24 yaşındayım evlenmeyi filan da 30' a kadar düşünmüyorum. evlensem bile günümüzdekine benzer bir düğünle bunun gerçekleşmesini hiç düşünmüyor ve istemiyorum
başkaları eğlensin, doysun diye para harcamaktan başka bir şey değildir. gereksiz bir gösteriş çabasına dönüşür bir yerden sonra. elbetteki insan, hayatının bu en önemli günlerinden birinde sevdiklerinin yanında olmasını ister ve o sevilenlerin de orada olması çok hoş bir şeydir. ama o ne taktı, bu niye takmadı hesaplarına girildiğinde artık bana hiç kimse sevgiden filan söz edemez orada. hayır sen para harcayıp beni çağırıyorsun, sonra da benden harcadığın paraları geri topluyorsun. biri bana bunun mantığını anlatsın. zaten bir düğünde eğlenemeyen iki insan varsa onlar da gelin ve damattır.
sadece bununla kalsa iyi. düğünde insanlar nasıl bir ruh haline bürünüyorsa artık evde önüne gelse yüzüne bakmayacağın o iğrenç pasta acaba bizim masaya gelmeyecek mi, herkese yetmeyecek mi diye geriliyor. bir dilim fazla pasta yemeyi başaran koca koca kadınlar bununla övünebiliyor. aralarda dolaşan bir sürü gereksiz velet ve onların saçma istekleri de cabası. bu tip organizasyonların ceremesini ergenlik çağındaki gençler çekiyor genelde. mal akrabaların mal sorularıyla muhatap oluyorlar. kulakta küpe varsa, saçlar uzunsa baba uzak akrabalar tarafından filan gaza getirilip evde çocuğa nutuk atıyor vs. vs.
takı takma denen o görgüsüzlük konusuna ise diyecek söz bulamıyorum.
evlilik, iki insnaın hayatlarını birleştirmesi bunun hukuki sonuçlarını kabul etmeleri, birbirlerinin sorumluluklarını almalarıdır. işte bu birleşme kararı, bu sorumlulukların altına girme isteği sevginin o büyük gücüyle mümkündür. o çifti sevenlere de düşen onların bu kararını uygulamalarını ve yeni kuracaklarını hayat düzenini kolaylaştırmaktır. bu kolaylaştırma işi de onların beklenti ve isteklerinin yerine gelmesine yardımcı olmakla olur, kendi beklentileriniz doğrultusunda onları yönlendirerek değil (bu paragraf her halta karışan akrabalar içindi)
dedektörle aranan misafirlerden ses çıkmıyorsa, bu misafirler damadın boğazında asılı duran pos makinasına yönlendirilip akrabalık derecesine göre çeyrek, ya da yarım altın fiyatına tekabül eden miktarla, taksit avantajıyla, evlenen çiftlerin saadetine katkıda bulunabilirler.
gençlerin en mutlu günüdür. aylar süren hazırlığın sonunda konu-komşu, hısım-akraba toplanır. bu mutlu günün nasıl geçeceği ise yöreden yöreye değişir. ancak nereye giderseniz gidin mutluluk hep aynıdır.
kimsenin birbirine söylemediği, gizli fakat bir o kadar da bariz adetleri de barındıran bir gelenektir. az sonra dile getireceğim gerçekler belki de ilk kez yazıya dökülüyor. bu adetlerin en ama en vazgeçilmezi, her düğünün olmazsa olmazı birbirlerini kovalayan ve mütemadiyen birinin yüzüstü yere yapışması ile sonlanan çocuk kovalamacalarıdır. bu yüzüstü yapışma tam anlamı ile gerçekleşmeden gelin ve damat tam olarak evli sayılmazlar, bazı aileler çocuklarını düğüne gitmeden önce bu konuda sıkı sıkı tembihlerler, tembihlemelidirler. ayrıca en az bu kadar önemli ve can alıcı bir gizli adet de ailenin genç erkeklerinden oyun havası çalındığında kalkmak istemeyenlerin koluna yapışıp mutlak bir şekilde oynamaya kaldıran teyzelerdir. bu teyzelerin düğün hazırlıkları sırasında olası bir liste çıkarması ve hedef genci önceden seçmesi söz konusudur. avına hava, su, okul vb. muhabbetlerle yaklaşan teyzemiz ankara misket çalınması ile bir anda gencimizi savunmasız yakalar ve gencimizin umutsuzca çırpınışlarına rağmen büyük oranda başarıya ulaşır. to be continued...
