On yıldır yaptığı gibi gece ve gündüz, yaz ve kış yaptığı gibi kuşlarla konuşuyor Nurullah. En çok da martılar ve kargalarla ahbaplık ediyor. Belki de kuşdili'nde doğduğu için kuşdilini iyi biliyor. Şarabına katık ettiği, edebildiği ne varsa yarısını da onlara veriyor her daim. Başka kimseyle konuşmuyor, kimse de onunla. Kimse ona bakınca ağzından sözcükler dökülebileceğini aklına bile getirmiyor. Öyle bir "şey"den nedense kimse herhangi bir söz beklemiyor. Bir tek iniltisi duyuluyor. Eskiden küfür ederdi, şimdi küfredeni bile yok. Acayip bir rengi var yüzünün. Siyaha, sarıya, kahverengiye, yeşile, kırmızıya, mora ve daha bir sürü acayip renge çalıyor ama hiçbiri değil veya hepsi. Kafasında, yüzünde, ellerinde, dizlerinde ve daha bilumum yerinde kanlı, irinli yaralar var her gün değişen, yenileri eklenen. Aslında her yeni yaranın altında belki onlarcası daha var. Yaraları bile yaralanıyor her dem. Eskiden kalma unutulmayan bir tek insan alışkanlığı var. Ekmeğin altındaki fırının adının yazılı olduğu ufak kağıdı kopartmayı hiçbir zaman unutmuyor. O parçayı kuşlar da yemesin diye çöpün en dibine sokuşturuyor. Önce kafası giriyor çöpün içine, sonra tersine dönüyor bütün bütün, ta ki en dibine varıncaya değin.
Dün gece de öyle yaptı, dibine kadar indi çöpün. Dibine kadar indi ve öylece kaldı. Nefesi çöpe karıştı, çöp nefesine. Hırıltısı çürük patlıcanlar, domatesler, kadın petleri, patates kabukları, kokuşmuş zeytinyağlı fasulye yemeği, buruşmuş bir sosyete dergisi ve daha bilumum şey tarafından emildi. Belki bir konserve kutusuna veya şişeye denk gelseydi çarpar geri döner, ünlenirdi de, çöpçüler duyabilirdi sesini. Hep olduğu gibi yine denk gelmedi zarları, yine duyuramadı sesini. Nurullah'la birlikte takıldı çöp tankı çöp kamyonuna ve tersine döndü aletin hareketiyle. Tank dönünce bir anlığına düze döndü nurullah'ın bedeni de. Ama alet ikinci harekete başlamıştı daha o ayılmadan. Çekti içine kamyon nurullah'ı, sıkıştırdı, paketledi iade edilmek üzere. Doğarken de böyle ters gelmişti Nurullah, önce bacaklarından çıkmaya çalıştığı için kafası içeride kalmış, morarmış da morarmıştı. O morardıkça annesi sonsuza kadar bembeyaz olmuştu. Nurullah veya daha doğrusu parçaları şehir çöplüğüne atıldıktan hemen sonra en yakın dostları kuşlar geldi. Martılar ve kargalar, kimse daha çok utanmasın diye bir güzel temizlediler onu. Bir tek sağ elinin işaret parmağıyla başparmağının arasındaki kağıdı yemediler. Sonra da hep birlikte uçtular göğün en kırmızı yerine... **