ten MSN'e ve oradan Whatsapp'a; 3310'dan iphone 6'ya; Hocam.com'lardan Facebook'a ve "private-itü-uludağ" sözlüklerden Twitter'a terfi etmiş yitik bir nesil olarak Show TV'nin saykodelik jenerik müzklerinden; Esat Kıratlıoglunun seksi saçları ile yüzme gösterilerine şahit olmuş; Matrix ile simülasyona doğru adım atarken, amiga-commodore-atari'lerden oyun konsollarına geçişin sarsıntısını da yaşamıştık.
Dünyanın en hızlı değiştiği dönemde büyüyen; yarı nostalji yarı güncel bir nesil olarak aslında ziyadesiyle arızalı idik.
işte tüm bunların arasında benim için hala değişmeyen şey Düş Sokağı idi. Çok az kişinin bildiği ama çok kişinin şarkılarını duyduğu; çok şükür ki hiç popüler olmamış depresif çocuklardı. hala 17 yaşında ki halimle açıp dinlemekten her nedense aynı keyfi alıyorum. Gayret Et Güzelim derken Murat Çelik in sesine bitiyor, Yılmazyıldırım'ın sesi ile depresyona giriyorum.
Seviyorum bu grubu. Belki en az bizim kadar anlamsız ama üzgün oldukları için...