tanım: cemaati tahminen yerden en az 1.5 santimetre yükseltip yere indiklerinde eylemi gerçekleştiren için küfür rekorları kırdırandır.
hikaye:
evet, bendim.
ne var lan, ne var? 7 yaşındaydım işte. cami akustiğinine ve yakılanan o sese hayrandım, planımı dedemin zorla gönderdiği diyanet kursunun dersten önceki abdest alma ritüeli esnasında tasarladım. risk yok muydu? elbette vardı ama her şeyi planlamıştım incelikle. en güvendiğim durum ise rahmetli dedemden duyduğum kadarıyla ne olursa olsun namaz bozulmazmış; yani torpili attıktan sonra yeterli sürem de var kaçmak için. seçilen cami çok popüler değildi, asla cami dışına taşmazdı cemaat. o sessizlikte patlayan torpilden çıkacak sesle saf tutanların bir anda havaya zıplama sahnesini günlerce hayal ederek titremiştim heyecandan. yemek yerken, sokakta oynarken, koyun sayarken... yüzlerce abinin-amcanın bir anda topluca altına sıçmasını görmek kaç çocuğa nasip olur? aralarından çıkacak birkaç delinin hesabını da yapmıştım, en azından ayakkabısını giymek zorundaydı kovalamadan önce, bu esnada arayı açabilirdim. yakalanarak kafamın pekmezinin dökülme ihtimali de mevcuttu ve olayı daha heyecanlı kılan şey de buydu. bu işte ortak olmamalıydı; yakalanıldığında garantili satarlardı beni mahallemizin piçleri. bakkalı yakma girişimimde de öyle olmamış mıydı sanki?
namazın farzına geçildiğini anlamıştım hocanın sesinden. e o kadar kursa gittik, olsun o kadar da değil mi? usulca kapıya yaklaşıp 3 tane uzun fitilini birbirine ördüğüm torpil demeti ve babamın sigara paketinden çaldığım çakmak ile kapının önündeydim artık. yerde dağılmış ayakkabıların üzerine basmamaya dikkat ederek kapının girişini sessizce geçtim; psikopat bir çocuk olabilirdim ama milletin ayakkabısına basıp kirletecek kadar alçalmamıştım henüz. çakmağın ateşi fitile değdiğinde olacakların farkındaydım, geri dönüş yoktu. derin bir nefes alıp almadığımı hatırlamıyorum, ama kırmızıyı mı kesmeli yeşili mi şeklinde bombanın patlamasına 1 dakika kalmış sahneleri parliament sinema kulübü'nün sunduğu pazar gecesi sineması kuşağında izlediğimden eminim. patlamanın kimseye zarar vermemesi için dikkatlice kenara itilmiş ayakkabıların tam orta yerine koyduğum triple torpilin ucuna ateş değdiği anda imkan verilse usain bolt'la kim daha delikanlı temalı bir aksiyon sahnesi çekeceğime yemin bile edebilirim. yakalanma korkusundan hayallerimi süsleyen o sahneyi izleyemeden, kütlemin enerjiye dönüşebilme riski bulunan bir hızla pazar yolundan servet abi'nin markete geldiğimi ve içinden rıdvan kartı çıkacak ümidiyle aldığım sakız kutularının önünde durup 'camiye torpil atmakla alakası olmayan çocuk' tribine girdiğimi hatırlarım dün gibi.
eve geldiğimde annem ortada bir ibnelik döndüğünü anlamıştı hareketlerimden; gereğinden fazla usluydum sanırım, eve geldiğimde jetgilleri açın diye de yaygarayı koparmamıştım. yalan söylediğim zaman gözlerimde yazdığı konusunda yine beni ikna ederek gerçeği söyletmiş, 7 gün mahallede oynanan bütün tek kale maçları pencereden seyretme faturasını kesmişti.