çekilen düğün cdsi cok önemlidir, aile ilerleyen gunlerde kımın ne taktıgını görmek için dıkkatlıce ızler not alır, hatta arada cıkan bır ıkı sahte altınıda kımın taktıgı büyük bir ustalıkta tespit edılır, akabınde cemi cumleye dalga dalga dedıkodusu yayılır, gerekli laflar sokulur.
bencil bir merasimdir. bir çocuğun çükü kesilecek diye veya bir erkekle bir kadın sevişecek diye çevre bu kadar rahatsız edilmez arkadaş! finallerimiz var uykumuz var bi durun bi yorulun amına koyim yaa!
bundan tam 12 saat evvel müzik sesiyle uyandım. halen devam ediyor. vallahi billahi gına geldi.
an itibariyle içinde bulunduğum ritüel. Yıllar oldu düğünlere gitmeyeli ama artık amca kızı evlenince gitmek part. Yaş farkıyla binanın en küçüğü benim ve evden kızı alıp götürecek damat olacak piçten para almam adetmiş. Bunların binadan çıkmasına izin vermeyeceğim. Aslında vereceğim ama para ile. Çıkarmadım bunları binadan, damat da durumu farkedince gömlekten içeri cubalop diye para bıraktı ve birsürü kişi ittirdi kaçtı piçler. Tahmin ettim parayı. 20 lira idi. Ben atletin derinliklerinden para çıkarırken onlar ise tüydüler. Tabi davul ve gözyaşları bir araya girince ''siktir gidin evlenin mua goim '' dedim ve tabi bende farkettirmeden dolmuş gözlerimi sildim. Düğün salonu şeyi ise çok şükela, fakat bu davulcular tuncelli galiba çok sert vuruyor tokmağa piçler. *
saatler sonra gelen bir edit: gözyaşı döktüm lan tamam.
birinci dereceden akrabaların bile mecburiyetten katıldıkları ve bunu hissettirdikleri tören olmuştur artık günümüzde. zoraki selamlaşmalar, gülüşmeler. zor zahmet denkleştirilen takıyı takıp da gidelim modundadır herkes. köy düğünleri başkadır ama.
dünyanın en saçma şeylerinden biri galiba. kapitalizm ürünüdür. ne zevk alırlar saçma sapan roman havalarıyla oynayıp zevksiz zevksiz giyinmekten anlamıyorum.
yeni neslin bir türlü ısınamadığı, çiftlerin hayatlarını birleştirdikleri gün; eş dost ve akrabaların çağrıldığı organizasyon. tanıma gel bugün bir arkadaşım daha "bekarlık sultanlık değil uleyn" diyerek dünya evine girdi. ha bu dediğinden pişman olup olmadığını önümüzdeki seneler gösterecek. arkadaşımın düğünü olduğu halde çıkıp oynamadım lan. çok garip geliyor bana düğün ortamı. halen niye bu kadar garipsediğimizi anlamış değilim. *
sempati kuramadigim sey ,,dugun". ultra makjajli igrenc saten kiyafetli bayanlar, etrafta ayak alti kosusturan cocuklar ve bir kenarda sanki onemli birsey varmis gibi gizemli bir sekilde dikilip milleti suzen erkek gurubu. evet bunlar benim icin dugunlerden tiksinmeye sebebdir bile.