türklere has özelliktir kanımca. aslında öyle genellememek lazım görgüsüzlere has olaydır demek daha doğru olur. adam iş başvurusu için gelir ve ne kadar zor durumda olduğundan bahseder durur, biz sizi arayacağız der telefon numarası sorarsınız ezberinde tutamadığı telefon numarasına bakmak için telefonunu çıkarır. o esnada insan kaynakları müdürü ve ben şaşkınlıkla adamın telefonuna odaklanırız. 3 mp kameralı son model telefonu almaya parası yetmiştir adamın ama anlattığı gibi çocuklarına ekmek götürememektedir. sonuç olarak bizim ondan daha zor durumda olduğumuz kanısına varılır.
insaların degerleri artık o kadar sacma sapan şeylerle ölçülüyoki insanlar telefon modelinden utaniyor.utanacak o kadar cok şey varken...
bide şöyle düşene biliriz;tuvalete düşecek korkusu yok, çalınacak korkusu yok, kapkaca ugrarım korkusu yok, ahanda bozuldu yenisini nasıl alicam korkusu yok...
(bkz: düşük model cep telefonu kullanıyorum mutluyum)
ister istemez insanın aklına yerleşen hissiyattır. yeni model olan telefonu olanlar doğal olarak rahat konuşurlar ama telefonu düşük model olanlar ise her zaman bunun sıkıntısını topluma açık her yerde yaşarlar. birçok kişiye göre taşınan cep telefonun modeli ve değeri o kişinin değerine eşittir. *
cep telefonunun satılmasını isteyen kişilerin toplumda oluşmasını sağladıkları baskıdan dolayı cep telefonunun eski olmasından rahatsızlık duyulması durumudur. ya da daha önceden başka ürünlerin satışı için oluşturulmuş baskının cep telefonuna da yansımasından kaynaklanır.
ah ulan. bundan yıllaar yıllar evvel, üniversite birinci sınıfta dersten atılmama sebebiyet vermiş hadise. o zaman da daha çok nokia'nın ufak, zarif telefonları falan ilgi görüyor. bu kameralı telefonlar yeni yeni ortaya çıkmış, millet telefon değil, atlayıp uzaya çıkacak sanki abura koyim o denli övüyorlar. biri diyor; "abi nokyanın kameralı telefonunu gördün mü 9880. bi tuşa basıyon cam gibi çekiyo fotoyu.". öbür pezevenk duyduğunu başkasına anlatıyor; "abi nokyanın yeni telefonu gördün mü 9880. fotoyu bi çekiyon karıyı çıplak gösteriyo.".
neyse, sonuç itibariyle, bir telefon davasıdır, övmelerdir gidiyor. bendeki de ericsson'un tahmin ettiğin telefonu işte. hala saklarım, ceviz neyi kırıyoz.
neyse hacım, girdik derse, "zülülü delilü zülülü" deyu çalmaya başladı bizimki. hoca aşı yapılan ilkokul bebesi edasıyla bir zıplamış ki anam. böğürüyor; "kimin o telefon! sakın ha! sakın ha! dersimde asla istemem bunu. dersimi terk edersiniz!" deyu, deniz baykal sandım bi an herifi. ben de derse girmeden meğer tuşları kilitlemişim, artık helada gizliden gizliye mi kitledik bilmiyom. tuşları kilitleyince, kapatma tuşu da işlemiyor abura koyim. herif böğürünce çaktırmadan eli cebe soktum, kapatma duşuna uzuuun anam uzun basıyorum, ama tuşların kilitli olduğundan habarım yok, unutmuşum. aradan 1 dakika geçti geçmedi, kabus geri döndü: "zülülü delilü zülülü". herif; "kimin lan bu telefon??" deyu böğürmeye kalkmadan, " eh, ben kalkıyım madem." gibi bir laf ettim. misafirlikten kalkıyor sanki pezevenk. ulan, o kadar millet izliyor, bir de lanet olasıca kulakların kızarması hadisesi var ki, abov. şimdi diyorum da, hani madem utanacaksın, telefonu çıkarmak mı daha utanç verici, yoksa 130'u kız olmak üzere 150 kişinin önünde kulağın kızararak saçmalaman mı?
hiçbiri koymadı da, dersten atıldıktan sonra; "kimmiş bu arayıp duran ibne evladı?" deyu telefonuma baktığımda, 1 senedir arayıp sormayan, zaten zerrece de hazzetmediğim bir herifin aradığını gördüm ya, nah bu godu işte. hahah. herif sonradan mesaj çektiydi bi erkek olarak; "kardes. osledim sani.". tam ibne.
kendisine takılanlara genellikle '' olum alo dedimmi sesim gidiyomu; gidiyo... karşı tarafın sesi geliyomu; geliyo... ee ne gereği var çok para veripte değişini almaya allah allaaah! '' savunmasıyla cevap veren ama telefonu çalsa bie cevap vermeyen insan modeli.