demokrat(!) geçinen bir kitlenin, hem atatürk'ü koruma kanununa karşı çıkıp hem de cumhurbaşkanı'nın yargılanamazlığını doğru bulabilecek kadar kıvrımlı bir yapıya sahip olduklarını görmemizi sağlayan süreç. çıkar ile demokrasi kümelerinin kesişim alanında hayatını idame ettirmek zor olsa gerek.
hukukun üstünlüğünü hiç konuşmaya gerek yok artık ülkemizde ; bir savcı dava açar bir kısım isyan eder , başka bir savcı gözaltına aldırtır diğeri isyan eder. kime yaranacak bu hukuk müessesi artık orası Allah kerim.
o değilde bu ülkede bir 367 yaşandı daha ne konuşuyoruz.
hukuk un da boku çıktı dememe neden olan trajikomik durum. o değilde bütün dünya bize kıçıyla gülüyor ya. asıl gururuma dokunan da bu. beni devletimden soğuttular. kardeşim akp yi kapatacaksanız kapatın ama elle tutulur olur. insanlar hukuka güvenmezse nolur bana bunun yanıtını versinler önce. devlet kısır iktidar mücadelelerine hapsedilerek yıpratılmıştır yazık çok yazık.
hukuktan zerre anlamayanların dava öncesi ve sonrası olacaklardan dolayı onun bunun cahilliğini sorgulaması değil kendine ders çıkarması, bilmediklerini de öğrenmesi gereken dava olacaktır.
cumhurbaşkanı iken imzaladığı kanunlarla ilgili yargılanamayacağı ve bu durumdan dolayı iddianamede isnat edilen suçlar da akp üyeliği süresince işlendiğinden yargılanabileceği gibi "vatana ihanet dışında görevden alınamaz" ifadesi de iddianame abdullah gül için görevden alınma değil siyaset yasağı istediği için bu durumun engeli değildir. zira cumhurbaşkanlığı makamı bir siyaset makamı değildir. sözkonusu iddianame anayasa mahkemesi nin akp yi kapatmasıyla haklı bulunursa bu durum abdulllah gül ün görevden alınmasıyla değil görev süresi bitiminde 5 yıl süreyle siyasetten uzak kalmasıyla sonuçlanacaktır.
hukuktan anladığı ''koskoca yargıtay cumhuriyet başsavcısının temelleri bozuk bir iddianame ile dava açıp kendini rezil etmeyeceği'' gibi komik bir mantık yürütmeden ibaret olanların cahillikten,
diğer vatandaşlarımızın da iş mahkemeye intikal ettiğinden artık hakkında konuşulması sakıncalı olabilecek yargılamadır.
cumhurbaşkanının sadece vatana ihanet suçundan yargılanabileceiğini sananların çok şey öğreneceği dava örneği olacaktır. bir başka öğrenilecek şey de abdullah gülün kayıp trilyon davası ve dışişleri bakanlığı döneminde yaptıklarından dolayı suçlandığıdır. şu an ki görevi için yargılanmadığıdır. zaten dava sonunda ceza değil yasak alacağı için,acaba bir umut varmıdır diye düşünenlere ümitlerin bitirilmesi gerektiğini de söylemeden edemiyeceğim. zira, koskoca yargıtay cumhuriyet başsavcısının temelleri bozuk bir iddianame ile dava açıp kendini rezil etmeyeceğini de herkes takdir eder heralde.
ama anayasa mahkesmesi üyeleri içinde abdulah gül adına dava açılmasına bile karşı çıkan üyeler olduğunu görünce, şu an ki makamı itibari ile yasak almasının biraz mümkün olmadığını daha doğrusu türkiye cumhuriyeti devletinin başının rezil edilmesinin zor bir ihtimal olduğunu da kabul etmek gerekir. abdullah gül bu işten sıyrılır mı meçhul. ama en olumsuz ihtimalde yasak alan bir devlet başkanı olarak göreve devam etmesinin ne kadar etik olacağı insanların takdire bırakılmalıdır. abdullah gül de o etik anlayışı varmıdır ? o ayrı bir tartışma konusu oluşturur.
bazılarına anayasa kitaplarında cumhurbaşkanının vatana ihanet haricinde yargılanamayacağı belirtilmiş olmasına rağmen cumhurbaşkanının da yargılanacağı dava olara tarihe geçmiş sayılan davada yapılacak yargılamadır.
evet hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencisi bile bilir dava açılamayaağını ama şunu da bilir ceza davası açılamaz. yanı sıra şnu da bilmelidir anayasa mahkemesinin gördüğü bu dava bir ceza davası değildir. şunu da bilir 5 yıl siyasi yasaklılık bir ceza değildir. daha başka neyi bilir, anayasa mahkemesi daha önceki bir çok kararında siyasi parti kapatmasında cmk uygulansa da bunun bir tedbir davası olduğunu, yasaklıların tedbiren yasaklandığını söylediğini bilir.
en fazla bilmesi gereken şey ise milletvekili dokunulmazlığı hakkında genişçe bir madde yazılan ve bu konuda ayrıca çarşaf çarşaf kanun maddeleri bulunan milletvekili dokunulmazlığı varken neden cumhurbaşkanı dokunulmazlığı diye bir madde bulunmadığını, ya da en azından cumhurbaşkanının milletvekili dokunulmazlığına sahip ollduğunun belirtilmediğidir.
yani cumhurbaşkanının dokunulmaz olduğunu ceza davaları açısından bile beirten bir anayasa maddesi yoktur, evet ceza davaları için mefhum u muhalifinden 105. madde bir dokunulmazlık getirmektedir görüşü anayasa hukukçuları tarafından tartışılsa da kabul görmektedir, ancak hukuk davalarında ve böyle kategorize edilemeyen davalarda ne milletvekili dokunulmazlığı kalmaktadır, ne başbakan dokunulmazlığı, ne bakan dokunulmazlığı ne de cumhurbaşkanı dokunulmazlığı.
tekrar etmek gerekirse bu bir ceza davası değildir, cumhurbaşkanlığının dokunulmazlığı ise tartışılsa bile ceza davaları içindir.
ülkemizde ceza davaları haricinde davalarda davacı olabilip de davalı olamayan kimse bulunmamaktadır, buna cumhurbaşkanı da dahildir.