aferin denilesi kızdır.. ayrıca kız dudaklarını vesaire vesaireyi veriyorsa erkekte dudaklarını ve vesaire vesaireyi gayet veriyordur.. burada karşılıklı bir zevk söz konusuyken neden kadına karşı bu acımasızlık?
bunun devamı da sevişmediğinden/sevişemediğinden sinir-stres küpüne dönüşen, hem kendisine hem de etrafındakilere hayatı zehir eden kızları baştacı etmek şeklinde gelir.
kızı, kendiyle ilişki yaşıyorsa "cinsellik yaşayan hatun", başkasıyla yaşıyorsa "veren hatun" diye isimlendirmektir. çoğu zaman örümcek kafalı zihniyetlerce yapılır.
başkalarına geldi mi, ''veriyormuş!'', kendisine geldi mi, ''ver, ver!'' diye düşünen zihniyetlerin mamulü olan durum. ne yazık ki, günümüzde ''verirse kaçırmam, ama evlenmeye geldi mi hatun bakire olacak olm!'', ''keserim ulan o karıyı'' diye günümüze kadar düşünüp de, zihniyetini kaybetmeyen toplumda bulunan vatandaşların, her daim kafalarında muhafaza ettiklerinden fazlası da değildir muhakkak.
sırf beden istiyor diye her gece başka erkekle --------ya da başka kadınla-------- bu boku yemenin -------erkek ya da kadın için hiç farketmez------- hiç bir mantıklı veya namuslu açıklaması olamaz.
su da var. sevgiliyle doyasıya yaşanılan cinsellikte bize giren, çıkan olmadığından söz etme hakkımız yok...
ama her gece yeni bir girinti ya da cıkıntı *... ayıp, yanlış. di mi?
- abi bu kız "cinselliğini doyasıya yaşıyor".
- "mozzarella" diyorsun yani.
- tam "mozzarella" hem de.
- benle de doyasıya yaşar mı cinselliğini dersin?
- sende bu "kadına doyumsuz ruh" olduktan sonra hepsi olur.
kesinlikle hoş bir davranış değildir fakat o ''vermek'' kelimesi de öyle kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. öyle ''ıyyy çok iğrenç'', ''ben özgürüm lan'' demesi çok kolay geliyor. bu durumda ama biraz düşndüğüm zaman ülkemizdeki bayanların da ilk hareketi hep erkeklerden bekledikleri gerçeği geliyor aklıma. en ilkel anlamda erkek tarafının da kız tarafının da ilişkiyi istedikleri -bu ilişki salt seks de olabilir aşk da olabilir, her ikisi de olabilir- durumlarda hanım kızlarımız hep erkeğin, peşinden koşmasını, en zeki ifadelerle kendisini baştan çıkarmasını bekliyor. hoşlanılmak veya arzulanmak, hoşlanmaya veya arzulamaya baskın geliyor. yani erkek aşkına veya arzusuna karşılık alabilmek için hep çaba harcamak zorunda. kız ise penceresinden etrafına gülücükler saçarak mavi boncuğu -mavi bocuktan vermekten kastım sadece erkekle yatağa girmek değildir- kime vereceğini düşünmekte.
bu durum biraz geleneklerimizle de ilgili. siz hiç kız tarafının erkeği babasından istediğini ya da bir babanın erkek çocuğunu kıza verdiğini gördünüz mü? ulan bırak evliliği şu güne kadar hiçbir kız bana gelip de ''seni seviyorum nokia'' demedi. ama bu hiçbir kızın benden hoşlanmamış olduğu anlamına gelmiyor. ama yanıp tutuşan kızlarımız nokia'nın cesaretini toplayıp karşısına ıkına sıkıla çıkacağı o doğmaz ayın son çarşambasını beklemeye de razı.