kadına ya da erkeğe olmayan aşktır. bir kitaba ya da düşünceye de aşık olabilir insan. ama ne düşünceyi becerebilir ne de kitabı. hadi belki kitabı becermeyi deneyebilir ama anlamsız olur yani...
aşkı geçtim ilişki denebilir mi orası da kesin değildir. gün gelip de aylarca peşinden koştuğun kızla yan yana uzanınca içinden gelmeyen seks arzusu varsa eğer; o safî aşktır zaten, cinselliğe gerek olmaz, duyulmaz. ama her aşkta olduğu gibi eninde sonunda bir taraf diğerini sikecektir öyle ya da böyle. sonuç; aşkın herhangi bir köşesinden cinsellik eninde sonunda çıkar.
Aşkın cinsel dürtüler sonucunda baş gösterdiğinin farkında olmayan bir grup insanın inandığı bir yalan. O durumda sevgilinin kankadan bir farkı kalmaz.
yağmur altında el ele yürümektir. korku filmi izlerken sevgilinin korkudan sana sarılmasıdır. onunla beraberken ondan başka her şeyi unutmaktır, hiçbir şeyi önemsememektir.
aşk ve cinselliğin birer sonuç olduğundan habersiz insanların habire tartıştığı kavram.
kişisel gelişimin; 18-19 yaşındakı erkekleri "karıya götürmek", 30 yaşına gelmiş kadınların "erkek arkadaşlarına karışmak" olarak oluşan ülkemizde doğal olarak aşktan anlaşılan şey "kız düşürmek", "zengin çocuk yapmak", cinsellikten anlaşılan şey de "siktim", "x'den önce olmaz" olmakta. bu bir modernlik ya da bağnazlık eleştiri değildir. eğer herkes gerçekten ne istediğini bilir bir biçimde hayatını "maskeler krallığı" kurmadan yaşarsa zaten her şey kendi doğallığında gelişir. bakın tartışılan şey ölümcül bir hastalık, yaklaşmakta olan göktaşı değil, aksine insanların karşılıklı etileşim içinde bulundukları -hatta diyebiliriz ki- mutluluk vermesi muhtemel durumlar fakat görüyoruz ki engizisyon kurulmuş, giyotin de bahçesinde, insanlar da etrafında dolaşıyor.
günün birinde herkes kendisi gibi olması gerektiğini öğrenecek. porter'a selam olsun.